DİYANET, CEMAAT VE TARİKATLARIN KURSLARINA VE YURTLARINA YARDIM YAPILMAZ.
Her şeyden önce iman'ın ve amellerin Allah katında geçerli olmasının en önemli şartı İhlas ile yapılmalarıdır.
İhlas ile yapılmayan ibadetler Allah katında geçerli olmazlar.
İşte bu yüzden Yüce Allah'ın insanlık tarihindeki bütün elçilere ve milletlere en büyük emri İhlas ile kulluk yapmaları olmuştur.
(Ey Resul!) Şüphesiz ki kitab-ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a özel kılarak İhlas ile kulluk et. Dikkat et halis (her türlü şirkten aramış) din yalnız Allah'ındır"
( Zümer- 1,2)
( Ey Resul!) De ki: Bana, dini Allah'a özel kılarak ona kulluk etmem emrolundu. Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu. De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım.
( Ey Resul!) Deki: Ben dinimde İhlas ile sadece Allah'a kulluk ederim"
(Zümer-- 11, 12, 13 ,14)
(İnsanlık tarihindeki bütün kavim ve milletlere) yalnız dini, O'na özel kılarak ve hanifler (her türlü şirkten arınmış) olarak Allah'a kulluk etmeleri, salat-ı ikame etmeleri ve zekat vermeleri emrolunmuştu. İşte dosdoğru din budur"
( Beyyine, 5)
İHLÂS NEDİR?
Din ve hüküm olarak Allah'tan ve O'nun kitabından başka hiçbir hüküm koyucu güce ve kaynağa iman etmemek ve hiç bir gücü kabul etmemektir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur.
"Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlardaki fışkı ile kan arasından gelen, içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz"
(Nahl, 66)
Dikkat edilirse Yüce Allah "Annenin memesinden akan süt için "saf, katışıksız, tertemiz" anlamına gelen "hâlis" kelimesini kullanmıştır.
Çünkü ana sütüne hiçbir şey karışmadan göğsünden çıktığı gibi yavrunun boğazından midesine inmektedir.
İşte aynen bunun gibi din Allah tarafında indiği gibi orijinal, organik, hâlis, saf, hanif olarak yaşanması gerekir.
Böyle bir dinin adını Kur'an "İslam dini" olarak koymuştur.
(Âli İmran-- 19, 85; Hac, 78)
Dolayısıyla Kur'an'da çok geniş bir şekilde en ince ayrıntısına kadar anlatılan vahiy dini yani Allah tarafından indirilen din yoksa İslam dininden söz etmenin hiçbir mantığı bulunmamaktadır.
Din Allah'ındır, falan filanın uydurma ve iftira rivayetleri ve yalan ictihadlarının İslam dini ile hiçbir alakaları olamaz.
Aşağı yukarı kırk yıldan beri tarafsız bir şekilde Şii ve Sünni kaynaklarını araştırıyor ve inceliyorum.
Şia ve Ehli Sünnet dininin Kur'an ile yakından uzaktan hiçbir alakaları yoktur.
Zaten Kur'an'ın mücmel yani anlaşılmaz olduğuna iman ettiklerinden dolayı kendileri de mezheplerinin rivayetler üzerine kurulu olduğunu kabul ederler.
Gerçekten de Şiilik ve Sünnilik tamamen muhaddislerin iki üç asır boyunca çeşitli kültürlerden Nebi(as) adına uydurulan iftiraları toplamaları, müctehidlerin ise bu hadislere dayandırarak ictihad yapmaları ile ortaya çıkarılmış birbirine aykırı ve birbirine ölümüne düşman iki dindir.
Süleymancılık, Nurculuk, İskenderpaşa, İhlas Holding gibi cemaatler ve bütün tarikatların din olarak onlarca kaynakları mevcuttur.
Bütün bu cemaat ve tarikatların onlarca kaynakları, Emevilerle başlayan süreçte toplanan binlerce hatta milyonlarca hadis, bu hadislerden oluşan yüzlerce kaynak, bu ictihadlar ve kaynaklar kurumsallaşarak birer mezhep haline gelmişlerdir.
Toplanan hadisler aracılığıyla bu mezheplere her türlü kültürden ve dinden inanç ve fikirler intikal etmiştir.
Sadece Allah'ın kitabından uzak durulmuş, âyetlerden yüz çevrilmiş ve Kur'an'dan bir şey alınmamıştır.
Çünkü Şia ve sünnet âlimlerine göre Kur'an, hadisler ve âlimlerin içtihatları olmadan anlaşılmaz bir kitaptır.
Yani Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis ve müctehidlerine göre Nebi (as) dan sonra onun adına toplanan hadisler ve bu hadislerden çıkarılan içtihatlar ve mezhepler İslam'ın olmazsa olmaz unsurlarıdır.
Dolayısıyla diyanet, cemaat ve tarikatların yurt ve Kur'an kurslarının tedrisatına baktığımızda Kur'an'ın anlaşılır olduğunu kabul etmediklerinden dolayı hiçbir zaman manasının üzerinde durmamışlardır.
Onlar tecvid dersine verdikleri değerin yüz binde birini Kur'an'ın anlaşılmasına vermemişlerdir.
Onlara göre din denildiğinde hadisler, onlardan çıkarılan içtihatlar ve ictihatların kurumsallaşması neticesinde oluşan mezheplerdir.
Onların yanında mezhepler birer din hükmündedir.
İşte bütün bu gerçeklerden dolayı Şiilik ve Sünnilik tamamen şirk oluşumlar oldukları için onlara dayanan cemaat ve tarikatların "Kur'an kursları" ve öğrenci yurtları da bu şirk dininin tamlayıcısı ve besleyicisi hükmünde olan kuruluşlardır.
Komşularınıza, akrabalarınıza, göçmenlere, evsiz-barksız miskinlere, Hristiyan, Alevi, Yahudi fakirlere, dost ve arkadaşlarınıza yardım edin.
Fakat diyanet, cemaat ve tarikatların kurs ve yurtlarına yardım yapmayın.
Aklı başında, din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynak kabul etmeyen muvahhidler bu uydurma dinin kurslarına ve mâbetlerine yardım etmezler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder