12 Mayıs 2021 Çarşamba
MİSYONER (1. YAZI )Yemekten sonra Mr John şu şekilde söze başladı. "Azizim Mustafa Efendi Protestan mezhebi dünyanın en doğru ve sahih mezhebidir" diyemem. Çünkü herkes dinini doğru sayar ve öyle iman eder. Fakat mevcut dinlerin en kayıtsızı (insanı zora sokmayanı) serbest ve sâde olanı ve en ziyade medeniyete yönelteni Protestan dinidir. Protestan dini her türlü eksiği ile birlikte dâhil olduğu kıtalarda düzen, mükemmellik ve güzel idare görülmüştür. Bu mezhebin mensupları çok azimli ve fedakardırlar. Hıristiyanlığı sadeleştiren ve birtakım zayıf inançları ortadan kaldıran Protestanlığın yayılması için akla ne gelirse hepsini yapmada zerre kadar gecikme ve gevşeklik göstermezler. Geniş bir teşkilatlanmaya (örgütlenme) gidilmiştir. İngiltere'de gayet kuvvetli, zengin ve son derece faal misyonerlik Cemiyeti (Derneği) vardır. Bu dernek tasavvurunuzun üstünde işler görmektedir. Buna emin olunuz ki, İngiltere millet ve hükümeti bu derneğe şükran borçludur. Çünkü 400 milyon halkı İngiltere'ye bağlayan ve onlara tanıttıran misyonerlik derneğidir. Bununla beraber ticaret ve servet birikiminde İngiltere'yi hakim kılan bu güçtür. Misyonerler Halit Bin Bermekinin oğlu Fadla ait olan ve gerçekten güzel bir söz olarak kabul edilen, "Kararlı kişi elindekini koruyan ve bugünün işini yarına bırakmayan kimsedir" öğüdüne uygun hareket etmeye mecburdurlar. Misyonerler çocuk iken hizmete alınırlar. Yerine getirecekleri göreve göre bir çok ilim, ahlak ve fikir bakımından yetiştirilirler.Şöyle ki: İngiliz misyonerlik cemiyeti her yıl bütün Rüştiye Mektebi öğrencilerinin zekilerinden tabii (doğal) olarak babalarının rızasını almak suretiyle --ihtiyaca göre, otuz-kırk öğrenci seçerek himayesine alır. Onları yeteneklerine göre üçer beşer ayırarak kendilerince gerekli görülen dünyanın çeşitli bölgelerine dağıtılırlar. Mesela: ikisini Türkiye'ye, üçünü Nijerya'ya ve Sudan'a, dördünü Hindistan'a, üçünü Tibet'e, beşini Rusya'ya vb serpiştiriverirler.Bu çocuklar o memleketlerdeki büyükelçilik veya konsolosluklara emanet edilirler. Bütün İngiliz sefaret ve konsolosluklarında misyonerlik cemiyeti'nin olağanüstü bir talimatı vardır. İşte bu talimata göre çocuklar büyütülür, okutulur, öğretilir ve yetiştirilir. Ben ve arkadaşım Herbert on daha yaşındayken misyoner cemiyeti tarafından İstanbul'a gönderilmiş idik. Doğruca sefarethanemize gittik. Elçi beni sefaret kavası Cihangir'de oturan Ali Ağa'ya teslim etti ve şöylece tenbihatta bulundu:"Ali ağa, bu çocuğun adı İbrahim'dir ve senin oğlundur.Herkese öyle söyleyeceksin. Aylık olarak sana 10 lira vereceğiz. Bu para ile bu çocuğu mahallenizin mektebinde okutacaksın ve tıpkı kendi sulbünden meydana gelmiş çocuğun gibi yedirecek, içirecek ve giydireceksin.Âdetiniz nasılsa öyle terbiye edeceksin. Ayda bir kere geceleyin sefarethaneye getirip bana göstereceksin, dedi. Kavas Ali Ağa'da kolumdan tutarak beni evine götürdü ve eşi Gülsüm Hanım'a teslim ederek: "İşte sana evlat getirdim, bunu büyüteceksin" dedi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder