11 Ağustos 2021 Çarşamba
MUVAHHİDLERLE MUKALLİTLER (1.YAZI)Dinin en temel kavramlarının bile doğru bilinmediği bir dünyada ayrışmaların ve tartışmaların, fırkalaşmaların ve mezhepleşmelerin bu denli yaygınlaşması şaşılacak bir şey değildir.Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü, kendi içinde bulunan çözümü, Kur'an'ın sistemi olan hikmetin de ne anlama geldiği bilinmeyince fıkıh usulümüz Kur'an'a uymaktan ziyade kitabına uydurma sahtekarlığına dönüşmüştür.İlahların ve evliyanın şirk dininin yanlış kavramları ve hurafe algılarıyla çürümüş zihinlerle aynı frekansta iletişim kurabilmek imkansız bir olaydır.İki kişinin değişik dillerle aralarında anlaşmaları imkansızdır.Eğer bu tartışma alanı din olursa imkansızlık yüz bin kat daha artacaktır.Belki de dünya hayatında en zor şey ataların uydurma dinine bağlı olarak yaşayan gelenekçi hurafecilerle Allah tarafından indirilen orijinal vahiy dinine iman eden muvahhidlerin bir araya gelmesidir.Bu yüzden insanlık tarihinde hiç bir Allah Elçisi gönderildiği küfür milleti ile ortak bir zeminde buluşma imkanını yakalayamamıştır.Dolayısıyla Allah tarafından indirilen vahiy dini ile uydurulanEmevi Abbasi Ehli Sünnet ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin kaynaklarındaki yalan ve uydurma rivayetlerle oluşturulan ilahların ve evliyanın şirk dini hiç bir zaman bir araya gelme ve iki din arasında ortak bir zeminde buluşma ihtimali doğmayacaktır.Çünkü indirilen tevhid dini ile uydurulan beşeri din arasında kalın duvarlar, aşılamaz engeller, geçilemez bataklıklar vardır."Andolsun, senden önceki ümmetler arasında bir Elçi gönderdik. Onlara bir Elçi gelmeyedursun, hemen onunla alay ederlerdi"(Hicr-10,11)"İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir Elçi geldiğinde hemen: O, bir sihirbazdır veya delidir, dediler. Bunu nesilden nesile birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur"(Zâriyat-52, 53)Kur'an bu iki ayrı dünya ve anlayışı şu şekilde ortaya koymaktadır."Şimdi (bir düşünün), yüz üstü kapanarak yürüyen mi varılacak yere daha iyi ulaşır, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?(Mülk-22)Peki, bunlardan hangisi hüsran ve sapıklık içindedir.Kur'an ehli muvahhidler mi?Ataların dininden taviz vermeyen gelenekçi mukallitler mi?Ona da Kur'an cevap versin.(Ey RESUL! ) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah'tır! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya apaçık bir sapıklık içindedir"(Sebe-24)Bu yazılarımızda uydurulmuş Ehli Sünnet ve Şia dini ile Allah tarafından indirilen din arasında örülen kalın duvarları ve zor engelleri görmeye çalışacağız. Vahyin ilk nazil olmaya başladığı yıllarda Kur'an'ın evliya ve ilahlarayaptığı saldırılardan dolayı, Mekke müşrikleri de evliya ve ilahlarını koruma amaçlı olarak Kur'an'a ve Allah Resulüne karşı saldırılara başladılar. Kur'an etkin belağat ve edebiyatıyla batıl ve zulüm olan inançları üzerinde yoğun bir baskı kurmaya başlayınca,Mekke müşrikleri de Kur'an'a ve Allah Resulü'ne karşı hakaret ve iftiralarını artırmaya başladılar. Mesela: Allah Resulü'ne "Sen Resul (Elçi) değilsin" dediler. Allah da onlara karşı şöyle cevap verdi"De ki: Benimle sizin aranızda şahit şahit olarak Allah ve yanında kitabın bilgisi olan (Kur'an ehli muvahhidler) yeter"(Ra'd-43) Mekke müşriklerinin her iftiralarına Kur'an tarafından cevap veriliyordu. Yüce Allah hiç bir zaman müşriklere karşı Resülünü tek başına bırakmıyordu.Mesela:"Kur'an'ı kendisi uydurdu" diyorlardı.Allah da Kur'an'da onlara şöyle cevap veriyordu. "De ki: Eğer doğru iseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi yardıma çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on süre getirin"(Hud- 13)Mesela:"Kur'an'ı ona ancak bir beşer öğretiyor" diyorlardı. Yine cevaplarını Allah'tan alıyorlardı.Mesela:"Sen ancak bir iftiracısın" diyorlardı. Allah ise "onların çoğunun hiçbir şey bilmediklerini" söylüyordu. (Nahl-101) Mekke müşrikleri Allah Resulü'ne "Sen delisin" diyorlardı.Yüce Allah yine Kur'an ile cevap veriyordu. ( Ey Mekkeliler! ) Arkadaşınız (Muhammed) deli değildir"(Tekvir, 22)diye cevap veriyordu.Sürekli hakaret, iftira, istihza ve yalanlama geliyor, her zaman Allah da onların iftiralarına karşılık Allah Resulü'nü teselli ediyor, sabretmesini tavsiye ediyordu.Bu kavga ve tartışmalar, karşılıklı münazaralar ve cedelleşme yüzlerce âyette haber verildiği gibi hergün devam edip gidiyordu. Tam on üç sene Mekke müşrikleri ile gerçek anlamda, aynı zaman ve zeminde, karşı karşıya gelerek bunlar oluyordu. Yani sanal alemde değil, gerçek bir hayatta bu olaylar ve tartışmalar gerçekleşiyordu. Karşı karşıya, yüz yüze, kolay değil tam karşınızda Ebu Cehil ve Velid bin Muğire Allah Resulü'ne hakaretler ediyor, küfrediyor, alay ediyor ver hakkı reddediyorlardı.Allah'da onlara cevap veriyor, Resulü'nü teselli ediyordu."Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar SENİ YALANLAMIYORLAR, fakat o zalimler açıkça ALLAH'IN AYETLERİNİ İNKAR EDİYORLAR"(En'am-33)"Andolsun ki senden önceki RESÜLLER de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşılık sabrattiler, sonunda yardımımız onlara yetişti.Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek yoktur. Muhakkak ki elçilerin haberlerinden bazısı sana da geldi."(En'am-34)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder