25 Nisan 2019 Perşembe

BİR BAŞKA AÇIDAN NEBİ VE RESUL KAVRAMLARI
(7.YAZI)
Şimdi bu bağlamda "Resul'e itaat etme" ayetlerini nasıl anlamak gerekir.
"Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur...."
( Nisa- 80)
"De ki: Allah'a ve Resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinlerki Allah kâfirleri sevmez"
( Âli İmran- 32)
İkinci âyette "Allah'a ve Resul'e itaat ediniz" denilmiş ve "Eğer yüz çevirirseniz Allah kafirleri sevmez"
 denilerek vahyin kaynağına atıf yapılmıştır
Bu âyette "Allah'a itaat"  "kitab-a itaat" ise, Resul'e itaat neye itaattir?
 CEVAP
Resul'e itaatte Allah'a itaattir.
Allah kendi sözlerini bizzat kitap yok iken,  veya insanların büyük çoğunluğunun kitaba  ulaşmaları mümkün değilken vahyi yani Allah'ın emir ve yasaklarını  ancak Resullerin aracılığıyla  haber aldıkları için Rahmân ve Rahim olan  Allah, Resul'e itaat etmemizin kendisine itaat olduğunu bildirerek Resul'ün sözünü Allah'ın sözü olduğunu belirtmiştir.
"O (Kur'an), şüphesiz değerli bir Resulün sözüdür"
(Tekvir-19)
 Bundan dolayı "Resul'e itaat" kesinlikle  "Allah'a itaattir"
Aslında Allah tarafından indirilen vahiy sözün gücüne dayanan bir  özelliğe sahiptir yani vahiy kitap değil, hitaptır. 
Vahyin kendisine "kitap" demesi (Bakara-2) bağlam ve bütünlüğü, koruma altında bulunması,  kendi içinde bulunan bir çözümü  ve sistemi olduğundan dolayıdır.
Yoksa Kur'an asla iki kapak arasında bulunan bir kitap değildir.
İşte Kur'an'ın bildiğimiz anlamda bir kitap olmadığını gösteren âyetler.
"Bu Kur'an, kendilerine ilim (hikmet- tevhid) verilenlerin göğüslerinde yer alan apaçık âyetlerdir..."
(Ankebut-49)
"...İndimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar"
(Müminün-62)
Halbuki yüce Allah'ın indinde iki kapak arasında maddi şeylere yazılmış bir kitap bulunmamaktadır.
"Hakikatte o (yalanladıkları) levh-i mahfuzda bulunan şerefli bir Kur'an'dır"
(Buruc-21,22)
Şimdi elimizde Allah'tan olduğuna inandığımız bir kitap var iken, artık "Resul'e itaat etme" ile ilgili âyetleri nasıl anlamak gerekir?
Zaten elimizde kitap var, ayrıca Resul'e ne gerek var?  gibi sorulara nasıl bir  cevap vermek gerekir?
Bir insanın Allah'a itaati,  tabii ki Allah'ın kitabına yani sözlerine itaat demektir.
O'nun sözleri; ya yazılı bir kitapta ya da Resullerin ( O'nun elçilerinin) dilinden ilahi sözler (ayetler)dir.
Kitab-ı bilmeyenler kitab-ın resüllerinin vahiy'den  aktardıklarına iman ederler.
Çünkü bugün bile yani içinde bulunduğumuz teknoloji ve dijital çağda bile insanların büyük  çoğunluğu Kur'an'ı kitaptan değil, kitab'ın elçilerinden dinleyerek ikna olur ve bu şekilde dinlerini öğrenirler.
 Dolayısıyla ister resül'e itaat, ister kitab-a itaat olsun ikisi de sonuç olarak Allah'a itaat etmek sayılır. 
İnsanlar dini bir meselede kendi aralarında çelişkiye düştükleri zaman onun çözümünü mutlaka Allah'a ve onun Resul'üne götürmek zorundadır.
Bu ilâhi bir emirdir.
Eğer Allah'a gitmek kitab-a gitmek ise, resuller  de kitabın âyetlerini okuyorsa ikisi de aynı şey değil mi?
Burada çok önemli bir fark devreye giriyor. Ahlak ve karakteri, edep ve tavırları, konuşma ve mimik hareketleri bulunan canlı ve heyecanlı     İnsan faktörü:
Yani Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü, kendi içinde bulunan çözümünü, ilim ve hikmetini hayata aktaracak bir dile ve mücadeleye vahiy ihtiyaç duyar.
Çünkü herkes vahyin bağlam ve bütünlüğünü vahyin sistemini,  kendi içinde bulunan çözümünü kavrayamaz.
Sadece Kur'an değil, yüce Allah'ın  elçilere göndermiş olduğu bütün vahiy'lerde  sözün gücü geçerlidir.
Kur'an dolusu binlerce kütüphane, bilgisayar, sadece Kur'an'dan konuşan, Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü bilen biri kadar etkili değillerdir.
Satırlar, yazı, kitap cansız, hareketsiz bir özelliğe sahiptirler.
Hiçbir zaman ölü olan yani yazı, yani kitap,  onu dile getiren canlı ve dinamik, mucadele yüklü  bir ruh, bir elçi, bir sözcü kadar etkili olmazlar. 
İşte bu yüzden Allah'ın Resulleri ile kitabın resulleri değerlidir.
Sadece Kur'an'dan konuşan, sadece Kur'an'a dayanan ve sadece Kur'an'ı  anlatan bir kişi ahlak ve hitabetiyle dünya dolusu kitaptan daha etkilidir.
Vahiy, onu dile getiren, onu açıklayan ve tebliğ  edenlere ihtiyaç duyar kendi elçilerini de ortaya çıkarmaya çalışır.
 Yani vahyi anlatan, onun sözcülüğünü yapan, onun için mucadele eden elçiler  olmadığı zaman, hakkın batıla karışması son derece  kolaylaşır.
İşte o zaman Kur'an kavramlarının içi boşaltılır, vahyin bağlam ve bütünlüğü bozulur, Kur'an'ın manası tahrif olur. 
Bütün bunların önünde tek engel Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü bilen, onun mücadelesini yapan ve sadece vahye tabi olan muvahhidler ile kitab-ın resulleridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder