KUR'AN'DA KIRAAT FARKLILIKLARI YÜZÜNDEN MANASI DEĞİŞEN KELİMELER.
(22. YAZI)
ÖRNEK 134:
ÂLİ İmran suresi
"Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar?
Halbuki O'na döndüreceklerdir" 83. âyetinde bulunan "yebğune" "arıyorlar" kelimesini, Kisai "tebğune" "arıyorsunuz" olarak okumuştur.
ÖRNEK 135 :
ÂLİ İmran süresi "Allah'ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na şirk koşmaları sebebiyle, kafirlerin kalplerine yakında korku salacağız 151. âyetinde bulunan "ru'be" "korku" kelimesini, Kisai "ru'ube" "korkular" olarak okumuştur.
ÖRNEK 136 :
Furkan süresi
"Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerinin öncülerinden kıl,,,
74. âyetinde bulunan zürriyyétine" "zürriyyetler" kelimesini, Ebu Amir "zürriyetine" "zürriyet" yani tekil olarak okumuştur.
ÖRNEK 137 :
Şuara süresi "Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir"
137. âyetinde bulunan "hulukul" "geleneklerinden" kelimesini, Ebu Amir "hulkul" "geleneğinden" olarak okumuştur.
ÖRNEK 138 :
Neml süresi (şeytan böyle yapmış ki) göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmesinler,,," 25. âyetinde bulunan
"tuhfune" ve "tu'linune" "gizlediğinizi" ve "açıkladığınızı" kelimelerini, Ebu Amir "yuhfune" ve "yu'linune" "gizlediklerini" ve "açıkladıklarını" olarak okumuştur.
ÖRNEK 139 :
Duhan süresi "Muttakiler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar" 21. âyetinde bulunan "makam" kelimesini Nafi "mukam" "konum" olarak okumuştur.
ÖRNEK 140 :
Tevbe Suresi "Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları saptıracak değildir,,,"
115. âyetinde bulunan "hette yubeyyine lehum" "Kendilerine açıklayıncaya kadar" kelimesini, Kisai "hette yubeyyene lehum" (kendilerine açıklanıncaya kadar" olarak okumuştur.
ÖRNEK 141:
Bakara süresi ",,,,,,keşke zalimler azabı gördükleri zaman bütün kuvvetini Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu görebilselerdi"
165. âyetinde bulunan "velev yerallezine" "görebilselerdi" kelimesini, Nâfi "velev terallezine" "onları bir görseydin" olarak okumuştur.
O zaman âyetteki cümlenin anlamı şöyle oluyor.
",,,keşke zalimler azabı gördükleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu (Ey Resul! ) onların durumlarını bir görseydin.
ÖRNEK 142 :
",,,, Oruç tutmaya güçleri yetenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir,,,"
184. âyetinde bulunan "fidyetün taâmu miskin" "bir miskini doyuracak fidye gerekir" kelimesini, "fidyetün taâmu mesékin" "miskinleri doyuracak fidye gerekir" yani "miskin" kelimesini, "mesékin" çoğul olarak olmuştur.
ÖRNEK 143 :
Enam süresi (De ki) :
"Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size
kitabı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler,
Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler.
Sakın şüpheye düşenlerden olmayasın! 114. âyetinde bulunan
"münezzelün min rabbike" "Rabbin tarafından indirilmiş" kelimesini, Kisai "münzelün min Rabbike" "Rabbin tarafından inmiş" olarak okumuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder