15 Mart 2019 Cuma

KUR'AN'DA İMAN, İSLAM, İHLAS VE ŞİRK
(3.YAZI)
Peki Allah'a imanlarına rağmen insanları müşrik yapan şey nedir?
Bu soruya Kur'an'ın cevabı şöyledir.
"Allah'ı bırakıp (yöresinde- berisinde bilginlerini) hahamlarını, rahiplerini  ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler.
 Halbuki onlara ancak tek Allah'a kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka ilah yoktur. O,  bunların şirk koştuklarından uzaktır"
(Tevbe-31)
"Onlar Allah'ı bırakıp (yöresinde- berisinde) kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere kulluk ediyorlar ve: Bunlar, Allah'ın indinde bizim şefaatçilerimizdir, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ O, onların şirk  koştuklarından uzak ve yücedir"
(Yunus-18)
"...O'nu bırakıp kendilerine kendilerine bir takım dostlar(evliya)  edinenlere: Onlara bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve alabildiğine hakkın üzerini örten kimseyi hidayete erdirmez"
(Zümer- 3)
Yani Şia ve Ehli Sünnet dincileri gibi tarihin bütün müşriklerinin yaptığı tek şey, dinde ve hükümde Allah ile aralarına âlimlerini ve müctehidlerini arıcılar koymak suretiyle Allah'ın hükümleri yerine onların hüküm ve içtihatlarına bağlı olarak yaşamaları idi.
Halbuki Resullere indirilen vahiy'lerde en çok dikkat çekilen "dinde İhlas sahibi olmalarıydı" yani "dini sadece ve sadece Allah özel kılmaları olacaktı.
 "Ey Resul! Şüphesiz ki kitab-ı sana hak olarak indirdik. O  halde sende dini Allah'a özel kılarak (İhlas ile) kulluk et. Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır"
( Zümer- 2,3)
Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri rivayet ve içtihatlarıyla Kur'an'ın bütün kavramlarının manalarını tahrif etmişlerdir.
Bozdukları ve anlamını yamulttukları en önemli  kavramlardan birisi de ihlas kavramıdır.
 Onlara göre "ihlas"  "samimi olmak, ibadetleri yalnız Allah için yapmaktır"
 Halbuki Kur'an'ı Mübin'de  "İhlas" kavramı "dini yalnız Allah'a özel kılmak" anlamında kullanılmıştır. 
Yani "İhlas" kavramı "ameli" bir kavram değil, "imâni" ve "itikadi" bir kavramdır.
 Eğer din yalnız Allah'a özel kılınmış olsaydı, ibadetler otomatikman Allah için yapılmış olacaktı.
 Onun için İhlas kavramı Kur'an'da her zaman din ile beraber anılarak dinin Allah'a özel kılınması ile ilgili bir kavram olduğu ortaya konmuştur.
"Halbuki onlara (tarihin bütün milletlerine) ancak, dini yalnız O'na özel kılarak hanifler (her türlü şirkten  arınmış) olarak Allah'a kulluk etmeleri, salat-ı ikame etmeleri ve zekat vermeleri emrolunmuştu. İşte ayağa kaldıracak sağlam din budur"
( Beyyine-5)
"Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin,  diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi,  İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı..."
( Şura- 13)
Dinde İhlas sahibi olmanın yani dini  Allah'a özel kılmanın tek yolu sadece Allah tarafından indirilen âyetlere uymaktır.
"Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) tabi olun. O'nu bırakıp da (yöresinde- berisinde) başka dostların (evliya) peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz"
 ( Araf-3)
 "Ey Resul! Sen, sana vahyedilene tâbi ol ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin  en hayırlısıdır"
( Yunus- 109)
 "Ey Resul! Rabbinden sana vahyedilene tâbi ol.  O'ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden yüz çevir"
( En'am-106)
"Ey Resul! Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen ( Kur'an) sayesinde dosdoğru bir yol üzerindesin. Doğrusu Kur'an sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız"
(Zuhruf-43,44)
Dolayısıyla bize şah damarımızdan daha yakın olan Rahmân ve Rahim olan  Rabbimizle aramıza hiç kimseyi aracı olarak koymaya hakkımız yoktur.
 Kur'an eski zamanların müşriklerini anlatırken, Allah Resulü'nün dönemindeki Mekke  müşriklerine "Gördüğünüz gibi şimdi  sizin yaptıklarınızla kadim müşriklerin yaptıkları arasında herhangi bir fark yoktur"  demiş ve şirkin sadece geçmiş milletler'de kalmış bir fiil olmadığını ortaya koymuştur.
 Benzer şekilde Kur'an Musa (aleyhisselam)a iman ettiklerini iddia ettikleri halde ona yapmadıkları eziyeti bırakmayan Yahudileri anlatırken, Muhammed (aleyhisselam)a iman edenlere "Ey iman edenler! Sizde Musa'ya eziyet  edenler  gibi olmayın..."(Ahzab-69) uyarısında bulunmuş oluyor.
 Dolayısıyla İlk anda Mekke müşriklerini  muhatap alan yukarıdaki âyetler, onlardan sonraki bütün zamanlarda hatta kıyamet gününe kadar dünyanın herhangi bir yerinde  aynı fiil yapacak herkesi doğrudan muhatap almaktadır.
 O gün müşrikleri uyaran yüce  Allah, bugün aynı şirki işlemeye meyilli iman edenleri  uyarmaktadır.
Öyleyse bu durumda olanlar "O günkü müşrikler için indirilmiştir, bu âyetler Yahudiler için nâzil olmuş, şu süre israiloğulları ile alakalı gelmiş, Hristiyanlar için indirilmiş âyetleri bize okuma" deme hakkına sahip  değillerdir.
Aslında böyle diyenler Kur'an cahilidirler.
Çünkü yüce Allah bu âyetleri kiyamet gününe kadar geçerli olarak indirmiştir.
"De ki: Hangi şey şehadetçe en büyüktür? De ki: ( Allah'tan başka ilah olmadığına dair) benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu..."
(En'am-19)
"Ey Resul! Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak elçi gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler"
(Sebe-28)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder