26 Mayıs 2021 Çarşamba
TAĞUTSözlükte "haddi aşmak, azgınlık göstermek, suyun taşması (Hakka-11) zulüm, şirk ve küfür de ileri gitmek" anlamlarına gelir.Bu kavram türevleri ile birlikte kırk âyette geçmektedir."Tağa" olarak geçtiği âyetler (Tâhâ-24,43,45; Necm-17,52; Naziat-17,37; Alak-6)"Tuğyan" olarak geçtiği yerler.(Bakara-15; Mâide-64,68; En'am-110; Âraf-186; Yunus-11; İsra-60; Kehf-80; Müminun-75)"Tağut" şeklinde geçtiği âyetler.(Bakara-256, 257; Nisa-51,60,76; Mâide-60; Nahl-36; Zümer-17)İnsan bulunduğu komuma göre belli nimetlere kavuşup, kendisinde istediğini yapabilecek bir güç, bilgi ve yetenek vehmettiği an gurur, kibir ve gaflete kapılarak "tuğyan" kapısını aralar.Bir adım daha öteye geçince, bilgi ve fikirleriyle Allah'a şirk koşmaya, inanç ve fikirlerini vahyin yerine geçirip heva ve hevesinin peşinden gitmeye başlar. İşte Kur'an, bu kötü ahlaka "tuğyan" bu ahlakın sahiplerine de "tağut" demiştir.Nitekim kadim toplumların karakteri ve onları helak götüren sebepler anlatılırken "tuğyan" felaketine dikkat çekilmiştir. Mesala:Firavun'un tuğyan etmesi:"Ey Nebi! Sana Musa'nın haberi geldi mi? Kutsal vadi Tuva'da Rabbi ona şöyle seslenmişti: Firavun'a git! Çünkü o tâği oldu. De ki: Arınmayı ve seni Rabbin'in yoluna iletmemi istermisin? Böylece sorumluluk bilincine sahip olursun"(Naziat-15,16,17,18,19)"Azana ve dünya hayatını âhirete tercih edene, şüphesiz cehennem tek barınaktır"(Naziat- 37, 39) âyetleri buna işaret etmektedir Fakat son vahyin indirilmesiyle Kur'an, en çok tuğyan eden yani vahye kulak asmayan bundan dolayı tâği olan din adamlarına dikkat çekmektedir.Yüce Allah'ın, bir çok âyette müminleri tağut'a karşı uyarması bundan ileri gelmektedir.Hatta gerçek mümin olabilmek için, tağutla mücadele edilmesinin gerekli olduğunu ortaya koyar.İmanın tam olarak gerçekleşmesi için ilk önce tağutu reddetmek gerekmektedir. "lâ ikrâhe fiddini kad tebeyyenerüşdü minal ğayyi""Dinde zorlama (zorlaştırma) yoktur. Artık rüşd (doğruluk- olgunluk) ğayy (eğrilik-yanlış-kötülük) birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağut'u inkar eder ve Allah'a iman ederse, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir ve bilendir"(Bakara-256)Âyette dikkat çeken en önemli konu, dinde zorlama ve zorlaştırmanın olmadığıdır.Sebebi de şudur:İtikad yani iman, güzel ahlak ve öğüt olarak din, indirilen vahiy'le Allah tarafından tamamlanmıştır.Yani Kur'an'ı aşarak, yüce Allah'ın üzerinde ululuk taslayarak, dinde helal ve haram, farz, vacib, sünnet, zikir, salavat gibi ibadetler ve kurallar koyarak insanları dinden nefret ettirmeyin, insanlara bir ikrah, zorluk, yük, ağırlık, esaret ve bıkkınlık meydana gelmesin. "... Doğru yanlıştan ayrılmıştır..." Bu emirle yüce Rabbimiz şunu demek istiyor.Size indirilen vahiy haricinde hiçbir hidayet rehberiniz olmasın.Yani sizlere gönderilen Allah'ın mesajı, doğru ile yanlışı sizlere apaçık bildirmiştir. Demek ki, Allah'ın sınırlarını aşan, Allah emretmediği halde "bunlarda Allah katındandır" diyerek dine helal ve haram, farz ve sünnet ekleyenler tağut" oluyorlar.Âyetin devamında ise, "her kim tağut'u inkâr edip, yani insanları Allah'ın yolundan uzaklaştıran din adamlarını ve mezhepleri inkar edip, din ve hüküm olarak yalnız Allah'ın âyetlerine iman ederse, Allah'ın hidayeti olan sırat-ı müstakime girmiş olur" buyuruyor.Gerçek bir mümin, din ve hüküm, güzel ahlak ve öğüt olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynağa iman etmeyendir.Kur'an'da "tağut" kavramı, siyasal anlamda değil din anlamında kullanılmıştır.Yani kelime devlet adamları ve hukukçulardan daha çok din adamları ile ilgilidir.Kur'an'da Tağut kavramı, "vahiy dininden yüz çeviren, dini parçalayan ve fırkalara ayıran, Allah'ın âyetlerini gizleyen, dini hükümler koyarak Allah'a iftira eden, insanları Allah'ın yolundan engelleyen, Allah ile aldatan, dini menfaat ve rant kapısı yapanlar" hakkındadır.Bu gerçek bir çok âyette apaçık bir şekilde ortaya konmaktadır. Mesala:"Allah, iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır, kâfirleri gelince onların velileri de tağut'tur, onların nurdan alıp karanlıklara götürürler..."(Bakara-257)Âyette geçen "Allah, veli, nur, iman ve zulumât" (karanlıklar) kelimeleri, dinin tamamen Kur'an'dan yaşanması ile ilgilidir.Yani şirk ve tevhidle ilgili olan kelimelerdir.Mesela:"Kendilerine kitaptan (Tevrat- İncil- Kur'an) bir nasip (pay) verilenleri görmedin mi? Cibt'e ve tağut'a iman ediyorlar..."(Nisa-51)"İman" kavramı din ve hüküm içeren yani vahiy bağlamında kullanılan bir kavramdır.Mezhep bağlıları insanların dikkatlerini din adamlarının üzerinden uzaklaştırmak için, tağut kavramını devlet adamları bağlamında kullanırlar.Fakat gerçekte tağut kelimesi, din ve hüküm olarak Kur'an'ı tek kaynak kabul etmeyen mezhep âlimleri ve din adamları hakkındadır.Yani Nebi (a.s) dan asırlar sonra onun adını kullanılarak uydurulan hadislere ve onların üzerine inşa edilen ictihadlara din ve hüküm olarak iman eden ve onları din diye anlatan ilim sahipleri tağuttur.Tağut kelimesinin, devlet adamlarından dah açok din adamları bağlamında kullanıldığını anlamayan Kur'an cahilidir.Mesele:"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenler görmedin mi? Tağut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, tağut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki Şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.Onlara (tek hüküm olarak) Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Resul'e gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün"( Nisa- 60, 61) Aslında Bakara 257.âyeti meseleyi çok açık anlatıyor. "Allah'ı veli edinenleri" yani din ve hüküm olarak Kur'an'ı tek kaynak kabul edenleri yüce Allah, karanlıklardan aydınlığa çıkaracağını" bildiriyor. "Allah'ın yanında veli edindikleri muhaddis, müfessir!!, mezhep imamı, cemaat lideri, şeyh, efendi ve benzerleri, din adına yol gösterici, güvenilecek dini kaynak ve dayanak edinenler onları aydınlıktan karanlıklara doğru götürecekleri" uyarısı yapılıyor. Kur'an'ın yüzlerce âyette "kafir, müşrik, zalim, fâsık, gafil, cahil " dediği kimseler, Allah'a iman etmeyenler değil, Kur'an'ı dinde yegane kaynak kabul etmeyenlerdir. Yüzlerce âyette kendilerinden söz edilenler, "din ve hüküm olarak Kur'an yeterlidir, gelin sadace Allah'a iman edelim, Kur’an'ın güç ve himayesine sığınalım, güvenilecek ve dayanılacak tek güç, kudret, yardımcı, veli Allah'tır" denildiğinde, kalbi daralan, Allah'ın kitabının yanına ek kitaplar koyan, beşer olanları Allah seviyesine çıkaran müşriklerdir.(Bakara170; Mâide-104)İşte bu gibi din adamlarına Kur'an tağut diyor.İnsanları Kur'an'dan uzaklaştıran, sesinin yani manasının, anlaşılmasını engelleyen, Allah'ın hidayetine değilde, kendine, kendi eserine veya beşeri kaynaklara davet eden herkes tağuttur.Tağut kelimesi, son vahiyle birlikte neden devlet adamlarından daha çok ilim adamlarına hitap eden bir kelime olmuştur? Çünkü son vahyin tarihine baktığımızda devlet adamlarının her zaman din adamlarına tâbi olduğunu görüyoruz.Yani devlet adamları din adamlarının koyduğu kurallara göre hareket ederler.Bugün yeryüzünde bütün islam ülkelerinde güncel hayatta, devlet adamlarından, sade vatandaşa kadar inanç ve amel olarak yaşanılan din, âlimlerin uydurdukları hadis ve bu hadislerin üzerine inşa ettikleri ictihadlardan yani mezheplerden ibarettir. Bu iftira dinin en basit bir kuralına, en saçmasapan bir uygulamasına en muktedir devlet adamı bile karşı gelemez.Daha geniş anlamda tağut, "Allah'ın koyduğu ölçü ve kurallar dışında kurallar koyan, toplumu Allah'ın yolundan saptıran, Allah'ın hükümlerine sırt çeviren din adamı" olarak tarif edebiliriz. Bir kişi, insanları Allah'ın hükümlerinin dışına çıkarmaya çalışıyor ve Allah'ın emri diye beşer mahsulu, din ve hüküm, helal ve haram, farz ve vacib koyuyorsa, işte o kişi tağuttur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder