29 Kasım 2021 Pazartesi

KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(66. YAZI)Âli İmran Süresi 176-)(Ey Nebi!) Küfürde yarışanlar sani mahzun etmesin. Çünkü onlar, Allah’a hiçbir şeyde zarar veremezler. Allah onlara, ahirette bir pay kılmamak istiyor. Onlar için azim bir azap vardır. 177-) Şurası muhakkak ki, imana bedel küfrü satın alanlar, Allah’a hiçbir şeyde zarar veremezler. Onlar için elîm bir azap vardır. 178-) Kâfirler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. 179-) Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda habis olanı temizden ayıracaktır.Bununla beraber Allah, sizi gayba da muttali kılacak değildir. Lakin Allah, Resüllerinden dilediğini seçer. O halde Allah’a ve Resüllerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de azim bir ecir vardır. 180-) Allah’ın, faziletinden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik edenler, sanmasınlar ki o (mal), kendileri için hayırlıdır; bilakis bu onlar için bir şerdir. Kiyamet günü cimrilik ettikleri şeye dolanacaklar. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Kıraat Farklılığı (Kıraat imamlarından Hamza âyette bulunan "velé yehsebennellezine" "sanmasınlar ki" kelimesini, "ve tehsebennellezine" "(Ey Nebi!) sanma ki" olarak okumuştur. Bu okuyuşa göre cümlenin meâli şöyle oluyor. "Allah'ın, faziletinden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik edenler , (Ey Nebi) sanma ki o (mal) kendileri için hayırlıdır...") 181-) Andolsun ki "Allah fakir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözünü Allah işitmiştir. Onların (bu) dediklerini ve haksız yere Nebileri öldürmelerini yazacağız ve diyeceğiz ki: Yakıcı azabı tadın! Kıraat Farklılığı (Kıraat âlimlerinden Hamza âyette geçen "senektubu" "yazacağız" kelimesini, "seyüktebü" "yazılacak" olarak okumuştur. Yani "nun" ile değil, "ye" nin ötresiyle okumuştur. Bu okuyuşa göre cümlenin meali şöyle oluyor. "Onların (bu) dediklerini ve haksız yere Nebileri öldürmeleri yazılacaktır..." 182-) Bu, dünyada iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmedici değildir. 183-) "Doğrusu Allah bize, (gökten inen) ateşin yiyeceği (yakıp kor edeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir Resül'e inanmamamızı ahdetti" diyenlere şöyle de: Size, benden önce mucizelerle, (özellikle) dediğinizle nice Resüller geldi. Eğer sadık iseniz, onları niçin öldürdünüz? 184-)(Ey Resül!) Eğer seni yalanlıyorlarsa (üzülme); gerçekten, senden önce apaçık deliller, zübür ve aydınlatıcı kitap getiren nice Resülleri de yalanladılar. 185-) Her canlı ölümü tadıcıdır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın mükafatı size tam olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir. 186-) Andolsun ki, mallarınız ve nefisleriniz konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok eziyetler işiteceksiniz. Ve eğer sabreder ve takvâ sahibi olursanız, muhakkak ki bu, işlerin en muazzam olanıdır. 187-) Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek misak almıştı. Onlar ise bunu arkalarına attılar, onu az bir değere sattılar. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü olmuştur! (Bu âyet, vahyi "beyan etmenin" "onu gizlememek" olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Nahl süresi 44.âyette Resül bağlamında bulunan "ve enzelné ileykezzikra litübeyyine linnési" "sana zikri indirdik ki insanlara açıklayasın" daki "litübeyyine" "açıklayasın" tefsir ve detaylandırma değil, "duyurma, ilan etme, okuma yani tebliğ etme" anlamına gelmektedir. Kıraat Farklılığı (Âyette bulunan "letübeyyinunnehü linnési velé tektümünehu" "insanlara onu açıklayın sakın gizlemeyin" kelimelerini, "leyübeyyinunnehü linnési velé yektümünehu" yani "insanlara onu açıklayacaklarına sakın gizlemeyeceklerine" dâir Allah onlardan misak almıştı.) 188-) Sanma ki ettiklerine sevinen, yapmadıkları ile övülmek isteyenler, evet, sanma ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Onlar için elem verici bir azap vardır. (Bu âyetin anlatmak istediği gerçek şudur.Uydurma din mensupları anlattıkları yalan veya hurafelerle insanları yüce Allah'ın dininden engelledikleri yetmiyormuş gibi birde insanların onları övmelerini arzu ederler.) 189-) Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Allah her şeyin üzerinde bir güce kâdirdir. 190-) Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten âyetler vardır.191-) Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. Rabbimiz! Sen bunu amaçsız olarak yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi ateş azabından koru! 192-) Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi ateşe koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin yardımcıları yoktur. 193-) Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize iman edin!" diye imana nida eden bir munadiyi (Resül'ü- Kur’an’ı) işittik, iman ettik.Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, erdemlilerle beraber bizi vefat ettir, 194-) Rabbimiz! Bize, Resüllerin aracılığıyla (vahiy'le) vâdettiklerini bize de ver ve kıyamet gününde bizi rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden hilâf etmezsin! 195-) Bunun üzerine Rableri, onların dualarına icâbet etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiç kimsenin emeğini zâyi etmeyeceğim. Onlar ki, hicret ettiler, diyarlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, savaştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından nehirler akan cennetlere koyacağım. Bu sevab, Allah indindendir. Allah; sevabın güzeli O’nun katındadır. 196-) Kafirlerin (refah içinde) belde belde dolaşması, sakın seni aldatmasın! 197-) O azıcık bir meta'dır. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir!(Kur'an'da nimet Allah'a, meta' dünyaya izafe edilmiştir. Yani meta' dünya geçimliliği demektir.) 198-) Fakat Rablerine karşı takvalı olanlar için, Allah tarafından altlarından nehirler akan, içinde devamlı kalacakları cennetler vardır. Erdemliler için Allah indindeki (nimetler) daha hayırlıdır. 199-) Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah’a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene Allah’a boyun eğerek iman ederler. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. İşte onlar için Rableri indinde ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı seri olandır. 200-) Ey iman edenler! Sabredin; sabırda yarışın; (savaşa) hazırlıklı olun ve Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz. (Âli İmran Süresi Sonu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder