KUR'AN'DA KIRAAT FARKLILIKLARI YÜZÜNDEN YAPISI VE MANASI DEĞİŞEN KELİMELER
(42. YAZI)
ÖRNEK 282
Mümtehine süresi "Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler.
Çünkü Allah aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görendir"
3. âyetinde bulunan "yafsilu beyneküm" (Allah) aranızı ayırır" kelimesini, Ebu Amr "yufsalu beyneküm" (Allah tarafından) "aranız ayrılır" olarak okumuştur.
ÖRNEK 283
Teğabun süresi "Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür.
( Ancak) Kim Allah'a iman eder ve ameli salih işlerse Allah onun kötülüklerini örter, onu ve benzerlerini içinde ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur"
9. âyetinde bulunan "yükeffir anhu seyyiétihi" (Allah) onun kötülüklerini örter" kelimesini, Nâfi "nükeffir anhu seyyiétihi" "onun kötülüklerini örteriz" olarak "yudhilhu cennétin tecri min tahtihel enhéru"
(Allah) onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar" kelimesini de "nudhilhu cennétin tecri min tahtihel enhéru" "onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyarız" olarak okumuştur.
Bu kıraate göre ayetin manası şöyle oluyor.
"Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür. (Ancak) Kim Allah'a iman eder ve ameli salih işlerse onun kötülüklerini örteriz, onu ve benzerlerini içinde ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyarız. İşte büyük kurtuluş budur"
ÖRNEK 284
Âli İmran süresi "İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükafatlarını eksiksiz verecektir.
Allah zalimleri sevmez" 57. âyetinde bulunan "feyüveffihim ucurahum" "( Allah) onların mükafatlarını eksiksiz verecek" kelimesini, Nâfi "fenüveffihim ucurahum" "onların mükafatlarını eksiksiz vereceğiz" olarak olmuştur.
ÖRNEK 285
Âli İmran süresi "Hiçbir beşerin, Allah kendisine kitap (vahiy) hikmet ve Nübüvvet vermesinden sonra kalkıp insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun demesi olacak şey değildir. Aksine (Ancak şöyle der) okutmakta ve öğretmekte olduğunuz kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz( dini Allah'a özel kılınız)
79. âyetinde bulunan "tuallimunel kitâbe" "okutmakta olduğunuz kitap uyarınca" kelimesini, Nâfi "te'lemunel kitâbe" "bildiğiniz kitap uyarınca" olarak okumuştur.
Bu kıraat diğerine göre daha doğrudur.
Çünkü "okutmakta ve öğretmekte" kelimeleri aynı şeyi ifade ediyor.
Fakat "te'lemune" bildiğiniz olursa mana şöyle oluyor.
"bildiğiniz ve öğretmekte olduğunuz" kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz(dini Allah'a özel kılarak kulluk ediniz)
ÖRNEK 286
Âli İmran süresi "Hani Allah, Nebilerden "Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra yanınızda bulunanları tasdik eden bir Resul geldiğinde ona mutlaka iman edip yardım edeceksiniz" diye söz almış..."
81. âyetinde bulunan " "lemé éteytüküm" "size verdikten sonra" kelimesini, Nâfi "lemé éteynéküm" "size verdiğimizden sonra" olarak okumuştur.
Yani âyetin metninde bulunan "lemé éteytüküm" "ben verdim" "lemé éteynéküm" "biz verdik" oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder