ŞİRK SAPIKLIĞI KENDİLERİNE ATALARINDAN MİRAS KALDI:
(3.YAZI)
Bütün inançları ve dinleri birbirinden ayıran tek şey tevhid, onları birbirine eşitleyen tek şey ise şirk'tir.
Yani tevhid yoksa adı ne olursa olsun bütün dinler eşit olur.
ASHAB-I KEHF'İN KAVMİNİN ŞİRK SAPIKLIĞI:
"Şu bizim kavmimiz Allah'tan başka İLAHLAR edindiler.
Bari bu İLÂHLAR konusunda açık bir delil getirseler. (Ne mümkün! ) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalim kim vardır?"
(Kehf, 15)
İnsanlık tarihinde Allah elçilerinin kavimleri istisnasız hepsi İLAHLARA ve EVLİYAYA kulluk ediyorlardı.
MEKKE MÜŞRİKLERİNİN SAPIKLIĞI:
Aslında Mekke müşriklerinin Allah'a çok kuvvetli bir imanları mevcuttu.
Fakat dünyanın ve insanların idaresinde ilahlarının ve evliyanın reddedilmesini kabul etmiyorlardı.
"Şayet İLÂHLARIMIZA iman etmekte sabır göstermeseydik, gerçekten (bu resul) bizi neredeyse İLAHLARAMIZDAN saptıracaktı" diyorlar. Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler"
(Furkan, 42)
"Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaşırdılar ve kafirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır! İLAHLARI tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler"
(Sad, 4, 5)
EHLİ SÜNNET VE ŞİA ÂLİMLERİNİN CEHALET ve SAPIKLIKLARI:
Şia ve Ehli Sünnet âlimleri Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları bilmediklerinden dolayı âyetlerde geçen "Allah'a itaatten" kastedilen emrin "Kur'an'ın emirlerine tâbi olmak"
"Resul'e itaatten" kasdedilen emrin ise "hadislere!!! yani Kur'an'dan ayırdıkları, Allah'ın kitabından bağımsız olarak uydurdukları Resul'e "tâbi olmak" olarak kabul etmişlerdir.
Onlara göre "Allah'a itaatten" kastedilen Allah'ın gönderdiği kitab-a yani Kur'an'a, Kur'an'ın emir ve yasaklarına itaattir.
"Resul'üne itaat" ise sağlığında bizzat kendisine, onun emir ve talimatlarına, vefatından sonra da "sünnetine (hadislerine) itaat" anlamındadır.
Yani Allah Resulü'nün hüküm ve kararlarına boyun eğmek,
sağlığında kendisinin çeşitli konularda verdiği hüküm ve kararlara itaat etmek,
vefatından sonra ise benzer konular karşısında Allah Resulü'nün ortaya koyduğu çözümleri esas almak anlamına gelir.
Sünnete uymak, sağlığında bizzat O'nun kendisine itaat ve boyun eğmekle olduğu halde, bugün için
sünnete uymak, sünneti bize aktaran hadisler aracılığıyla gelen "Allah Resulü'nün mesajını" anlamakla mümkündür.
Gerek Allah'a itaat ile Resulüne itaatin yan yana zikredildiği ayetler gerekse sadece Resul'e itaatten, O'nun hüküm ve kararlarına boyun eğmenin gerekliliğinden bahseden ayetler bugüne kadar birçok İslam alimi tarafından hep bu şekilde anlaşılmıştır.
Ve sünnetin (hadislerin) İslam'da delil oluşu bu tür bir yaklaşımla temellendirilmeye çalışılmıştır.
(Hadis ve Sünnet anlayışımız, Prof. Dr. Kadir Gürler. S. 43)
Şia ile ilgili, onların inanç ve fikirleri hakkında daha önce bir çok yazı kaleme aldığım için burada onlar hakkında bir şey yazmıyorum.
Ancak Şia'nın Kur'an'dan ne kadar uzak olduğunu anlamak İsteyen arkadaşlara "İmamet konusunu, mehdinin zuhurunu ve Ğadir Hum" meselesini araştırmalarını öneriyorum.
Hanbeli Mezhebinin imam-ı olan Ahmet Bin Hanbel ile Malik-i Mezhebinin imam-ı olan Malik Bin Enes son derece Kur'an cahili kimselerdi.
Eğer Kuran cahili olmasalardı, Kuran'ı yeterli görüp, Kur'an'ın yanında ikinci bir kaynak edinme yollarını aramaz, Nebi (as) adına iftira edilen ahmakça rivayetlerin peşine düşmezlerdi.
Malik Bin Enes ve Ahmet Bin Hanbel, Nebi ile Resul arasında bulunan farkları bilmediklerinden dolayı, aynen Ebu Yusuf, imamı Muhammed ve Muhammed Bin İdris gibi mezheplerini tamamen yalan ve uydurma rivayetler üzerine bina etmişlerdir.
Hatta Ehl-i Sünnet'in bazı âlimleri ana hadis kitaplarının (Kütübü Sitte) ve Malik Bin Enes'in Muvatta'sı olmak üzere yedi tane olduğunu kabul ederler.
Ahmed bin Hanbel'in birçok eseri vardır.
Fakat en meşhur olan eseri Müsned'dir.
Bu hadis kitabında kırk bin Müsned hadis vardır.
Bunlardan on bini mükerrerdir.
Bu Kuran cahillinin binlerce hadis ezberlediği söylenmektedir.
ARKADAŞLAR!
Size şunu açık yüreklilikle söylüyorum.
İyi ki hadis tarihi, hadis ilmi ve muhaddislerin hayatları hakkında geniş bir bilgiye sahip değilsiniz.
Allah'a yemin ediyorum.
Kur'an'ı bilen için dünyada en büyük ızdırap ve kahredici olay, muhaddislerin ve mezhep imamlarının ne kadar Kur'an cahili olduklarını bilmesidir.
Halbuki 1350 yıldan beri milyonlarca insan bunların gerçekten âlim olduklarını zannederek Allah'ın emir ve hükmünden daha fazla bu cahillerin tamamen şirk olan hükümlerine tâbi olmuştur.
Eğer Şia ve Ehli Sünnet'in kaynaklarını bilmiş olsaydınız,
Kur'an'ın hikmet ve ahlakının, İlim ve mantığının yanında bu hurafeci yobazlara lanet okumayı tesbih ve zikir haline getirirdiniz.
Adem (as) dan kıyamet gününe kadar hiçbir zaman böyle vahiy düşmanlığı,
böyle cehalet, böyle ahmaklık ve akılsızlık, Allah'ın âyetlerine karşı böyle düşüncesizlik ve ihanet, Allah'a ve Resulü'ne böyle yalan ve iftira atılmamıştır.
Binlerce insan hayatını bir hiç uğruna, hurafe, şirk ve yalan haberler toplama adına israf etmiştir.
Hem de Allah ve Resulü'ne iftira üzerine bir din kurmak için ömürlerini şeytanın yolunda tüketmişlerdir.
MESELA:
Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis ve alimleri boğazlarına kadar şirk sapıklığına batmamış olsalardı, kitaplarında şirk ile alakalı bir bölüm olurdu.
Adamlar o kadar Kur'an'dan uzak bir mesafeye savrulmuşlar ki, hiçbir zaman şirk ve tevhid diye bir dertleri olmamıştır.
Halbuki insan akıl, araştırma, fikir ve bilgi demektir, aklı kullanma, araştırma, tefekkür ve bilgi yoksa insan yok demektir.
Koca koca binlerce adam yüzlerce âyette dile getirilen, "Dinin Allah tarafından tamamlandığını,,(Mâide, 3)
"Allah Resulü'nün sadece vahyi tebliğ etmekle yükümlü olduğunu, (Mâide, 99)
"Allah Resulü'nün vahye tâbi olmakla emrolunduğunu,(Yunus, 109)
"Sadece Kur'an ile uyarı vazifesini yaptığını, (En'am, 51; Kaf,45; Enbiya, 45) "Dinin Allah'a özgü kılınması gerektiğini,
(Zümer, 2, 3, 11, 12)
"İnsanların sadece indirilen vahiy'den yani Kur'an'dan sorumlu olduklarını,
(Zuhruf, 43, 44) "Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynağın olamayacağını, (Casiye, 6; Ankebut, 50, 51)
anlayamamışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder