3 Haziran 2017 Cumartesi

EHLİ SÜNNET VE ŞİA'NIN İTİKADİ DURUMLARI:
 Ehli sünnet ve Şia mezhepleri, sözde müçtehitlerini ve imamlarını asla hata yapmaz ve günah işlemez birer masum olarak görmektedirler.
Bu durum cahil olan  mezhep bağlılarının gerçeğe karşı gözlerini kör etmektedir.
Hatta bu mezhep mukallitleri din âlimlerini!! eleştirilemez bir "ilah ve Rab" konumuna yükselmektedir.
Mezhebin kendine ilişkin ve kıymeti kendinden menkul "Lé, yü'sellik" "sorumsuz"  ve "ismet" "günahsız-masum" sıfatıyla muttasıflık inancından söz etmek gerekir.
Burada söz konusu olan ismet, uydurma dinin rivayetleriyle ortaya konan
"Ümmet hata ve dalalet  üzerinde birleşmez" manasındaki yalan hadislerde işaret edilen ve bütün mezhep Mü'minlerinin ortak inancı olarak olmayan  icma
delilinin çürük  dayanakları arasında gösterilen bir vasıf olarak ümmi ve saf  ümmete dikta ettirilmiştir.
Halbuki Allah'ın kitabına baktığımızda insanlık tarihinde her
zaman ve zeminde insanların çoğunun batıl yol ve şirk inancının üzerinde birlik kurdukları yer almaktadır.
Yani Kur'an'ı Mübin'de Allah ( cc) ne ortaya koymuşsa Ehli sünnet ve Şia mezhepleri tam tersini kendilerine uygun görmüş ve onu icra alanına koymuşlardır.
Ehli sünnet dininin rivayetlerinde ve inancında sahabeler ve müçtehit alimler!! Şii inancında İmamlar (12 imam) masum olarak görülmektedir.
Aslında Ehli sünnette mezhep bağlıları âlimlerden
 hata ve kusur sadır olmasının imkân dahilinde olduğunu söylemekle birlikte, daha bugüne kadar
 içtihat ve fikirlerinde hata ve kusurun işlendiğine yürekten kimse inanmış değildir.
Ben şimdiye kadar Şia ve Ehli sünnetin sözde  âlimlerinin Kur'an'a uygun bir içtihatlarına şahit olmadım.
Yahudi ve  Hıristiyanlar kitaplarını  metin olarak, Ehli sünnet ve Şia mana  olarak  tahrif etmişlerdir.
Otuz seneden beri Şia ve Ehli sünnet mezheplerini araştıran biri olarak söylüyorum.
Şia ve Ehli sünnet mezhepleri kitaplarını(mana ve yorum olarak)  Tevrat ve İncil'den daha fazla bozmuşlardır.
Hatta Şia ve Ehli sünnet alimleri Kur'an'da manasını değiştirmedikleri ayet bırakmamışlardır.
Bu tahrif hareketinin en canlı örneği Ahzab süresi 56. Ayetidir.
Ayet Mü'minleri Nebi ( Aleyhisselam)a  yardım ve destek olmaya davet ederken, insanı hayretler içerisinde bırakan tam aksi   bir mana verilerek
"Muhammed'e salavat çekme olarak çevirip ayeti tahrif etmişlerdir"
Bu nasıl bir ilim, nasıl bir hikmet, nasıl bir akıl,  nasıl bir içtihat, nasıl bir muhakeme ve tefekkürdür.
Halbuki yine Ahzab süresinin  43. âyetine müracaat etmiş olsalardı hataya  yer olmaz, orada doğru manayı bulacaklardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder