28 Mart 2019 Perşembe

KUR'AN'DA İMAN, İSLAM, İHLAS VE ŞİRK
(5.YAZI)
Benim bu konuyu ele almamın en büyük sebebi şudur.
 Aslında tüm uydurma dinlerin çıkış noktası var olmayan sünnet anlayışıdır.
Bu, Allah'a ve Resulü'ne iftira olan dinlerin temelleri de Allah tarafından indirilen vahyin  devre dışı bırakılması ile başlar.
Çünkü vahyi devre dışı bırakmadan yeni bir din inşa etmek mümkün değildir.
Fakat bunu  yaparken elbette ki vahyi açıktan hedef alarak yapmazlar.
 Çünkü halkı ikna edemezler.
 O halde bunu yapmanın çeşitli yollarını aramak gerekir.
 Bunun en ideal ve kestirme yolu Allah Resulü'nü vahiy'den ayırmak suretiyle âyetlerden  bağımsız bir "Resul" ortaya çıkarmaktır. 
Bu uydurma, sanal din için  aslında var olmayan  sahte "Resul'ün" karizmasını kullanarak onun otoritesini devreye sokmak şarttır.
MESELA:
"Bir de Kur'an Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı, sünnet (hadisler) Kur'an'a egemendir, "essünnetü kâdiyetün alel kitéb" (Evzai) hadisler olmadan Kur'an anlaşılmaz, usul-ü din uleması  hadisin Kur'an'a olan ihtiyacından daha fazla Kur'an'ın hadislere ihtiyacı vardır" iddiası
Ehli Sünnet âlimlerine aittir.
İşte Allah'a, Resule ve  İslam'a iman ettiğini iddia edenlerin pratikte İslam inancı ve anlayışı bu minvaldedir.
 Bu "sünnet!"  anlayışı "hadisler de vahiy ürünüdür" iddiasıyla savunulur.
Bu İddaa sahiplerine göre hadisler Kur'an'a eşittir, Kur'an vahyi metlüv, hadisler vahyi gayri metlüvdür.
Yani her ne kadar hadisler vahiy de olsa sadece namazda okunmazlar.
Dolayısıyla Kur'an ile hadisler arasında tek fark budur.
Ehl-i Sünnet dininin muhaddis ve müctehidleri içinde  hadislerin de vahiy ürünü olduğunu hiç kimse reddetmez.
Dolayısıyla hadisler olmadan Kur'an zaten anlaşılmaz.
Bu durumda hadisler Kur'an'ı tahsis hatta nesh bile  edebilir.
Yani Kur'an'ı pratikte devre dışı ettikleri yetmezmiş gibi, uydurma hadislerle onu yok saydılar.
İşte bu şeytani yollarla Allah'ın âyetlerinin hükümlerini iptal ederek, mezhep ve fırkalarına uygun ama Allah'ın kitabına tamamen aykırı hükümler çıkardılar.
Ve bunu da ümmi insanlara din diye  takdim ettiler.
Bu sahtekarlığa karşı gelen vahiy ehli muvahhidlere de "Kur'an sapığı, mezhepsiz, peygamber düşmanı" demeyi de ihmal etmediler.
İşte Şia, Ehl-i Sünnet (diyanet- cemaat- tarikat) tüm paralel dinlerin sünnet anlayışı temel olarak bu uydurma kaynaklara ve bu  paradigmaya dayanır.
Bu uydurma din dünyanın en vahşi ve katliamcı dinidir.
Dünyada Kur'an'dan uzak iman kadar tehlikeli bir şey yoktur.
Kur'an'dan kopuk olan bu iman bütün silahlardan daha ölümcül ve daha tehlikeli bir silahtır.
Bu öyle bir iman ki, müntesiplerine gözünü kırpmadan adam öldürtüp, sünnettir diye oturtarak üç yudumda suyu içtiği için şehit olacağına inandıran bir imandır.
İşte bu iman "müslüman" olduğunu zanneden tüm cemaat ve tarikatlarda olan  vahşi bir  imandır.
 Dolayısıyla Şia ve Ehli Sünnet âlimleri bilerek veya bilmeyerek Allah Resulü'nün şahsiyetini ve manevi kişiliğini istismar ederek önce onu Kur'an'dan kopartıp sonra da Kur'an'ı devre dışı bırakmış, ardından da Kur'an'dan tamamen uzaklaştırıp, fıtrat ve evrensel ahlaka uygun olmayan, son derece yabancı ve  ilkel bir din sunmuşlardır.
"Onlar, hem insanları (Kur'an'a- Allah'ın yoluna) yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini mahvederler"
( Enam- 26)
 "Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz.
( Ey Resul!) De ki:  ki Allah'ın dışında kulluk ettiklerinize tapmak bana yasak edildi.
(Ey Resul!) De ki: Ben sizin arzularınıza uyumam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam.
De ki:  Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile  dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz azap benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O sadece hakkı söyler ve O doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır"
( Enam- 55, 56, 57)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder