ŞİRK SAPIKLIĞI KENDİLERİNE ATALARINDAN MİRAS KALDI
(32. YAZI)
Adıyaman uydurma gavs'ının Semerkand tv'de tasavvuf müziği eşliğinde Serdar Tuncer'in anlattığı alçak bir şirk sapıklığı:
"AHIRI MELEKLERE TEMİZLETTİRMEK"
Serdar Tuncer diyor ki:
"Yüce Nakşibendi yolunun önemli amellerinden biri de hizmettir.
(Tarikatta hizmet: Şeyh adlı tağuta kölelik yapmaktır)
"Hizmet, müridin kendini yetiştirmesinde ve manevi olarak yükselmesinde en önemli basamaktır.
Seyyid Muhammed Raşid Hazretleri geceleri sofiler uyuduktan sonra lavaboları temizleyerek, Seyyid Abdulhakim El Hüseyni de hizmet yapmak maksadıyla Şah-ı hazne'nin (Şeyh Ahmet el- Haznevi, Tekkesi Suriye tel- ma'ruf olarak bilinen yerdedir)
sürüsünün ahırında tezekleri bir taraftan öbür tarafa atarak bu yolda ilerlemişler ve benliği yıkmışlardır.
Seyyid Abdulhakim Hazretleri El- Hüseyni Hazretleri bir gün müritlerinden ahırın önündeki samanları ahırın üstüne atmalarını ister.
Sofiler samanları ahırın üstüne atarken, içlerinden birisi
"mübarek bize niye hizmet ettiriyor ki" diye içinden geçirir.
O esnada mübarek gavs gelir ve sofiler!
"Çok yoruldunuz, isterseniz bir çay molası verin, hem dinlenmiş olursunuz" buyurur.
Çay içme esnasında içinden bunları geçiren sofi'nin kalp gözü açılır ve samanları meleklerin taşıdığını görür!
Gavs (kuddise sırruhu) buyurur.
"Sofi gördün mü?
"Biz istersek Allah'ın izniyle bu işi meleklere bile yaptırırız, ancak istiyoruz ki sofiler kazansın"
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Müşriklere de ki: Allah'tan başka ilâh saydığınız şeyleri çağırın. Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahiptirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur. Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur"
(Sebe, 22)
İSMAİLAĞA TARİKATININ ŞİRK SAPIKLIĞI: Muhammed Fatih Osmanoğlu anlatıyor. "Bununla alakalı size bir sır daha vereyim!
Ben çok gidiyorum, gittiğim zaman da paylaşıyorum' insanlar gitsin diye.
Akbaba Hazretleri var (kuddise sırruhu) nerede yatıyor?
"Kuddise sırruhu veya kaddasallâhu sirrahu" ne demektir?
Aslında Allah elçilerinin kavimleri gibi, bu sapık müşrikler de şeyhlerine "Allah" diyecekler, fakat Kur'an'dan ve muvahhidlerden çekindikleri için "gavs, insanı kamil,
hakikatı Muhammediye, kuddise sırruhu ve kaddasallâhu sirrahu"
gibi kavramları kullanarak takiyye yapmaktadırlar.
Devamında diyor ki,
"Beykoz'da yatıyor, Beykoz'da Akbaba Köyü vardır.
Nakşi büyüklerinden Akbaba Hazretleri orada yatıyor.
Efendi hazretleri
(Mahmut Ustaosmanoğlu) bununla alakalı çok ciddi hikayeleri var.
Akbaba Hazretleri Fatih döneminde yaşadı halbuki.
Ama diyor ki, zaman zaman tıbbi noktada fiziki şartlarla yaşamış olduğu bazı sıkıntılar olmuştu Efendi Hazretlerinin
(Mahmut Ustaosmanoğlu) ameliyatlar geçirmişti.
Dediklerine göre, diyor ki kendileri, "Ameliyatımıza Akbaba Hazretleri teşrif ettiler" diyor.
Gelmiş manevi doktorluk yapmış.
Ve derdi ki: Ha şimdi kabre gidip de istimdat istemeyi inkâr edenler var.
Olur mu?
Bal gibi olur!
Öyle bir olur ki, sen yaşayanlardan istiyorsun! yaşayan insanlar ile ölüler arasında fark ne? Onları sen vesile kılıyorsun da, insanın nefsi insandan ayrılınca,
insanın istidadı ve ruhsal kabiliyeti daha çok artar halbuki!
Derler ki, mesela: Bir veli yaşarken kınına sokulmuş kılıç gibidir.
O kılıç keser mi? Vurursun adama, en fazla bayıltırsın!
Ama bu kılıcı kınından ayırırsan, adamın boğazına dayarsan, adamı ikiye bölersin kağıt gibi.
İşte diyor veli de vefat ettiği zaman nefis ayrılıyor ya bedenden, nefis geberip gidiyor!
Ruh devam ediyor onunla!
Dolayısıyla diyor, o insanın tasarrufu yaşamındaki tasarundan çok daha kaliteli olabilir"
Gerçekten de tasavvuf ve tarikatlarda yardım etmede ve cezalandırmada ölü şeyhler yaşayanlardan daha etkilidir.
Bu Kur'an düşmanı müşriklere bir âyet ile cevap verelim.
"Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını onun bilmesi yeter"
(Furkan, 58)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder