KUR'AN'DA KIRAAT FARKLILIKLARI YÜZÜNDEN YAPISI VE MANASI DEĞİŞEN KELİMELER
(44. YAZI)
ÖRNEK 292
Tevbe süresi "Müşriklerin, kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şahitlik ederlerken, Allah'ın mescitlerini imar etmeye hakları yoktur..."
17. âyetinde bulunan "mesécidi" "mescidler" kelimesini, İbni Kesir, Ebu Amr ve Ya'kub tekil olarak "mescidi" "mescid"
Nafi, İbni Âmir, Asım, Hamza, Ebu Cafer ve Halefü'l-Âşir çoğul olarak "mesécidi" "mescidler" olarak okumuşlardır.
Daha sonra gelen âyette bulunan "mesécidi" "mescidler" kelimesi ise ittifakla yani bütün kıraat âlimleri tarafından çoğul olarak okunmuştur.
Buna göre tekil kıraat olan "mescid"den Mescid-i Haram'ın kastedildiği anlaşılır.
Çoğul kıraat olan "mesécidi" "mescidler"den maksat ise Mescid-i Aksa gibi Mekke'nin uzak mahallelerinde bulunan küçük mescidler olduğu anlaşılıyor.
Yani Allah Resulü'nün döneminde bulunan ve İsra süresi
1.âyetinde Allah Resulü'nün gece seyahati yaptığı Mescid-i Aksa müşriklerin iyi bildikleri Mekke'de olan bir mescittir, Küdüs'te olan bir mescit değildir.
Dolayısıyla Küdüs'te bulunan Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram'a alternatif olarak parlatılmış bir Emevi-Abbasi adlandırması ve Emevi Ehli Sünnet dininin kutsalıdır.
Yine aynı şekilde çoğul kıraatla bütün mescitlerin bu hükme dahil olacağı âşikârdır. Yani din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynak kabul eden, dini sadece Allah'a özel kılmayanların mescid imar ve inşa etmeleri hak ve salahiyetine sahip değillerdir.
Allah onların taklidi imanlarına değer vermediği gibi ibadetlerine ve mâbetlerine de değer vermeyecektir.
ÖRNEK 293
Âli İmran süresi "Nice Nebiler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever"
146. âyetinde bulunan "kâtele" "savaştılar" kelimesini, Nâfi "kutile" "öldürüldüler" olarak okumuştur.
ÖRNEK 294
Âli İmran süresi "Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah'ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları dünyalık şeylerden daha hayırlıdır"
157. âyetinde bulunan "yecmeun" "topladıkları" kelimesini, Nâfi "tecmeun" "topladığınız" olarak okumuştur.
Bu kıraate göre âyetin manası şöyle oluyor.
"Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah'ın mağfireti ve rahmeti topladığınız dünyalık şeylerden daha hayırlıdır" ÖRNEK 295
Âli İmran süresi "Hiçbir Nebi'nin yolsuzluk yapması mümkün değildir, ona böyle bir şey yakışmaz (böyle bir şey yapmaz) 161. âyetinde bulunan "yeğul" "yolsuzluk yakışmaz" kelimesini, Kisai ile Nâfi "yuğel" ihanetle suçlanmamıştı" olarak okumuştur.
Yani "Ey Nebi nin arkadaşları!
Sizin Nebi'ye karşı yaptığınız bu iftira çok fazla oldu, siz, Nebi'ye karşı saygısızlıkta haddi aştınız, sizden önce hiç bir Nebi böyle bir şeyle suçlanmamıştı.
Nebi'ye karşı nasıl böyle bir şey söylersiniz, böyle bir şey söylemek yakışır mı? gibi anlamlara geliyor.
ÖRNEK 296
Fetih süresi "O (Allah) sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah yaptıklarınızı görendir. 24. âyetinde bulunan "ta'melune" "yaptıklarınızı" kelimesini, Ebu Amr "ye'melune" "yaptıklarını" olarak okumuştur.
Âyetin meali iki kıraate göre de uygun düşüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder