4 Kasım 2021 Perşembe
KUR’AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ (47.YAZI) 241-) Boşanmış kadınların, mâruf (örf) ile (kocalarından mâli yönden) faydalandırılmaları haklarıdır; bu, muttakiler üzerine bir haktır.TAKVA: “Sorumluluk bilinci!”Korunmak, sakınmak anlamındaki köklerinden türemiştir. Fakat bu şekildeki yalın ifadeler takvayı anlatmaya yeterli değildir. Allah’tan sakınmak, hangi şeylerden sorumlu olduğunu bilmekle mümkün olacaktır. Bütün kavramlarda olduğu gibi, "takva" kavramını da, orijinal anlamından alıp, mezhep ve cemaat ibadetleriyle, tarikat şeyhlerine kul ve köle olmakla ilgili yani kendi uydurdukları dine özel kılarak evrensel olan "takva" kavramının anlam ve önemini tamamen yok etmişlerdir. Kur'an’da birçok yerde geçen "takva" kelimesinden bazı örnekler verelim:"İşte bu kitap, kendisinde hiç kuşku yoktur."Takva" sahipleri için bir hidayettir.(Bakara-2) "Onlar ki, (Kur'an'da bildirilen) gayba iman ederler, salat'ı ikame eder ve kendilerini rızklandırdığımız şeylerden (ihtiyaç sahiplerine) infak ederler" (Bakara-3) Kur'an bilinmeden takva ve hidayete ulaşmanın imkanı yoktur.İnsanları ihlas, takva ve hidayete ulaştıran tek şey Allah’ın kitabı Kur'an'dır. Hatta salât'ı ikame etme ve infak yapma da, Kur'an'ın hikmet ve ahlakı ile ilgili bir durumdur. "...iyilik ve takva üzerine yardımlaşın, ..." (Mâide-2)Bu âyet "takvanın" ritüel ibadet cinsinsinden bir şey olmadığını, aksine dinamik hayata müdahale anlamında başta Kur'an bilinci, tevhid ve güzel ahlak olmak üzere ilâhi emirleri yerine getirme olduğunu anlıyoruz. "...Eğer Allah'a karşı takva sahibi olup (sorumluluk bilinciyle hareket ederseniz), size hakkı batıldan ayıracak bir furkan verir, ..." (Enfal-29) buyrulmaktadır. Bu âyette "takvanın" vahiy'le olan bağlantısı çok net olarak ortaya çıkıyor.Çünkü doğruyu yanlıştan ayırmanın en önemli öncüsü "Furkan" olan vahiy'dir.Hak ile batılın, ihlas ile nifakın, iman ile küfrün, İslam ile şirkin ne olduğunu Kur'an'dan başka hiçbir kaynak gösteremez. “Allah takva sahiplerinin dostudur!” (Casiye-19) dedikten sonra, 20. âyette: “Bu Kur'an insanlar için bir basiret, yakin imana sahip olan topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.” buyuruyor. Yani takva sahibi olmak için Kur'an'ın ilmiyle şuurlanmak ve bilinçlenmek gerekiyor. Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü bilinmeden yani ilâhi emir ve yasakları kaynağında görmeden sorumluluk bilinci asla gelişmez. Takva sözcüğünü, gerçek amacından uzaklaştırmak, tesbih, salavat ve zikir! çekmek, takke takmak, sarık sarmak, cübbe giymek gibi ritüel uydurmalara döndürenler, bu kavrama zulmetmişlerdir. Takva, Kur'an'ı anlayp bilme ile ilgili bir kavramdır. Kur'an'ı bilmeyen muttaki olamaz.) 242-) Allah size işte böylece âyetlerini beyan eder ki aklınızı kullanasınız. (Kur'an'da "akıl" tek başına, yalın olarak geçmez, buda kullanılmayan aklın yüce Allah katında bir değerinin olmadığını gösteriyor. Onun için Kur'an'da "te'kilun, ye'kilun" "aklınızı kullanasınız, akıllarını kullansınlar" olarak geçer.) 243-) Binlerce oldukları halde ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara “ölün!” dedi. Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı fazilet (ve ikram) sahibidir. Lakin, insanların çoğu şükretmezler. 244-) Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, işiten ve bilendir.245-) Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah’a karzı hasen (güzel bir borç) verecek yok mu? Daraltan da yayan da Allah’tır. Sadece O’na döndürüleceksiniz.(Ey Fakir ve miskinlere yapılacak yardımı kendisine borç verilmiş olarak kabul eden yüce Rabbimiz! Sen bütün noksan sıfatlardan uzaksın, seni ağaçların yaprakları, çiçekleri, meyveleri, göklerde bulunan yıldız ve gezegenler, yerde bulunan kum ve toprak, yağan yağmur ve kar sayısınca tesbih ederiz.) 246-) Musa’dan sonra İsrailoğullarından ileri gelenleri görmedin mi? Nebi'lerine demişlerdi ki: “Bize bir melik gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım.” (Nebileri onlara şöyle demişti:) “Peki size savaş yazılırsa da savaşmazsanız?” (Onlar ise şöyle dediler:) “Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?” Kendilerine savaş yazılınca içlerinden pek azı hariç geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir.247-) Nebileri onlara, iyi bilin ki Allah Talut’u size melik olarak gönderdi, dedi. Bunun üzerine: Biz mülke (hükümdarlığa) ondan daha layık olduğumuz halde kendisine mal yönünden genişlik verilmemişken o bize nasıl melik (hükümdar) olur? dediler. (Nebileri ise) “Allah sizin üzerinize onu seçti, ilim'de ve cisim'de (fizikte-bedende-güçte) ona üstünlük verdi. Allah mülkü dilediğine verir. Allah her şeyi kuşatan ve her şeyi bilendir.” dedi248-) Nebileri onlara: “Onun mülkünün alameti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir sükunet, Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bâkiye (kalıntı-hatıra) vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz şüphesiz bunda bir âyet vardır.”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder