BAŞKA BİR AÇIDAN NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI
(5.YAZI)
İnsanların kendilerini resul ilan etmelerinin tarikat küfründen ve şirkinden öte hiç bir değeri yoktur.
İnsanların Kur'an ahlakına sahip olup olmadıklarını yani Kur'an'ı hakkıyla temsil edip etmediklerini Allah'tan başka hiç kimse bilemez.
İnsanların gözünde çok faziletli, pek mübarek ve "evliya!" olarak bilinen biri Allah'ın indinde hayvanlardan daha aşağılık dereceye sahip bir alçak olabilir.
Şu âyetler Nebi- Resul haricinde yani Allah'tan vahiy almaya bağlı risâlete kimin sahip olacağının insanlar tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını gösterir.
"Sizden öncekilerin, Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonrakilerinin haberleri size gelmedi mi?
"ONLARI ALLAH'TAN BAŞKASI BİLMEZ. Resulleri kendilerine âyetler getirdi de onlar ellerini resullerin ağızlarına bastılar ve dediler ki:
Biz, size gönderileni (hikmet- Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü) inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız (vahiy-tevhid) şeye karşı derin bir kuşku içerisindeyiz"
"(vahiy) elçileri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?
Halbuki O, sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için sizi ( atalarınızın yolundan hak dine) çağırıyor.
Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz.
Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin"
"Elçileri onlara dediler ki: Evet biz sizin gibi beşerden başkası değiliz.
FAKAT ALLAH (vahyin bağlam ve bütünlük) NİMETİNİ KULLARINDAN DİLEYEN (ahlâken hakkeden) KİMSEYE LÜTFEDER.
Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemize imkan yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansınlar"
"Hem, bize (vahiy ve tevhid) yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim?
Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül ve sebat etsinler"
"Kafirler elçilerine dediler ki: "Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: Zalimleri mutlaka helak edeceğiz diye vahyetti"
(İbrahim-9,10,11,12,13)
Yukarıdaki âyetlerde geçen "Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri" ve "Onları Allah'tan başka hiç kimse bilmez" ile "Fakat Allah nimetini kullarından dileyen (ahlâken hakkeden) kimseye lütfeder"
cümleleri önemlidir.
1-) Nebi- olan Resullerden sonra sadece vahyi aktaran ve sadece vahyi rehber edinen resuller olmuştur.
2-) Onları Allah'tan başka hiç kimse bilmez. Âhirette mükafatlarını alacaklardır. Önemli olan da budur.
3-) Vahyi tebliğ edenler, kendilerini reddedenlere ve karşı gelenlere söyleyecekleri tek şey âyette geçtiği gibi
"Fakat Allah (vahyin bağlam bütünlük, vahyin ilim) nimetini kullarından dileyen (ahlâken hakkeden) kimseye lütfeder"
Âyetlerde bulunan
"Müminler ancak Allah'a tevekkül etsinler" (İbrahim-11) ile "Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler"
(İbrahim-12)
cümleleri de, vahyi anlatanların her türlü kibir ve gururdan uzak kalmalarının yolunu göstermektedir.
Yani din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynak kabul etmeyenler için sadece Allah'a dayanıp O'na güvenmek mertebelerin en büyüğüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder