28 Mart 2019 Perşembe

KUR'AN'DA İMAN, İSLAM, İHLAS VE ŞİRK
(4.YAZI)
"De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın Resul'üyum
(Araf- 158)
 Aslında Firavun ile ilgili inen âyetler sadece onunla ilgili olarak değil, gelecek Firavun'larla ilgilidir.
"Andolsun ki Musa'yı da mucizelerimizle ve  apaçık bir delille Firavun'a ve  onun ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri doğru değildi"
97. âyette bulunan "...ve mé emru Firavun'e biraşid" "...Oysa Firavun'un emri doğru değildi"
cümlesini Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü içinde  şu şekilde anlamak mümkündür.
"Firavun'ların emri doğru değildir"
Kadim tarihteki Resullerin kavimlerini anlatan  âyetler onlarla ilgili olmadığı gibi, Mekke müşrikleriyle ilgili nazil olan ayetler de sadece  onlarla ilgili değildir.
Yahudi ve Hristiyan âlimleriyle alakalı inen âyetlerin büyük çoğunluğu Şia ve Ehl-i Sünnet dininin âlimleriyle alakalıdır.
"Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" misali.
Tevrat ve İncil ile ilgili indirilen  âyetlerin ekseriyeti  kayıtsız şartsız Kur'an ile ilgili nâzil olmuşlardır. 
İşte bundan dolayı âyetlerde geçen "nasârâ" "Hristiyanlar" "yehude" "Yahudiler" kelimeleri yerine
"Ehli Sünnet" ve "Şia"  "İncil" ve "Tevrat" kelimeleri yerine de "Kur'an" kelimesi konulmaması halinde Kur'an  güncellenmemiş dolayısıyla anlaşılmamış olacaktır.
Kur'an'da İslam, ihlas ve ibadet tevhid anlamında kullanılmıştır.
 MESELA:
"Yoksa Yakub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz?  O zaman (Yakub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti.
 Onlar: Senin ve  ataların İbrahim,  İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak ona teslim olmuşuzdur, dediler" (Bakara- 133)
 Bakara 133. âyetinin sonunda "ve nehnu lehu müslimün" "biz sadece ona teslim olmuşuzdur" yine Bakara 136. ayetinin sonunda "ve nehnu lehu müslimün" "biz sadece ona teslim olmuşuzdur"
 Bakara 138. âyetinin sonunda "ve nehnu lehu âbidun" "biz sadece ona kulluk ederiz"
 Bakara 139. ayetinin sonunda "ve nehnu lehu muhlisun" "biz dini sadece ona özel kılarız"
 Âli İmran 84.  âyetinin sonunda "ve nehnu lehu müslimün" "biz sadece ona teslim olmuşuzdur" denildikten sonra,
 "Kim tevhid dini olan" İslam'dan başka bir din ararsa bilsin ki bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve ahirette ziyan edenlerden olacaktır"
( Âli İmran- 85 )
buyuruluyor.
 Yani "İslam" denildiği zaman sadece ve sadece  vahyin ortaya koyduğu "hanif din" akla gelmesi gerekir.
 "İslam" denildiği zaman kayıtsız şartsız yani tam bir "ihlas" ile  kesin bir "teslimiyet" anlaşılmalıdır.
Fakat iman böyle değildir.
 işte bundan dolayı "Müslüman olanlar ve ameli salih işleyenler..." cümlesi Kur'an'ın hiçbir âyetinde yer almaz.
İlgili bütün âyetlerde şöyle buyrulmuştur.
"İman edip ve  ameli salih işleyenler..."
 Çünkü iman bir iddiadır.
 Bunun  ispatlanması halinde insanı Allah katında "gerçek  mümin" yapıyor.
 Onun için âyetlerde  Müslüman olmanın şartları aranmamış iman etmenin şartları aranmıştır.
 MESELA:
Şu ayetlerde Allah'ın bazı emir ve tavsiyelerinden sonra şöyle buyrulmuştur. 
"...İn küntüm mü'minin"  "...Eğer gerçekten iman etmişseniz"
 (Bakara- 91, 93, 248, 278; Âli İmran- 49, 139, 175; Maide- 23, 57, 112; En'am-118; Araf- 85; Enfal- 1, 41; Tevbe-13; Hud-86; Nur- 2, 17; Hadid- 8
 Bütün bu âyetlerde geçen cümle "in küntüm mü'minin" "Eğer gerçekten iman ediyorsanız"  iken, sadece Yunus süresi 84. âyette Musa (aleyhisselam ) ın  İsrailoğullarına söylediği bir cümle yer alır.
 "Musa dedi ki:
Ey kavmim! Eğer Allah'a iman etmişseniz  O'na dayanıp tevekkül edin. Eğer teslim olmuşsanız"
 "in küntüm müslimin"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder