20 Nisan 2019 Cumartesi

BAŞKA BİR AÇIDAN NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI
(4.YAZI)
 Eğer  Resul (elçi)  kavramı sadece Nübüvvet'e (Allah'tan vahiy almaya) bağlı elçilik olmuş olsaydı,  her millete uyarıcı, hidayet edici  elçilerin gönderildiği ile ilgili âyetleri nasıl anlamak gerekirdi.
Yukarıdaki âyetlerde geçen "... içinizden size âyetlerimi anlatan ve sizi bu gününüzle uyaran elçiler  gelmedi mi?..." (En'am-130) ifadesini nasıl anlamak gerekir?
Hemde Resul lafzı hem çoğul hem de cins olarak kullanılmışken..."
Yine "Ey ademoğulları! Aranızdan  size âyetlerimizi okuyan Resuller geldiği zaman,  kim korunur ve davranışlarını düzeltirse,  artık onlara bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir"
(Araf- 35)
Yine yukarıdaki âyette geçen "Ey ademoğulları! Hitabı  kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlığı alakadar etmiyor mu?
Eğer bu ilâhi hitaplar kıyamet gününe kadar gelecek insanları ilgilendiriyorsa ki, bundan asla şüphe yoktur.
 Evet Allah Resulü'nden sonra onu sadece vahiy yani kitab temsil etmektedir.
Fakat kitabın dili yoktur, kitap konuşamaz, vahiy derdini anlatamaz halbuki vahiy  kesinlikle satırların ve  yazının gücüne değil,  sözün gücüne sahiptir.
Dünyanın bütün bilgisayarlarında, cep telefonlarında, kütüphanelerinde bulunan mushaflar Kur'an'dan konuşan bir kişi kadar etkili olamazlar.
Mimik hareketleri, etkin hitabetleri, güzel ahlak ve örnek kişilikleriyle elçiler her zaman insanların üzerinde kitaptan daha çok tesir bırakırlar.
Hiç bir zaman kitabın gücü sözün gücüne ulaşamaz.
Yazı ve kitap sözün gücü karşısında  bir şey değillerdir.
İşte burada vahiy onu anlatacak onu dillendirecek, onu okuyup beyan edecek ve tebliğ edecek muvahhid  sözcülere âcilen büyük bir ihtiyaç duyar.
Ancak burada önemli olan bazı konular  ortaya çıkıyor.
1-) Vahyi tebliğ edenler onu bağlam ve bütünlüğü içinde bilecekler.
Yani onun ilmine ve sistemine vakıf olacaklar.   2-) Kur'an'ı hayata aktarmada güzel ahlak sahibi olacaklar.
Yani onu en güzel bir şekilde yaşayarak temsil edecekler.
3-) Kendilerinin resul olduklarını asla söylemeyecek etrafında olanlarda böyle bir inanca ve fikre sahip olmayacaklardır. Çünkü vahyin elçiliğini hakkıyla yapıp yapmadıklarını sadece Allah karar verecektir. Dolayısıyla kimin ne olduğunu Allah'tan başka hiç kimse bilemez.
4-) Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynak kabul etmeyecek ve sadece Kur'an ile uyarı ve ikaz yapacaklar.
Bu elçilik Nübüvvet'e ( Allah'tan vahiy almaya) bağlı bir elçilik olmayıp, sadece Allah'ın âyetlerini insanlara aktaran ve vahyin  mücadelesi yapan bir elçiliktir.
 Dolayısıyla bu hakikat ışığında anlaşılan gerçek şudur.
Nübüvvet'e ( Allah'tan vahiy almaya) bağlı bir elçilik olmaz, fakat vahye yani kitaba bağlı bir elçilik devam etmektedir.
Bir çok âyet bu gerçeği açık olarak  ortaya koymaktadır.
"Kafirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir âyet indirilseydi ya!  Ey Resul! Sen ancak bir uyarıcısın ve her kavmin bir hidayet edicisi bir rehberi vardır"
(Ra'd-7)
"Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur"
(Fâtır-24)
"Yerine göre müjdeleyici ve uyarıcı olarak elçiler gönderdik ki insanların Resullerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri kalmasın..."
(Nisa-165)
"Âd kavmi Resulleri yalanladı"
(Şuara-123)
"Nuh kavmi Resulleri yalanladı"
(Şuara-105)
Nuh (a.s) ın kavmine Nebi- Resul olarak sadece Nuh (a.s), Âd kavmine de sadece Hud (a.s) gönderilmişti.
Fakat âyetlerde "Nuh kavmi de Âd kavmi de Resulleri yalanladı" denilerek Resul kavramları cemi (çoğul) olarak kullanılmıştır.
Yalanlanan Resuller, o iki Nebiye inen âyetleri tebliğ edenlerden başkası değildir.
"Şüphesiz elçilerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz"
(Mümin-51)
"Allah: Elbette ben ve Resullerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir"
(Mücadele-21)
Yukarıdaki iki âyet risalet misyonunun dünya hayatı boyunca devam edeceğini ortaya koymaktadırlar.
NEBİ ve RESUL İLE İLGİLİ ÂYETLERİN  GÜNCELLENMESİ:
Şimdi gelelim konunun en önemli yerlerinden biri olan Nebi ve Resul bağlamındaki âyetlerin güncellenmesi meselesine:
Nübüvvet'e bağlı risâlet son bulmuş olduğuna  göre kitaba bağlı yani din ve hüküm  olarak Kur'an'dan başka kaynak kabul etmeyen muvahhidlere atfen kitaba bağlı vahyin Resulu  olarak âyetler nasıl güncellenmelidir.
Bu âyetler incelenirken elçilerin hem Nebi, hem Resul, hem de Nebi- Resul, bir mümin, bir  devlet başkanı olduğu  göz önünde bulundurularak ilgili ayetler bu eksende güncellenmelidir.
Bazı âyetler Resulün veya  Nebi'nin şahsına hitap eder fakat bu hitaptan tüm müminler sorumludur.
Çünkü aynı zamanda o bir mümindir.
 Bazı âyetlerde Resule  veya Nebiye hitaben gelir, fakat bu hitaptan sadece önder ve öncü   olan kimseler sorumludur.
Bazı ayetlerde vardır ki sadece Nebi'ye hitaben iner ve  bu hüküm müminlerin dışında sadece  ona özel bir hüküm olur.
 Dolayısıyla bu güncelleme konusu ile ilgili olarak âyetlerin geçtiği bağlam ve bütünlüğe  bakmak gerekir.
Son nebi Resul'dür ve  Allah'tan vahiy alan bir Resul'dür.
Kitab-a resullük  yapacak olanın âyetleri güncellemesi gerekliliğinden dolayı ben de resülüm diyemez.
 Yani siz genelin anladığı tarzda bir vahiy alma  meselesine güncelleme adı altında kendinizi resul olarak göremezsiniz.
Son Nebi olan Muhammed ( a.s) dan sonra  kendisini Nebi veya Resul olarak ilan eden yalancı ve şarlatandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder