KUR'AN'DA ALLAH ELÇİLERİNİN ÖNEMİ (13. YAZI)
"Allah'ı ve Elçilerini inkâr edenler ve inanma hususunda Allah ile Elçilerini birbirinden ayırmak isteyip
"Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız"
diyenler ve bunlar iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu, İşte gerçek kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır"
( Nisa, 150, 151)
Allah'ın bütün Elçileri bizim açımızdan aynı değere sahiptirler.
Hangisinin daha üstün olduğunu sadece Alla bilir.
Mesela devlet nazarında ve hukukun önünde Hakkari valisi ile İstanbul valisi arasında bir fark yoktur.
Birisine yapılacak saygısızlığın cezası kanun hükmünde aynıdır.
Fakat görev ve sorumlulukları açısından birisinin daha zor ve kapsamlı diğerinin daha dar ve sınırlı olabilir.
Yukarıdaki ayette bulunan "Küfür" kavramıda çok önemlidir.
Çünkü "Küfür" kavramı Kur'an'da sadece "Allah, âyetler(vahiy, kitap) ve Allah'ın Elçileri için kullanılan bir kavramdır.
Nebiler için böyle bir kavram kullanılmaz. Resüller (Elçiler) ve âyetler(vahiy, kitap) Allah'ı temsil makamında oldukları için böyle bir sistem kurulmuştur.
Vahiy ile Elçiler aynı hakikatın temsilcileri olmuşlardır.
"Allah'a ve Elçilerine "Ve Rüsülihi" iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükafatlarını verecektir. Allah çok bağışlayandır çok merhamet edendir"
(Nisa, 152)
Yukarıdaki ayet Ehli sünnet ve Şia'nın yanlış yolda olduklarını ve itikadlarının bozuk olduğunu ortaya koymaktadır.
Çünkü onlar Allah Elçileri arasında ayırım yapmak suretiyle Allah'a ve onun kitabına karşı gelmektedirler.
Allah'ın Elçileri aynı hakikatın temsilcileri oldukları halde birine çok değer verip diğerlerinin makam ve mertebelerini terk etmek suretiyle inkâr ediyorlar.
"Bir kısım elçileri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu"
(Nisa, 164)
(Yerine göre) müjdeleyici ve uyarıcı olarak Elçiler "Rüsülen" gönderdik ki insanların Elçilerden sonra "bâ'der-Rüsül" Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir"
(Nisa, 165)
Allah'ın bütün Elçileri insanlara vahyi tebliğ ettikleri için Allah (cc) "İnsanların Elçilerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri kalmasın" buyurmuştur.
Çünkü Allah'ın Elçileri vahiy ile ikaz ve uyarı görevlerini yerine getirmektedirler.
Vahiy ile Elçiler aynıhakikatın temsilcileri olmuşlardır.
Aralarında hiç bir fark yoktur.
Vahiy elçinin dilinde hayat bulur.
Elçi Allah'ın yoluna vahiy ile insanları ileten resmi görevlidir.
"Ey insanlar! Resul ( Elçi) size Rabbinizden kesin gerçeği getirdi, şu halde kendi iyiliğinize olarak iman edin. Eğer inkâr ederseniz, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz hepsi Allah'ındır. Allah geniş ilim ve hikmet sahibidir"
(Nisa, 170)
Yukarıdaki ayette bulunan mükemmel sisteme bir bakalım.
"Resul ( Elçi) size Rabbinizden kesin gerçeği getirdi, şu halde kendi iyiliğinize olarak iman edin,,,,"
Ayette geçen "iman edin" emri Resül'e mi? Yoksa gelen vahye mi olacak?
Hiç farketmez ikisi zaten aynı şeydir.
Demek oluyor ki, Allah'ın Elçileri değerlerini sadece ve sadece Kur'an'dan alırlar.
Uydurma ve hurafe Emevi Abbasi imalatı Ehli sünnet dini ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin kaynaklarındaki rivayetlerden değil.
Elçilerin bütün bağlantıları Allah tarafından indirilen orijinal tevhid dini ile alakalı bir hakikattir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder