18 Ağustos 2018 Cumartesi

ŞİRK SAPIKLIĞI KENDİLERİNE ATALARINDAN MİRAS KALDI:
(8.YAZI)
Kur'an'ın ilmi ve hikmeti olmayınca ahmaklıkta sınır kalmıyor.
İşte size kendi sesinden  Menzil Gavs-ının!!! şirk sapıklığı, YouTube girin "kibrit kutusu" yazın Menzil şeyhinin bu konuşmasını dinleyin, hayretler içinde kalacaksınız.
Bu konuşma gerçekten  akıl ve mantığın sınırlarını zorluyor.
Nasıl olur da milyonlarca insan böyle Kur'an cahili, akıl ve  düşünce yoksunu bir adamın peşinden gider ?
Yirmi birinci yüzyılda her meslekten entelektüel bir birikime sahip vatandaşlar akıllarını nasıl  böyle açık bir şirke ve sapıklığa satarlar ?
Halbuki insanlar böyle bir inanca ve cehalete teslim olacaklarına hayatları boyunca içki içseler, zina etseler, kumar oynasalar kendileri için daha hayırlıdır.
Çünkü bu inançta Allah'ın âyetleriyle, akıl ve mantıkla, tefekkür ve özgür düşünce ile alay etmek vardır.
"Şirk en büyük zulümdür"
(Lokman, 13)
"Şirk affedilmeyen tek günahtır"
(Nisa, 48, 116)
Dolayısıyla yalancı iftiracıların "bunlar insanları günahlardan kurtarıyorlar" sözü, tam bir aldatma ve büyük bir yalandır.
Bütün Allah elçilerinin gönderiliş amaçları tevhid akidesidir.
"Ey Resul! Senden önce hiç bir Resul göndermedik ki ona: " Benden başka ilah yoktur, şu halde sadece bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım"
(Enbiya, 25)
Konuşması çok bozuk olduğundan bazı yerlerini düzeltmek zorunda kaldım.
Ancak kendisine haksızlık ve iftira olmaması için de konuşmanın orijinalini bozmamaya çalıştım.
Menzil Gavs-ı aynen şunları söylüyor.
"Büyüklerden birisi bir rüya görmüş,
rüyada bakmış ki ahirette kendisini büyük bir yolun kenarında boğazına kadar bir bataklığa, bir çamura girmiş,
 kıyamet günüdür, bütün insanlar haşre gelmiş Allah'ın huzuruna çıkıyorlar.
 Kafile kafile ifadesini alıp, şefaatini yapıp herkesin kendi kavminden, herkesin kendi ailesinden,
kafile kafile Allah'u Teala'nın huzurunda gelip çıkıp gidiyor.
 Babamız Hz. Adem ( as) dan  Allah Resulü'ne kadar herkes geçiyor.
O boğazına kadar bataklığa saplanan kişi bütün bu Allah elçilerine bağırıyor,
çağırıyor, figan ediyor, hiç kimse o bataklığa saplanan kişinin yüzüne bakıp yardım etmiyor.
Sahabeler de gelip geçiyor, evliyalar da gelip geçiyor, bağırdım,  çağırdım hiç kimse bana bakmadı.
 Eyvah dedim, ben burada kaldım, ebedül ebed (sonsuza kadar)  daha ümidimi kestim, bir baktım ki, bir sofi geldi.
 Sofi kıyafetinde elini sırtladı böyle vurdu.
 O asfaltın kenarından geliyor.
 ümidimi kestiğim anda onu çağırsam mı, çağırmasam mı!
 Nasıl olacak?
 tereddüd ederken o da tam karşıma geldi.
 Daha çağırmadan dedi ki, seni kurtarayım mı ? Ben şok geçirdim!
 Daha ben bundan başka ne isteyeyim?
 Hemen elini uzattı o çamurdan beni kurtardı. Asfaltın üzerine beni   bırakıp haydi gidelim dedi.
 Ben birkaç adım gittim, bir düşündüm bu kadar peygamberler, evliyalar, bu kadar sahabeler geldi geçti, kimse bana el atmadı, beni kurtarmadı, bu beni kurtardı.
 Kimdir bu, bir sorayım!
 Sen kimsin ?
 Birden bana dönerek, ben Şah-ı Nakşibendiyim
(cemaatten bağırtılar, çağırtılar) 
Böyle söyleyince ben yine şok geçirdim.
 Birkaç adım gittikten sonra bir daha aklıma geldi.
 Şah-ı Nakşibendinin dünyada  çok ismi  vardı,  çok büyüktü, o kadar sofileri vardı, o kadar halifeleri vardı,
 o kadar bağlıları,  salikleri vardı, onların hepsini bırakıp böyle tek başına nereye gidiyorsun?
 Ben bir sorayım,
 Kurban dedim
Dünyada Şah-ı Nakşibendinin ismi çok büyüktü, çok sofileri vardı,
çok da sâlikleri vardı, onları bırakıp nereye gidiyorsun? diye sordum.
 Hemen elini kolunun altına koyarak bir kutu çıkardı.
Kutunun içinde  çok ince ince sinekler var,
Dedi ki, bu sineklerin hepsi sofimizdir.
 Bunların hepsi kabirden kalkınca, onları topladım, bu kutulara doldurdum, ben istedim ki haşır- neşir, kıyamet görmesinler.
 Allah'ın huzuruna çıkıp utanmasınlar  diye bu kutulara koydum.
 Onların şefaatlerini yaptırdık,  işlerini bitirdik, evrakları düzelttirdik,  onları cennete götürüp  her kesin kendi makamlarına bırakıp  haşır- neşir görmesinler.
 Allah'ın huzuruna  gidip utanmasınlar.
 Böyle niyet ettik, Allahu Teala da niyet ve şefaatimizi  kabul etti.
 Onu götürüyoruz.
 Biz de çalışalım o kutuları girelim"
Evet her sen  milyonlarca insanın ayağına kadar gittiği menzil şeyhi bunları söylüyor.
Ve şimdiye kadar yapılan bütün eleştiri ve kınamalara bir cevap verilmiş değildir.
Yani menzil  şeyhinin bu  konuşması  hiçbir zaman reddedilmemiştir.
Vahyin İslam'ı, evrensel tevhid ve güzel ahlak kitabı nerde?
İnsan hakları, özgür düşünce, Allah'ın saf ve hanif hidayeti nerde?
Bizim bu halimiz nasıl olacak?
Biz bu yobaz anlayışla nasıl iflah olacağız?
Kur'an gibi bir kitaba sahip iken Allah bizim belamızı en şiddetli, en acı, en acımasız bir şekilde vermez mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder