6 Kasım 2021 Cumartesi

KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(48.YAZI) 249-) Tâlût askerlerle beraber ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir nehir ile imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi nehirden içtiler. Tâlût ve iman edenler beraberce nehri geçince: Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak bir takatımız yoktur, dediler. Allah'ın huzuruna varacaklarına iman edenler: Nice az sayıdaki bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki bir birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.250-) Câlût ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında: Ey Rabb'imiz! Yüreğimize sabır boşalt;(bize direnme gücü ver) ayağımızı (yolunda) sabit tut ve kâfir kavme karşı bize yardım et, dediler. 251-) Sonunda Allah'ın izniyle onları hezimete uğrattılar. Dâvut da Câlût'u öldürdü. Allah ona da (Dâvûd'a) hükümdarlık ve hikmet (Nübüvvet) verdi, dilediği ilimlerden (sanat) ona öğretti. Eğer Allah'ın insanlardan bazısını diğerleriyle savunması olmasaydı elbette yeryüzü ifsad olurdu. Lakin Allah âlemine( insanlığa) karşı fazilet sahibidir.252-) İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen Resüllerdensin. 253-) İşte Resüllerden bazısını bazısından üstün (farklı) kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş bazılarını da derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya beyyinât verdik ve onu Rûhu'l Kudüs (vahiy) ile güçlendirdik. Allah dileseydi o Resüllerden sonra gelenler kendilerine beyyinât( açık deliller) geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı.Fakat onlar (kitapta) ihtilâfa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de kafir oldu. Allah dileseydi (iradelerine ipotek koysaydı) savaşmazlardı; lakin Allah dilediğini yapar. 254-) Ey iman edenler! Kendisinde alışveriş, dostluk ve şefaat bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edin. Kâfir olanlar zalimlerin ta kendileridir.(Şefaat kavramı, dünyaya ait bir kavram olduğu için, âhirette hiç bir şefaat yoktur. Yani ne yüce Allah'ın ne de bir başkasının âhirette şafaati söz konusu değildir. Âhiret hayatında insanın kendi imanından ve amellerinden başka hiçbir şey yoktur. (Yasin-54; Necm-39; Müddessir-38)Yukarıdaki âyetler bunu gösteriyor. Dolayısıyla şefaat kelimesini duyduğumuzda aklımıza âhiret değil, dünya gelecektir. Mekke müşrikleri evliya ve ilâhlarının Allah'ın yanında olan kıymet ve itibarlarından dolayı dünya hayatında kendilerine yardım edececeklerine iman ediyor ve onlara kötü bir söz söylenmesini istemiyorlardı. Yoksa müşrikler öldükten sonra dirilmeye imanları yoktu.Bazı şefaat kavramının geçtiği yerlerde bulunan "yevme" "o gün" ibaresi, âhiret gününü değil, iman edenlerle müşrikler arasında dünya hayatında gerçekleşecek olan mucadele, savaş ve hesaplaşma gününü kasdediyor) 255-) Allah, ondan başka ilah yoktur; O, hayydır kayyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan onun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun(sonsuz) ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir azimdir. (Görüldüğü üzere yukarıdaki âyette geçen "şefaat" kelimesi de dünya hayatı ile ilgilidir. Şefaat kelimesinin âhiretle ilişkilendirilmesi kadim bir yanılgıdır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder