15 Ağustos 2021 Pazar

MUVAHHİDLERLE MUKALLİTLER(5.YAZI)"VAHYİ GAYRİ METLÜV" MESELESİ. "Nebi (a.s) eşlerinden Hafsa'ya bir sır söyledi. O ise sırrı bir diğer şahsa ifşa etti. Nebi (a.s) bu sırrın eşi tarafından ifşa edildiğini öğrenince ondan bir açıklama istedi. Eşi, Nebi (a.s) a bu sırrın ifşa edildiğini kimden öğrendiğini sordu. Nebi (a.s), bunun Allah tarafından haber verildiğini söyledi" Bu olay Kur'an'ı Mübin'de şu âyetle haber veriliyor."Nebi, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Nebi'ye haber verince, Nebi bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Nebi bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi. Nebi : Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi"(Tahrim-3)Ehl-i Sünnet'e göre, yukarıdaki âyette geçen "Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi" ifadesi, söz konusu sırrın ifşa edildiğini Nebi (a.s) a yüce Allah tarafından haber verildiğini göstermektedir.Bu haber verme olayı Kur'an'ın hiç bir yerinde geçmez. Dolayısıyla bu âyet, Allah Resulü'nün Kur'an'da yer alan vahiy dışında Allah'tan başka vahiy aldığının da bir göstergesidir"Kur'an ehli muvahhidler her ne kadar"Kur'an'dan başka hiçbir kaynağın ümmeti bağlamadığını, ümmetin sadece vahiy'den sorumlu bulunduğunu" delilleriyle ortaya koysalar da sıra mukallit mezhepçilere geldiğinde, hadislerin üzerine inşa ettikleri dinlerine alan açabilmek yani dinlerini halkın yanında meşru göstermek için bunun gibi deliller ileri sürüyorlar. Bu durum Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin hiç bir zaman Allah'ın kitabına itibar etmediğini açık olarak gösteriyor.Öncelikle Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin mezheplerinde "vahyi gayri metlüv" inancıyla ne kasdedildiğini anlamaya çalışalım."Allah Resulü'ne genel olarak tatbikatta ortaya çıkan bazı konularda hüküm ve karar yetkisi verildiği gibi, Kur'an'da olmayan hususlarda ona haram ve helal koyma yetkisi de verilmiştir"(Hayrettin Karaman, "Kur'an'ın Hz. Peygamber'in sünnetine verdiği değer, sünnetin Dindeki yeri, tartışmalı ilmi toplantılar dizisi, s, 68, Ensar yayınları)Ehli Sünnet ve Şia alimlerinin anlayışına göre dinde hükümlerin kaynağı "vahyi metlüv" ve "vahyi gayri metlüv" olmak üzere iki çeşittir."Vahyi metlüv" "okunan vahiy" demektir. Ehl-i Sünnet ve Şia âlimleri, Namazda okunduğu için Kur'an âyetlerine "Vahyi metlüv" (okunan vahiy) namazda okunmadığı halde aynen Kur'an âyetleri gibi insanları bağlayıcı farzlar, hükümler, haramlar ve helaller bildiren hadislere de "vahyi gayri metlüv" "okunmayan vahiy" adı vermişlerdir.Aslında İslam tarihine baktığımızda Ehli Sünnet ve Şia âlimlerinin itikadi ve ameli olarak bütün konuları "vahyi gayri metlüv" üzerine bina ettiklerini görürüz.Dini hayatlarını sözde Kur'an, özde "vahyi gayri metlüv" yani uydurma hadisler şekillendirmiştir.Mezhep âlimleri, Resul (as)'a Kur'an dışında hükümler verildiğine dâir Tahrim süresinin 3.âyetini delil olarak gösterirler. Oysa daha ilk bakışta bu âyetin "gayri metlüv" vahiy ile hiçbir alakasının olmadığını görmeleri gerekirdi. Çünkü âyette şöyle bir ifade geçiyor; "...O da onun birazını eşine anlattı, birazını da anlatmaktan vazgeçti....."(Tahrim-3)Eğer bu âyette geçen olay, Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin iddia ettiği gibi "gayri metluv vahiy" olayına bir örnek olsaydı Allah Resulü'nün birazını anlatmaktan vazgeçmesi mümkün olur muydu?Bir elçinin kendisine gelen vahyi insanlara tebliğ etmemesi olacak bir şey midir?Allah Resulü'nün kendisine gelen vahyi insanlara bildirmemesi büyük bir suçtur.Yüce Allah şöyle buyurur."Ey Resul! Rabbin'den sana indirileni tebliğ et!Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez!"(Maide-67) Tahrim suresinde anlatılan olayda ise Nebi (as)'ın kendisine gelen haberin sadece bir kısmını anlatıp kalanını gizliyor.Zaten bu olay bir aile meselesi yani özel bir durum olduğu ve aile içinde gizli kalması gerektiği için, âyette hep "Nebi" kavramı kullanılmıştır. Bu olay, tüm insanlık için bağlayıcı olduğu iddia edilen "gayri metlüv vahye" nasıl örnek olabilir? Bu örneğin baştan sona kadar hatalı olduğu çok açıktır.Ancak vahiy konusunu Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü içinde, Allah'ın tarif ettiği şekilde anlamamış zihinlerin böyle çok basit hatalara düşmeleri normaldir. Onlar bir şekilde iddialarındaki çelişkiyi görseler bile kafa karışıklığı ve bilgi kirliliği içerisinde bocalamaktan kendilerini kurtarmayı başaralamazlar. Bu kafa karışıklığını gidermenin tek yolu "vahiy" meselesini âyetler arası ilişkileri kurarak konuları saf bir şekilde anlamaktan geçer. Sonuç olarak:"Nebi, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu onun için açığa çıkarınca, Nebi bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Nebi bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi.Nebi: Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi" (Tahrim-3)Bu ayet ailevi ve özel bir meseleyi anlattığı için hep Nebi kavramı kullanılmıştır.Aslında bu âyette ümmeti ilgilendiren bir şey yoktur, fakat yüce Allah, vahiy ile nebilerin beşeri özelliklerini ortaya koyması gerekir ki, insanlar âlimlerini ve liderlerini yüceltmesinler.Aslında bu olayda kasdedilen haberi Nebi (a. s)'a yüce Allah haber vermemiştir.Nebi (a. s)'ın hanımları tarafından olay yayılınca Nebi (a.s) da başkalarından duymuştu.Fakat Nebi (a.s) yüksek ahlakı gereği kendisine dedikodu yapmayı yakıştırmadığı için bu duyma ve haber almayı yüce Allah'a izafe etmiştir.Kur'an'da bu güzel ahlaka işaret eden âyetler vardır. Mesela:"Her ne zaman Zekeriya Meryem'in yanına gidip onun yanında bol bol rızık gördüğünde "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" diye sorduğunda, Meryem, "Bu, Allah tarafındandır. Allah dilediğine sayısız rızık verir, derdi."(Âli İmran-37)Yani Meryem insanların kendisine hediye olarak getirmiş oldukları yiyecekleri, nimetlerin esas sahibi olan yüce Allah'a izafe etmiştir.Yoksa sürekli olarak Allah tarafından Meryem'e yiyecek gelmiyordu.Mesela:Nasıl ki çalışıp çabalayarak, emek sarfederek ekonomik bakımdan durumu yerinde olan birine, "Hayırdır, bu variyet nereden? diye sorulduğunda, nezaket ve güzel ahlak gereği, "Allah tarafından" demesi gerekiyorsa. Allah tarafından bu olay(Tahrim-3) ile alakalı Nebi'ye bir haber veya vahiy gelmiş değildir.Dolayısıyla Ehli Sünnet ve Şia alimlerinin bu âyeti vahyi gayri metlüv İçin delil göstermeleri tam bir cehalettir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder