17 Mayıs 2021 Pazartesi

YUNUS EMREBir şiirinde Yunus Emre aynen şöyle diyor: "Peygamberimiz" gökyüzüne çıkıp da Mirac'ı gerçekleştirdiği zaman onunla beraber bulunan benim. "Peygamber'in" yanında bulunan ve sofrasında oturan yakınlarıyla çıplak ve samimi sohbet eden gene benim. Sabretmeyi ve kanaati hoşgören kırklarla olan ve 40 kişiyle tek bir gömleğe kanaat eden gene benim. Hem halife Ömer'e adalet işlerinde yardım ettim, hem de oğlu ile günah işleyip cezaya çarpıldım. Hiristiyan bir dilber uğruna dinini değiştiren Abdurrezzak beni kendine yoldaş etti. "Allah benim "diyen Hallacı Mansur ile birlikte asılan benim. Musa "Peygamber" ile çok görüştüm, Çok konuştum. İsa "peygamber" ile göklere çıkan benim. Adımı Yunus diye taktım, sırrımı âleme açıkladım, bundan sonra da dilde söylenen benim. Ben öyle bir sultanım ki kadim den (Ezel'den) başlayıp sonsuza kadar hükmüm sürecektir. Benim zevalim (yok oluşum-batışım) yoktur. Gene yedi iklime hükmeden, insanlara hükmedip onları diri tutan sultan gene benim. Yeryüzünü yaratan, üzerine gök kubbeyi oturtan, büyük denizleri ve dalgaları meydana getiren ben olduğum gibi, tufanı meydana getiren, Nuh "Peygamber" ile ailesini tufan felâketinden kurtaran da benim. Dur emrini verince göklere, gökler hemen durdu ve benim istediğim gibi karar kıldı. Dünyaya yüz bin çeşit insanı getiren gönderen de gene benim. Yusuf "Peygamber" ile kuyuya inen, erzak almak için Mısır'a gelen, kardeşlerinin terazilerine altın dolduran, hepsini zengin eden Mısır'ın sultanı de benim. Dervişlerle derviş olan, onlarla aynı safta duran ben olduğum gibi, sofularla el bağlayıp ibadet eden o keramet sahibi, o Rahman olan merhametli varlık da benim. Ben kaf dağından kaf dağına kadar her tarafa hükmederim. Devler ancak benim emrimde olup benim emrin dışına çıkamazlar. Rüzgarlara binerek seyran eden bu mülkün sultanı de benim. Bunları diyen Yunus değildir. Bunları söyleyen sadece kudret dilidir. Benim ilk( ezel) ve son (ebed )olduğuma inanmayan kafir olsun"(Yunus Emre Divanı sağlam Yayınevi Murat Sertoğlu- sayfa. 193 /194) Bunları söyleyen Yunus Emre, başka bir şiirinde, her birimizin endişesine tercüman olarak diyor ki:"Ey ahbaplarım, ey kardeşlerim, çok güç bir durumdayım ne yapacağımı bilmiyorum. Ne yapayım ne edeyim. Ya Yüce tanrı beni kulluğundan çıkaracak olur. Sen benim kulum değilsin derse ben neylerim. Başım hakaret ve zillete uğramış olarak önüme düşer. Göz yaşlarım hiç durmadan akmaya başlar. Mahşer günü yerim ebediyyen yanacağım cehennem olsa ben neylerim. Suçlarımı andıkça içim yanar. Gözlerim kanlı yaşlarla dolar. Hakkın huzuruna çıkacağım vakit ona karşı yüzüm kara olursa ben ne ederim. Gerçek şu ki, içim fesat ile doludur. Ey Allah'ım! Ne olur. Suçumu bağışla, yarın yerim cehennem olacak olursa ben neylerim sonra. Evet fesat içinde kaldım. Suçlarını biliyorum. Yunus bundan dolayı derdim arttı der. Mezara girince kabrim dar gelir, orada sıkıntıya ve azaba uğrayacak olursam ben ne yaparım" (a,g,e s. 236) Yunus Emre, hulul inancı ve tevhid arasında kalmış, içinden çıktığı milletin inancından dolayı doğuştan hulul inancı ile birlikte büyümüş, belli bir zaman sonra Kur'an ve İslam dini ile karşılaşmış, iki din arasında gel gitler yaşamış birisine benzemektedir. Hulul inancından kurtulmak çok zor olmakla birlikte Allah'a olan sevgisinden dolayı bu inançtan tevbe ederek, Allah'ın huzuruna hak din ile gitmiş de olabilir. En doğrusunu Allah bilir.(Not: Divanında "peygamber" kelimesi kullanıldığından dolayı, olduğu gibi aktarmak zorunda kaldık)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder