22 Haziran 2017 Perşembe

KUR'AN'DA ALLAH ELÇİLERİNİN ÖNEMİ
 (17. YAZI)
"Ey Resul!
Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.
Doğrusu Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez"
(Mâide, 67)
Kur'anda vahyi  tebliğ ile alakalı olduğu zaman "Resul" özel hayat, bir hata,
aile hayatı, vahye karşı aykırılık, bilmeden Allah'a isyan etme, kâfirlere karşı esneklik  gibi konularda ise
"Nebi" kavramı kullanılmaktadır.
İleride görüleceği gibi Kur'an'da bunun örnekleri çoktur.
"Resüle düşen (görev), ancak tebliğdir. Allah açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir"
(Mâide, 99)
Yukarıdaki ayette buyrulduğu gibi Resulü'n(Elçin'in)  vazifesi sadece vahyi tebliğ etmekten ibarettir.
"Onlara, "Allah'ın indirdiğine ve Resül'e gelin" denildiği zaman, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (din) bize yeter" derler. Ataları hiç bir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?"
 (Mâide,104 )
Yukarıdaki ayetin üzerinde biraz düşünelim.
Resul ( Elçi) sadece Allah tarafından indirileni tebliğ ettiği için "Allah'ın indirdiğine ve Resül'e gelin" buyrulmuştur.
Çünkü Vahiy Elçinin dilinde hayat bulur, elçi olmazsa vahiy diye bir şey olmaz.
Bir de doğru yol ve hidayet için vahiy'den başka bir alternatifin olmadığı ortaya konuluyor.
"Allah'ın indirdiğine ve Resül'e gelin"
Yani "fırkacılğı, hizipciliği, mezheplere bölünmeyi
bırakın,  vahye, Allah'ın indirdiğine, Resulünün size okuduğuna uyun, kurtuluş ve hidayet  yolu buradadır.
"Atalarınızdan intikal eden batıl dini,  mezhepleri terk edin, vahiy sizi bir araya getirecek, size kuvvet verecek, dağılıp bölünmenizi engelleyecek, mutlu ve huzurlu bir hayat standartına sahip olacaksınız" demek istenmiştir.
Çünkü Kur'an'da her zaman  atalardan gelen dinin batıl ve karanlık, zulüm ve sapıklık olduğu vurgulanmaktadır.
Kur'an'da ataların dini ile ilgili olumlu tek bir işaret bulunmamaktadır.
O zaman Şia ve Ehli sünnet mezheplerinin de batıl olduğu Kur'an'ın şehadetiyle ortaya çıkmış oluyor.
İnsanlık tarihinde her zaman  atalardan gelen din batıl ise ehl-i sünnet ve Şia'nın kaynaklarındaki hurafe ve uydurma din nasıl hak ve hakikat olsun.
"Allah'ın Resülleri (Elçileri) toplayıp da "Size ne cevap verildi" dediği gün, "Bizim hiç bir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkıyla bilen ancak sensin" diyeceklerdir"
(Mâide, 109)
Yani kavimlerinize emirlerimi okuduğunuzda size ne cevap verdiler?
"Hani havarilere, "Bana ve Resulüme (Elçime) iman edin" diye vahyetmiştim. Onlarda "iman ettik, bizim Allah'a teslim olmuş kimseler olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi"
(Mâide, 111)
Yukarıdaki ayette vahiy ile Elçilerin arasında bir farkın olmadığı görülmektedir.
"Bana ve Elçime" demek "Ona indirdiğim vahye" demektir.
Çünkü Allah'ın Elçileri vahiy ile ikaz ve uyarı görevlerini yerine getirmektedirler.
Ayette geçen  "Resüli" "Elçim" denmesi çok önemlidir.
Çünkü Kur'anın hiçbir ayetinde "Nebiyallâhi" "Allah'ın Nebisi"  "Nebiyyihi" "O'nun Nebisi" geçmediği gibi, " Nebiyyi" "benim nebim" kelimesi de  geçmez.
Yani "Nebi" kavramı Kur'an'da tek başına yalın olarak kullanılmıştır.
"Nebi" veya "Nebiyyihim" Onların Nebileri" olarak geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder