1 Nisan 2019 Pazartesi

KÂFİRUN SÜRESİ
(2.YAZI )
Kafirun süresi, rivayetçisinden fırkacısına,  hadisinden içtihadına, Şii'sinden Sünni'sine,  Hristiyan'ından, Yahudi'sine, cemaatçisinden tarikatçısına kadar bütün müşriklere kesin bir ültimatom ve kesin bir reddeyedir.
Pazarlık yok, benzerlik yok, yolun ortasında buluşmak yok, yumuşaklık yok, taviz olmaz, kişisel rıza mümkün değildir.
Çünkü her zaman ve heryerde cahiliye cahiliyedir, küfür küfürdür, İslam islam'dır, hak birdir.
Aaradaki fark, aydınlık ile  karanlık, ölü ile diri sıcak ile soğuk,  körlük ile basiret, doğru ile batıl, külçe altın ve  işlenmiş elmas ile kömür  arasındaki fark gibidir.
"Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere işittiremezsin. Sen sadece bir uyarıcısın"
(Fâtır- 19,20, 21,22,23 )
Takip edilecek tek yol hem inanç, hem ahlak, hem ibadet, hem öğüt ve hemde hüküm açısından bütünüyle mezhep cahiliyesinden  çıkıp ve bütünüyle vahyin öngördüğü hanif İslam'a, İbrahim'in saf inancı olan sırat-ı müstakime dönmektir.
Diğer bir deyişle dini yalnız Allah'a özel kılarak, rivayetlerin karanlık dünyasından uzaklaşmak, kesin olarak şirk'ten ayrılmak ve her zaman hak ile batılın birbirinden uzak olduklarını tam olarak ortaya koymaktır.
"Sizin dininiz size benim dinim banadır"
"Onlara âyetlerimiz açık olarak okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, "ya bundan başka bir Kur'an bize getir veya bunu değiştir! dediler.
 De ki: "Ben onu kendiliğimden değiştiremem, (bu benim için olacak bir şey değildir) Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Çünkü Rabbime karşı gelirsem elbette büyük günün  azabından korkarım"
(Yunus- 15)
 Kafirun suresinde İslam davetçilerine kıyamet gününe kadar büyük bir ders vardır. Vazgeçilmesi, taviz verilmesi istenen şey ne kadar az da olsa İslam'ın hiç bir parçasından vazgeçmemek esas inanç olmalıdır.
İslam Rahmâni bir davadır.
 Dolayısıyla karşılığı ne kadar büyük, sebepler  ne kadar zor, düşman ne kadar zalim ve gaddar olursa olsun Rahmâni bir davada kesinlikle pazarlık söz konusu değildir.
Davetlilerin bu tür tekliflerden, teşvik edici maddi ve manevi  cazibelerden  sakınmaları gerekmektedir.
Sonuç olarak: Doğru yolu ve sırat-ı müstakimi tam olarak ortaya koymak için, sapık ve şirk yollarının açıkça ortaya konması hayati bir  durumdur.
İşte o zaman hanif din sahibini her çeşit kaygan zeminlere  ve karanlık yerlere götüren batıl yollardan uzaklaştırırsın.
Rivayet inanışlarını, vahyin içinde anlatılan Allah elçilerinin  karşısında bulunan mezhebi inanç ve anlayışları ele almak, farklı İslami şahsiyeti oluşturma sebeplerinin  istediği ve gerekli kıldığı bir durumdur.
Bizim, vahiy karşıtlarıyla yani kur'an düşmanı rivayetçilerle  olan savaşımız durmak nedir bilmeyen delilli,  ilmi, vicdâni, ahlâki ve fikri  bir savaştır.
Çünkü bizimle onlar arasındaki savaş, Rahmâni  metot ve doğru yol ile Allah'ın dinini zorlaştıran, hak ile batılı birbirine karıştıran ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışan cahiliye tuzakları arasında cereyan eden  sonu gelmez bir savaştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder