4 Mart 2019 Pazartesi

NEBİ İLE RESUL'ÜN ARASINDA BULUNAN FARKLARIN BİLİNMESİNİN ÖNEMİ
(11. YAZI)
27-) SEBİL
Sebil kavramı da diğer kavramlar gibi  Kur'an'da Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılmaktadır.
O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der. Keşke o Resul ile birlikte bir yol tutsaydım"
( Furkan- 27)
Bu ayette geçen Resul  kavramı kitap Resul yani Kur'an'ı Mübin  ile ilgili bir durumdur.
Çünkü beşer Resul  fânidir, ama kitap Resul muvahhidlerin lisanıyla kıyamet gününe kadar uyarı ve ikaz  görevini yapmaya devam edecektir.
Muvahhidler direk olarak Kur'an'dan etkilenir ve Kur'an'dan konuşurlar.
İşte bu yüzden gelenekçi mezhepçilerin bilmedikleri ve duymadıkları gerçekleri dile getirirler.
Eğer muvahhidlerin Kur'an gibi dayandıkları sonsuz bir güç olmasaydı uydurma dinin fanatik müşriklerine karşı koyamazlardı.
Dolayısıyla  Beşer Resul vefat ettikten sonra onu sadece kitap Resul temsil eder.
"Şayet ilahlarımıza iman etmekte sabır  göstermeseydik,  gerçekten bu Resul  bizi neredeyse ilâhlarımızdan  saptıracaktı" diyorlar. Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun (sebilen) sapık olduğunu bilecekler"
( Furkan- 42)
 "Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim vardır.
 Onlar kıyamet gününde Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine  karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilin ki, Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir!
 Onlar, insanları Allah'ın yolundan alıkoyan (yesuddune an sebililléhi)  ve onu yamuk göstermek isteyenlerdir. Ahireti inkar edenler de onlardır"
(Hud-18,19)
(Ey Resul! ) De ki: "İşte bu, benim dosdoğru yolumdur. (Sebili)  Ben Allah'a dâvet ediyorum..."
(Yusuf-108)
 "Dünya hayatını âhirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onun yamukluğunu isteyenler var ya, işte onlar haktan uzak bir sapıklık içindedirler"
( İbrahim- 3)
(Ey Resul! ) Bir bak; senin için ne benzetmeler yaptılar! Bu yüzden, öyle bir saptılar ki, artık doğru yolu bulamayacaklardır"
 (İsra- 48)
 "...Allah sadece gerçeği söyler ve yalnız O doğru yola ulaştırır"
(Ahzab-4)
"Şu muhakkak ki, Allah kafirleri rahmetinden uzaklaştırmış ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır. (Onlar) orada ebedi olarak kalacaklar, kendilerini koruyacak ne bir dost ne de bir yardımcı bulamayacaklardır. Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Yazıklar olsun bize! Keşke Allah'a itaat etseydik Resul'e de itaat etseydik! derler.  Ey Rabbimiz! Biz reislerimize  ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan sapdırdılar, derler"
(Ahzab- 64,65,66,67)
Yine Kur'an'ı Mübin'de  "İkrah" ve "inkar" kavramları da vahiy ve Resul bağlamında kullanılmıştır.
 "Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
 Yoksa Resullerini (Resülehum) henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkar (münkirun) ediyorlar.
 Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu  söylüyorlar?  Hayır; o, kendilerine hakkı  getirmiştir.  Onların çoğu ise  haktan  hoşlanmamaktadırlar. (kérihun)"
(Müminün- 68, 69, 70)
 28-) HAK DİN
Şimdi "hak din" tamlamasında nasıl bir sistemin kurulduğunu görelim.
"O (Allah) Müşriklerin hoşuna gitmese de  kendi dinini (daha önceki Resuller vasıtasıyla  gönderdiği  tevhid dininden daha açık ve detaylı bir şekilde ortaya koymak) için Resulü'nü hidayet ve hak din ile gönderendir"
(Tevbe-33)
 (Daha önceki Resuller vasıtasıyla gönderdiği tevhid dininden daha açık ve detaylı bir şekilde ortaya koymak) üzere Resulü'neü hidayet ve hak din ile gönderen odur. Şahit olarak Allah Yeter"
(Fetih-28)
 "Müşrikler istemeseler de dinini (daha önceki Resuller vasıtasıyla gönderdiği tevhid dininden daha açık ve detaylı bir şekilde ortaya koymak)   için Resulü'nü hidayet ve hak din  ile gönderen odur"
(Saf-9)
Âyetlere dikkatli bir şekilde bakıldığında "Allah, vahiy ve Resul" sistemi açık olarak görülecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder