22 Kasım 2021 Pazartesi

ZİKİR-TEZEKKÜR: Zikir kavramı, bir çok âyette vahiy yani Tevrat, İncil ve Kur'an anlamında kullanılmıştır.Zikir, Kur'an olduğuna göre, tezekkür, Kur'an'dan üretim yapma ve manevi anlamda ürün devşirme hadisesi olarak görülmelidir. Yani Kur'an'ın üzerinde aklımızı kullanıp bazı çıkarımlar yaparak, vahyi anlamaya çalışıyorsak, gerçek anlamda “Allah’ı zikrediyoruz” demektir. Kur'an'dan öğrendiğimiz hükümleri hayatta uygulayabilirsek yine “Allah’ı zikrediyoruz” demektir. Zikir, Şia ve Ehl-i Sünnet din adamlarının algıladıkları ve uyguladıkları şeyler değildir. Yani zikir, anlamadan bir takım dua ve kelimeleri tekrar tekrar seslendirme olayı değildir. Müminler, zikrin, salâtın içinde Kur'an'a yoğunlaşmanın en önemli bir unsuru olduğunun bilincine sahip olmak zorundadırlar. Yani müminler salat'ı ikâme etmek için bir araya geldiklerinde zikrin mana, hikmet ve ehemmiyetini ortaya çıkarırlar. Salat, zikrin anlaşılması yolunda en önemli adımdır. "Ve ekimissâléte lizikri" "salat'ı zikrim için ikâme et" âyeti bunu açıkça gösteriyor. Dolayısıyla iman edenlerin Kur'an'ı anlamadan, üzerinde tezekkür etmeden yani onun sonsuz enerjisinden üretim yapmadan ne imanlarının, ne ibadetlerinin ne de mâbetlerinin yüce Allah indinde bir değeri yoktur. Kur'an'ı anlamadan hacca ve umreye gitmenin, cami ve mescit, yurt ve medrese inşa etmenin israftan başka hiçbir getirisi yoktur. İslam dininde her şey vahiy'le değer kazanır. Vahiy yani İslam yani iman yani ihlas yani dini Allah'a özel kılmadan hiçbir amelin değeri yoktur. "Dikkat edin! Kalpler ancak Allah'ın zikri (olan Kur'an) ile mutmain olur, huzur bulur.(Râd-28) Dolayısıyla "zikir" “kitap, vahiy" ”(Allah’ın zikrettiği âyetler) anlamında geçmektedir: (Cuma-9; Nahl-44; Enbiya-10,50; Yasin-69; Tâhâ-113; Sâd-1,49; Âraf-63; Zuhruf-44; Mümin-53,54; Talak-10; Kamer-17,22,32,40; Yusuf-104; Kehf-27)Mesala: “... Salât'a nida edildiğinde Allah’ın zikrine (Kur'an'a) koşun ve alışverişi birakın. Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır.”(Cuma-9) âyeti bütün açıklığıyla, Kur'an'ı “öğrenmek” ve anlamak olduğunu gösteriyor. Mesela: “... indirileni insanlara beyan edesin diye sana zikri indirdik ki, tezekkür etsinler ...”(Nahl-44)Demek oluyor ki, tezekkürün yani düşünsel üretim yapmanın ve bilgi üretmenin tek kaynağı vardır, o da Kur'an'dır Mesela: “Andolsun ki, içinde zikir üretimi yapacağınız bir kitap indirdik. Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?” (Enbiya-10)Mesala: “Bu Kur'an indirdiğimiz mübarek bir zikir’dir. ...”(Enbiya-50)"Mubarek zikir" inanç, güzel ahlak ve öğüt olarak onda üretimin hiçbir zaman bitmeyeceği sonsuz berekete sahip kitap demektir. Zikir, "Allah’ın âyetlerini sürekli hatırlamak, onları anmak, akla nakşetmek, zihne hakim kılmak dâima bu bilinç ve şuurla yaşamak" anlamına gelmektedir.Zikir, Kur'an olarak bir fabrika, tezekkür ise, o fabrikada çalışan ve sürekli hareket halinde olan emektar insanları sembolize eder. Kur'an, tevhid, güzel ahlak, iman, ihlas, takva ve her türlü hayır vr fazilet üretiminin yapıldığı bir makine bir tezgah gibidir. Zikir ve tezekkür kavramları, yüz otuz âyette geçmekte ve hepsi yüce Allah'ı anma, Kur'an, göklerde ve yerde bulunan yaratılış âyetleri düşünme bağlamında kullanılmaktadır. (Bakara-152; Ankebüt-45; Nisa-142; Âli İmran-135; Enfal-45; Tâhâ-14; Müminun-70,71; Fâtır-3) Mesala: “Siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim..."(Bakara-152) buyurur. Yani "size değer veririm, indimde bir itibarınız olur, size yardım eder ve sizi korurum" demektir. Yoksa zikir, Şia ve Ehl-i Sünnet ümmilerinde olan zikirmatik'e basmak değildir. Mesela: (Ey Nebi!) Sana bu kitaptan vahyedileni tilavet et yani salât'ı ikâme et!Muhakkak ki, salat (Kur'an'ı öğrenme ve dayanışma) ahlaksızlıktan, kötülükten alıkoyar. Ve Allah'ın zikri (vele zikrullahi ekber) daha büyük uyarıdır. Allah bütün yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebüt-45)Âyette bulunan; “Allah’ın zikri ise, en büyüktür” cümlesi, salâtın içinde yani insanlara verilen öğretim ve eğitimin en büyük unsuru ve en önemli yol göstericisinin Kur'an olduğunu ortaya koyuyor.Yani Allah'a ve insanların gönüllerine giden yolun en önemli rehberi Allah'ın zikri olan Kur'an'dır.Dolayısıyla insanları manevi olarak eğitimenin en büyük aracı onlara Kur'an'ın öğretilmesidir. Zikir, Kur'an'dan ilim öğrenmek anlamına da gelmektedir. (İbrahim-25; Nahl-12,13; Enbiya-24; En'am-80; Âraf-210; Kehf-83; Mesela: “Rabbinin izniyle o ağaç her zaman ürününü verir. İşte Allah belki tezekkür etsinler (yetezekkerün) diye insanlara böyle misaller veriyor.”(İbrahim-25)Mesela: “O, geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı emrinize musahhar kıldı.Yıldızlar da O’nun emriyle musahhar kılınmışlardır. Bunda aklını kullanan bir toplum için âyetler vardır. (Nahl-12)Yeryüzünde, rengarenk şeyleri, sizin için üretip çoğalttı. Bunda zikreden (yezzekkerün) bir toplum için elbette âyet vardır.”(Nahl-13)Mesela: "Yoksa ondan başka ilah mı edindiler? De ki: Bürhanınızı getirin! işte benimle beraber olanların zikri (olan) Kur'an ve benden önceki ümmetlerin zikrini (kitaplarını anlatan Kur'an) hayır onların çoğu hakkı bilmezler de bundan dolayı hakka karşı itiraz ediyorlar ”(Enbiya-24) Bir çok yerde zikir, âyetler anlamında kullanılmıştır. (Âli İmran-58; Âraf-2; Hicr-6,9; Nahl-43,44; Furkan-17,18; Yasin- 11,15; Saffât-167,169; Sâd-8,9; Fussilet-41,43; Zuhruf-5; Kalem-51,52)Mesela: “Bu sana tilâvet ettiklerimiz, âyetlerden ve hikmetli zikirdendir” (Âli İmran-58)Mesela: “Ey kendisine zikir indirilen kişi! ...”(Hicr-6)“Zikri biz indirdik ve kesinlikle onun koruyucusu da biziz.” (Hicr-9)"Siz, müsrif bir toplum oldunuz diye, size zikirle öğüt vermekten vaz mı geçelim?”(Zuhruf-5)Zikrin bir manası da yüce Allah'ın yarattıkları varlıklar hakkında düşünmektir. (Zümer-21; Bakara-269; Âli İmran-190,191)Görüldüğü gibi tezekkürle ilgili âyetlerin hiç birisinin namaz!! kılmakla uzaktan yakından bir alakası yoktur.Peki zikirle kast edilen şey nedir? Zikir; yüce Allah'ın adını anmak ise Mekke müşrikleri Allah'ın adını anıyorlardı. Aslında Yüce Allah'ı anmaktan esas maksat, indirdiği vahyi dinde tek hüküm kaynağı olarak kabul etmek ve onu anlamaya çalışmaktır. Yoksa dünyada Allah'ı anmayan hiç bir toplum yoktur. Kur'an'ı din ve hüküm olarak kabul etmeyenler gerçek anlamda Allah'ı zikretmiş olmazlar. Demek ki Allah'ı zikretmekten maksat bazı kelimeleri tekrarlamak değil, onun vahyini hücrelere kadar sindirip, ona göre iman etmek ve güzel ahlak sahibi olmaktır. Bir başka ifadeyle; “âyetlerini sürekli olarak hatırlamaktır." Zikir, akıl ve zekâ ile yapılan eylemdir. Mesela: Kur'an'da ağaçlar, hayvanlar, Allah’ı tesbih ederler yani yatatılış özellikleriyle yüce Allah'ı tanıtırlar,(Hac-18) Fakat Allah'ı zikrederler, bilgi sahibi olurlar buyurmaz. Çünkü Kur'an'a göre zikir, sadece insanlar için söz konusu olan bir eylem ve erdemdir. Tesbih: Allah’ı noksan sıfatlardan arındırarak, onu tanımak ve tanıtmaktır. Herşey Allah’ın mükemmel yaratıcılığını tanıtır. Herşey onun göklerde ve yerde koyduğu yasalarına uyarak yaşaması, O’nun herşeyin hakimi olduğunun bilincine ve şuurana varılmasıdır Yüce Allah'ın mesajını öğrenmek, üzerinde düşünmek, hikmetini arayıp bulmak, ondan bilgi edinmek, onu tüm benliğimizle onaylamak, her zaman onu hatırlamak büyük bir zikirdir. Aynı zamanda Kur'an âyetlerinin bir öğüt olarak hayatta yol göstermesi Allah’ın zikridir.Yani Allah’ın andığını anmak da bir zikirdir. Bu bakımdan zikrullah; “Allah’ın adını” boş boş anmak değil, “Allah’ın sözünü” bilerek anmaktır. Allah’ı anan insan O'nun emirlerine göre hareket eden insandır. Allah’ı anmak demek, niyetini düşüncesini ve halini O’nun seveceği, Kur'an'da ortaya koyduğu rızasına göre hareket etmesidir. Bunun için de vahyi öğrenmesi şarttır. İşte bu salattır.Kur'an, insanları Yahudi, Hristiyan, Şii ve Sünnilerin anlamsız ibadet, tesbih ve zikir esaretinden kurtaracak tek kitaptır.Bu yönüyle Kur'an büyük bir devrim yapmıştır. Uydurma dinlerin iman ve ibadetlerini devirmiş, zikir ve tesbihlerini yerle yeksan etmiştir. Kur'an, insanları esaret altına alan, sadece kendi din ve mezhebinin menfaatini düşünen müfterilerin kimliğini deşifre etmiş, insanlara engin ufuklarda özgürlüklerini kazandırmıştır. Dolayısıyla Kur'an, ne namazın, ne zikrin, ne tesbihin Kur'an'daki salat, zikir ve tesbihle yakından ve uzaktan bir bağlantısının olmadığını göstermiştir. Şis ve Ehl-i Sünnet din adamları aman Yahudilere benzemeyelim diye diye Kur"an"da var olan bütün kavram ve fiilleri yahudileştirdiler. İşte Kur'an bütün bu kavramları yerli yerine koyarak, ince eleyip sık dokuyarak onları islamileştirmiş ve sonsuz hamdolsun ki zihnimizi berraklaştırmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder