KUR'AN'DA ALLAH ELÇİLERİNİN ÖNEMİ (6.YAZI)
"Küfür yoluna sapıp Resulü (Elçiyi) dinlemeyenler o gün yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hiç bir sözleri gizli kalmaz"
(Nisa, 42)
Elçilerin görevi sadece vahyi muhataplara iletmek olduğu için onları dinlemeyenler dolayısıyla vahyi
dinlememiş sayıldığından kendi seçim ve tercihleri sebebiyle hidayet yolunu bulamayıp cehenneme gireceklerdir.
Ayette yine "Resul"( Elçi) kavramı kullanılmıştır.
Kur'an'ın âyetlerinde Nebi'yi dinlemeyen için böyle bir ceza öngörülmez.
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Resül'e de itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de, (itaat edin)
Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz- Allah'a ve ahirete gerçekten iman ediyorsanız- onu Allah'a ve Resüle götürün (onların talimatına göre halledin) bu hem daha hayırlı, hem de netice itibariyle daha iyidir"
(Nisa, 59)
Yukarıdaki ayette yine Allah ve Resulü'ne mutlak itaat emredilirken emir sahiplerinin önüne "itaat edin" emri konulmayarak onlara itaatin mutlak olmadığı ortaya konmuştur.
Ayrıca
"Bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz- Allah'a ve Resüle götürün ( onların talimatına göre halledin" bu hem hayırlı, hem de netice itibariyle daha iyidir"
buyrulması, mutlak itaatin sadece Allah'a ve Resulüne olacağı açık hale geliyor.
İlerideki âyetlerde "Allah ve Resulden" maksadın temsiliyet ile alakalı bir hakikat olduğu gelecektir.
Yani bu "Allah ve Resulü" kavramları asla çift başlılıkla alakalı bir şey değildir.
"Kim ALLAH'A ve RESÜLE İTAAT ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu Nebiler, sıddıklar, şehitler, ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır"
(Nisa, 69)
Yukarıdaki ayette "Resul" ve "Nebi" kavramları ile ilgili ilginç bir sistem kuruludur.
Şöyle ki:
"Kim ALLAH'A ve RESÜLE İTAAT ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu Nebiler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir,,,, ,"
Yani "Resüle itaat eden, Nebi'lerle beraber oluyor"
Çünkü Risalet görevi dünya hayatı ile sınırlı bir ünvandır. Risalet görevi bu dünyada son bulurken, Nübüvvet makam ve mertebesi ahirette de devam edecektir.
Mesela, Dünyada Nebi veya Resul olan birine ahirette "bu şahıs dünya hayatında bir Nebi idi" denilecek.
Çünkü Resülun görevi sadece vahyi tebliğ etmekten ibarettir.
Ama Nübüvvet makam ve mertebesi ahirette de devam edecektir.
Yani ahirette nasıl ki bir insan için "bu adam çok dürüsttü, çok cömertti, çok merhametliydi" denilir.
Ama yaptıkları mesleklere itibar edilmeyecektir.
Yani "bu cumhurbaşkanı idi, Başbakan idi, diplomat idi" denilmeyecektir.
Bu yüzden bu dünyada sadık olan ahirette de sadıktır, şehit olan, şehit olarak bilinir, fakat maddi rütbe ve makamlar bu dünyada ölüm ile birlikte yok olurlar sadece sorumlulukları kalacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder