1 Kasım 2018 Perşembe

DİYANET, CEMAAT VE TARİKATLARIN KURSLARINA VE  YURTLARINA YARDIM YAPILMAZ.
 Her şeyden önce iman'ın ve amellerin Allah katında geçerli olmasının en önemli şartı İhlas ile yapılmalarıdır.
 İhlas ile yapılmayan ibadetler Allah katında geçerli olmazlar.
 İşte bu yüzden Yüce Allah'ın insanlık tarihindeki bütün elçilere ve milletlere en büyük emri İhlas ile kulluk yapmaları olmuştur.
 (Ey Resul!) Şüphesiz ki kitab-ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a özel kılarak İhlas ile kulluk et. Dikkat et halis (her türlü şirkten aramış) din yalnız Allah'ındır"
( Zümer- 1,2)
( Ey Resul!) De ki: Bana, dini Allah'a özel kılarak ona kulluk etmem emrolundu. Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu. De ki:  Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük  günün azabından korkarım.
( Ey Resul!) Deki: Ben dinimde İhlas ile  sadece Allah'a kulluk ederim"
(Zümer-- 11, 12, 13 ,14)
 (İnsanlık tarihindeki bütün kavim ve milletlere) yalnız dini, O'na özel kılarak ve hanifler (her türlü şirkten arınmış) olarak Allah'a kulluk etmeleri, salat-ı ikame  etmeleri ve zekat vermeleri emrolunmuştu. İşte dosdoğru din  budur"
( Beyyine, 5)
 İHLÂS NEDİR?
Din ve hüküm olarak Allah'tan ve O'nun kitabından başka hiçbir hüküm koyucu güce ve kaynağa iman etmemek ve hiç bir gücü kabul etmemektir.
 Yüce Allah şöyle buyurmuştur.
 "Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlardaki fışkı  ile kan arasından gelen, içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz"
(Nahl, 66)
 Dikkat edilirse Yüce Allah "Annenin memesinden akan süt için "saf, katışıksız, tertemiz" anlamına gelen "hâlis"  kelimesini kullanmıştır.
 Çünkü ana sütüne hiçbir şey karışmadan göğsünden çıktığı gibi  yavrunun boğazından midesine inmektedir.
 İşte aynen bunun gibi din Allah tarafında indiği gibi orijinal, organik, hâlis, saf, hanif  olarak yaşanması gerekir.
Böyle bir dinin adını Kur'an "İslam dini" olarak koymuştur.
(Âli İmran-- 19, 85; Hac, 78)
Dolayısıyla Kur'an'da çok geniş bir şekilde en ince ayrıntısına kadar anlatılan vahiy dini yani Allah tarafından indirilen din yoksa İslam dininden söz etmenin  hiçbir mantığı bulunmamaktadır.
Din Allah'ındır, falan filanın  uydurma ve iftira rivayetleri ve yalan ictihadlarının İslam dini ile hiçbir alakaları olamaz. 
Aşağı yukarı kırk yıldan beri tarafsız bir şekilde  Şii ve Sünni kaynaklarını  araştırıyor ve inceliyorum.
 Şia ve  Ehli Sünnet dininin Kur'an ile yakından uzaktan hiçbir alakaları yoktur.
Zaten  Kur'an'ın mücmel yani anlaşılmaz olduğuna iman ettiklerinden dolayı kendileri de  mezheplerinin rivayetler üzerine kurulu olduğunu kabul ederler.
Gerçekten de Şiilik ve Sünnilik  tamamen muhaddislerin iki üç asır boyunca çeşitli kültürlerden  Nebi(as) adına uydurulan  iftiraları  toplamaları,  müctehidlerin ise  bu hadislere dayandırarak ictihad yapmaları ile ortaya çıkarılmış birbirine aykırı ve birbirine ölümüne düşman iki dindir.
 Süleymancılık, Nurculuk, İskenderpaşa, İhlas Holding gibi cemaatler ve bütün tarikatların  din olarak onlarca kaynakları mevcuttur.
 Bütün bu cemaat ve tarikatların onlarca  kaynakları,  Emevilerle başlayan süreçte toplanan binlerce hatta milyonlarca  hadis, bu hadislerden oluşan yüzlerce kaynak, bu ictihadlar ve  kaynaklar   kurumsallaşarak birer mezhep haline gelmişlerdir.
Toplanan hadisler aracılığıyla bu mezheplere  her türlü kültürden  ve dinden inanç ve fikirler intikal etmiştir.
 Sadece Allah'ın kitabından  uzak durulmuş, âyetlerden  yüz çevrilmiş ve Kur'an'dan bir şey alınmamıştır.
Çünkü Şia ve sünnet âlimlerine göre Kur'an, hadisler ve âlimlerin içtihatları olmadan anlaşılmaz bir kitaptır.
 Yani Şia ve  Ehli Sünnet'in muhaddis ve müctehidlerine  göre Nebi (as) dan sonra onun adına toplanan  hadisler ve bu hadislerden çıkarılan içtihatlar ve  mezhepler İslam'ın olmazsa olmaz unsurlarıdır. 
Dolayısıyla diyanet, cemaat ve tarikatların yurt  ve Kur'an kurslarının tedrisatına  baktığımızda Kur'an'ın anlaşılır olduğunu kabul etmediklerinden dolayı hiçbir zaman manasının üzerinde durmamışlardır.
Onlar tecvid dersine  verdikleri değerin yüz binde  birini Kur'an'ın anlaşılmasına vermemişlerdir.
 Onlara göre din denildiğinde hadisler,  onlardan çıkarılan içtihatlar ve ictihatların kurumsallaşması neticesinde oluşan mezheplerdir.
Onların yanında  mezhepler birer din hükmündedir.
 İşte bütün bu gerçeklerden dolayı Şiilik ve Sünnilik  tamamen şirk oluşumlar oldukları için onlara dayanan cemaat ve tarikatların  "Kur'an kursları" ve öğrenci yurtları da bu şirk  dininin  tamlayıcısı ve besleyicisi hükmünde olan  kuruluşlardır.
Komşularınıza, akrabalarınıza, göçmenlere, evsiz-barksız miskinlere,  Hristiyan, Alevi, Yahudi fakirlere, dost ve arkadaşlarınıza yardım edin.
Fakat diyanet, cemaat ve tarikatların kurs ve yurtlarına yardım yapmayın.
Aklı başında, din ve hüküm olarak  Kur'an'dan başka hiçbir kaynak kabul etmeyen muvahhidler bu uydurma dinin  kurslarına ve  mâbetlerine yardım etmezler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder