4 Mayıs 2021 Salı
ARKADAŞLARDAN GELEN YORUMLAR(26.YAZI)"Yüce Allah, gönderdiği dinde bizden ne istiyor, bizler nelere inanıyoruz! Hurafelere boğulmuşuz maslesef. Paslı çivinin sökülmesi ne kadar zor ise, hurafelerden kurtulmak da o kadar zor maalesef.(Osman Kurt-- "Eyüp Sultan Hurafesi" adlı yazıya yaptığı yorum)---------------------------------------------------------"Mezarlardaki ölülerin insanlara bir faydası olsaydı, Nebi (a.s) ın mezarının bulunduğu Medine'ye gökten bereket yağardı, açlıktan, susuzluktan ve ilaçsızlıktan kırılmazlardı.Topraklarına her gün yağmur yağar, refah, bolluk ve bereket içinde yaşarlardı. Kur'an'a göre rehmet ve huzur, bolluk ve bereket tamamen Allah'ın âyetlerine sığınma ve salih amellerle ilgili bir durumdur.(Fuat Demirel-- "Eyüp Sultan Hurafesi" adlı yazıya yaptığı yorum)--------------------------------------------------------"Herkes aklına göre bir şey yazmış-söylemiş, Kur’an'ı kenara atarak, iterek, öteleyerek görmezden gelindi.Hattâ Kur'an diye bir kitap var mı, demeye bile gerek duymadılar."Kur’an" diyenleri de sapıklıkla itham ettiler.(Mustafa Önal-- "Eyüp Sultan Hurafesi" adlı yazıya yaptığı yorum)----------------------------------------------------------"Ali Aydın hocam! Allah razı olsun, güzel açıklamalarınız bizi aydınlatıyor. Ölmüş beyinlere etki etmesede! Selam ve sevgiler"(Eyup Acıktepe)----------------------------------------------------------"Kabir perestlik toplumun gelenek ve batıl inançlarından kaynaklanıyor. İslam'da bizim yaptığımız manada kabir ziyareti olmadığı gibi, gösterişli mezar yapmak da yoktur.(Murat Ersoy-- "Eyüp Sultan Hurafesi" adlı yazıya yaptığı yorum)-----------------------------------------------------------"Kardeşim!Emeğine ve bilgine teşek ediyorum. İnsanlara neleri yanlış yaptıklarını, hangi inançların ve bilgilerin yanlış olduğunu ve dinle alakası olmadığını ancak böyle yaşanılan örneklerden anlatabiliriz ve bunları da deşifre edebilmek için Kur'an’ın bütününe ve özüne inebilmek gerekir! Bu bağlamda size cani gönülden teşekkür ediyorum. Şahsım olarak yazılarınızdan çok faydalanıyorum! Sevgiler"(Hüseyin Bostan)--------------------------------------------------------"Tarih 1516 Yavuz Sultan Selim Çaldıran savaşında İran'ın yanında yer alan Mısır-Memluklarla savaşmak üzere yola çıkan ordu, Sina çölünde bitkin ve harap bir durumdadır. İsyan ve şikayetler peş peşe geliyor. Kızgın çölde, ordu dökülüyor. Yol uzun ve yorucu, Hasan paşa padişaha sohbet olsun diye,"Sultanım! Ordu perişan askerler çok yoruldu" der demez. Yavuz, atından iner ayakkabısını çıkararak yürümeye devam ediyor."Sultanım! Niye atınızdan indiniz? diye sorunca,Yavuz yüksek sesle şöyle cevap veriyor:"Önümde Allah Resulü yürüyor.At sırtında onun mübarek ayak izlerine basarak yürümeye haya ederim"Bu haber ordunun içinde yayılınca askerler moral bulmuş ve her biri birer aslan kesilmiş büyük bir zafer kazanılmıştır.Bunu Akşemsettin ve Fatih'te kullanmıştır. Bu gibi söylemler oltanın ucundaki yem gibidir.(Mehmet Kemal--Eyüp Sultan Hurafesi" adlı yazıya yaptığı yorum)---------------------------------------------------------"Teşekkür ederim Ali bey!ALLAH sizden razı olsun. Ben beş buçuk yaşındayken "merdiven altı" diyebileceğimiz bir evde KUR'AN okuma eğitimine başladım. O tarihlerde Kahraman Maraş 27 bin nüfuslu, harpte yanmış, yıkılmış, kalıntı bir kasaba görünümündeydi. Şimdi o günler ile günümüzü kıyasladığım zaman her yönüyle halkı cahil bırakılmış bir yerdi.Rahmetli nenem-dedem, anam-babam namazlarındaydı.Sürekli çalışırlardı. Yakın akrabalarımızdan bir müftü vardı.Onun sohbetlerini dinlerlerdi ama ondan hiçbir zaman şirk sözünü duymadım.Alfabeyi, halkın diliyle ( elif bâ) yı öğrettikten sonra kısa süreleri öğretiyordu. Allah rahmet etsin. Hoca hanım, çiçekten 11 yaşında gözlerini kaybetmiş bir hafize idi.(Kur'an'ı ezberlemişti)Her birimizi karşısına alır, kelimelerin telaffuzuna yani mahreçlerine çok dikkat eder ve ettirirdi.Çocukluk işte, bazen bu duruma gülerdik.Perşembe günü öğle vakti olunca bütün çocuklar "halka" şeklinde otururdu.Hocamız bir kenarda oturur, o gün bize "müslümanlık sorgusu" yaptırırdı. Euzu besmele, şehadet kelimesi, sonra hoca başlardı."Elestü birabikum (ben sizin Rabbiniz değil miyim?) (bu cümlenin Kur'an'ın Âraf süresinde olduğunu yıllar sonra öğrendim) O yaşlarda bunların analizini yapabilecek düzeyde değildik. Neticede bir yıl sonra sadece papağan olarak eğitimi bitirdik. 14 yaşıma gelince bir gazetenin verdiği "TÜRKÇE AÇIKLAMALI" (!) Kur'an'ı biraz okudum.Ama bir yandan da lise'de olmama rağmen Kur'an'ın anlam ve içeriğini düşünemedim.Sonra askeri okul vs. derken yine anlam-kavram bütünlüğü üzerinde ayrıntılı olarak duramadım.Sadece günlük ezberden alışılmış ibadetler ve Ramazan orucu ile emekli oluncaya kadar bu şekilde devam ettim. 2000 yılından sonra Kur'an'ın anlamına karşı ilgim artmaya başladı. Her şafakta geçmişi düşündükçe ben kendime yazık etmişim diye çok üzülüyorum.. KUR'AN'I gerçekleriyle anlattığınız için size teşekkür ederim. Allah razı olsun.Selàm ve sevgilerimle"(Ali Kurtar)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder