12 Ağustos 2021 Perşembe

MUVAHHİDLERLE MUKALLİTLER(2.YAZI)Yani Allah Resulü ile Mekke'li müşriklerin yapmış oldukları münazara sanal bir âlemde yapılmıyordu.Karşınızda, batıl dini adına size hakaret eden adamı silemiyor, ona engel koyamıyordunuz.Dolayısıyla Mekke ve Medine'nin sert ortamını bilmeyen günümüz insanları bazı Kur'an âyetlerini şiddet içerikli bulabilirler.Mekke müşriklerinin dinlerine olan aşırı bağlılıkları, Medine'ye Allah Resulü ile münazaraya gelen Hristiyanların küfür ve inatları, Medineli Yahudilerin kendilerini Araplardan üstün görmeleri, kibir ve gururları, hakaret ve Allah Resulü'nü yalanlamaları, Kur'an âyetleri üzerinde sert söylemlere sebep oluyordu. Yani şimdi siz hanif bir müslüman olarak sadece Kur'an okuyor, yalnız Kur'an'a iman ediyor ve tek Kur'an'dan beslenen biri olarak ataların uydurma dinine bağlı yaşayan Cübbeli Ahmet, Nihat Hatipoğlu, Tuğrul İnançer, Fatih Çıtlak, Cevat Akşit, Ramazan Ayvalı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Osman Ünlü, İhsan Şenocak, Ebubekir Sifil, Alparslan Kuytul, Ubeydullah Aslan, Nurettin Yıldız, Cemal Nur Sargut, Necmettin Nursaçan, Mustafa Karataş, Ömer Döngeloğlu, Yusuf Kavaklı gibi Kur'an'ı tek kaynak olarak kabul etmeyen ve Dinin Allah tarafından tamamlandığına inanmayanlarla Mekke gibi bir yerde her gün karşı karşıya geldiğinizi bir düşünün. Yukarıdaki kişiler Allah Resulü'nün döneminde yani Mekke ve Medine'de yaşamış olsalardı, haklarında en az iki bin âyet nazil olurdu.Kur'an'ı tek kaynak olarak kabul eden biz muvahhidler, ataların dinine uyanlarla gerçek bir dünyada karşı karşıya gelmiyoruz.Gelmiş olsak bile bizim yol değiştirme ve onlarla karşı karşıya gelmeme imkanımız vardır. Kur'an'a karşı olan inatlarından dolayı onlarla münazaradan çekilme imkanı vardır.Fakat Allah Resulü kendisine indirilen vahyi tebliğ etme, gelen âyetleri herkese okuma ve duyurma emrine muhataptı. Allah Resulü'nün bir kenara çekilme ve onlardan uzaklaşma gibi bir alternatifi bulunmuyordu.Aslında ben sözü şuraya getirmek istiyorum.Mekke müşrikleri inançlarını ve ataların dinini korumaya çalıştıkları gibi 1400 seneden beri Kur'an karşısında alternatif, paralel bir din çıkaran Ehli Şünnet ve Şia din adamları da kendilerine göre bazı argümanlar geliştirerek, uydurma rivayetlerle oluşturulan dinlerini korumaya çalışıyorlar.Yüce Allah'ın izniyle, bu uydurma ve batıl dinlerine karşı, Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü, kendi içinde bulunan sistemi yani vahyin hikmetiyle cevap vereceğiz.Allah Resulü'nün dönemindeki müşriklerle günümüzün müşrikleri arasında aleyhimize görünen tek bir şey vardır. Yani Allah Resulü'nün dönemi daha zor ve çetin olmakla beraber Mekke müşriklerinin atalarından kendilerine intikal etmiş bir kitapları bulunmuyordu."Yoksa size ait bir kitap varda, (bu batıl inançları ve fikirleri) ondan mı okuyorsunuz?(Kalem-37)Fakat bizim başımıza musallat olan müşriklerin atalarından intikal eden yüzlerce hadis ve fıkıh kitapları vardır.Bizim tek dezavantajımız budur. Şimdi gelelim Kur'an'ı anlamak istemeyen mezhepçi müşriklerin argümanlarına: 1-)"Allah ve Resulüne itaat edin..." Kur'an'ı anlamak istemeyen cahillere göre Allah'ı Kur'an, Resul'ü de hadisler temsil etmektedir.Hadisleri inkar eden Allah Resulü'nün sözlerini inkar etmiş olur.Dolayısıyla Allah Resulü'nün düşmanı bir kafir olur. CEVAP:Kur'an'ın hiç bir âyetinde Nebi'ye ve Muhammed'e itaat edin diye bir emir bulunmaz.Dolayısıyla Resul'ün görevi vahyi tebliğ etmek, onu duyurmak olduğu için ona itaat Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir.Elçi konuşan Kur'andır. Elçiyi hidayete ulaştıran vahiydir, ancak Resul olmadan da vahiy hayat bulamaz.Vahiy elçinin dilinde hayat bulur. Elçi olmazsa vahiy, din diye bir şey olmaz. Elçiyi değerli kılan şey vahiy'dir. Elçi kendisine Allah'tan indirilen vahiy sayesinde değerlidir.Fakat Nebi ile Resul arasında bulunan farkları bilmeyen mukallit mezhepçilere hadislerin Resül (a.s) ı temsil etmediklerini anlatmak oldukça zor görünüyor. Çünkü Nebi ile Resulün arasında bulunan farklar gibi, Kur'an'ın bir çok konusu hâlâ atalarının dinine bağlı olan hurafecilere kapalıdır.Uydurma dinlerine körü körüne bağlılıklarından dolayı mukallitler hiçbir zaman Kur'an'ı anlayamayacaklardır.Rahman ve rahim olan Allah şöyle buyuruyor;"Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da ona sırt çevirenden, kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim vardır? Biz onların kalplerine, bunu anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayete eremeyeceklerdir."(Kehf-57)Kur'an'ın çok ilginç bir ahlakı vardır.Mesela:Kur'an kendisi ile beraber bir kaynak kabul etmediği için, kendisini din ve hüküm olarak tek müracaat edilecek kaynak kabul etmeyenlere kendisini kapatır. İster inanın ister inanmayın Ehli Sünnet (Diyanet, Cemaat, Tarikatlar) ve Şia istedikleri kadar Kur'anı okusunlar hiçbir zaman onu anlayamayacaklardır.Bu mümkün değildir.Dillerinden kalplerine bir şey intikal etmeyecektir. Bu Kur'an'ın en önemli kanunu ve sünnetidir.Allah'ın sünnetinde hiç bir zaman değişme olmaz. Şia ve Ehli Sünnet alimleri maalesef Kur'an'ın bütün kavramlarını tahrif ettikleri gibi Kur'an'ın en önemli kavramı olan "Resul" (Elçi) kavramını da tahrif etmişlerdir.Resul kavramı tahrif edilince onu Kur'an'dan koparmaları ve ona başka anlamlar yüklemeleri kolaylaşmış oldu.Aslında Şia ve Ehli Sünnet din adamlarının cinayet ve küfürlerini anlatmakla bitiremeyiz.Dolayısıyla Şia ve Ehli Sünnet din adamları Kur'an'ın en önemli kavramları olan Nebi ve Resûl'ü anlayamamışlardır.Allah için söyleyin, Kur'an'ın en önemli kavramı olan "Resul" ibaresinin hangi anlama geldiğini bilmeyenlerle neyi oturup konuşacaksınız.Bundan dolayı mukallit mezhepçiler eğer Kur'an'a iman ediyorlarsa Kur'an'daki kavramları yine Kur'an'ın kendisinden çözmeye çalışmaları gerekir.Yani aydınlıkta kaybettiklerini karanlıkta arama akılsızlığına düşmeyeceklerdir. Kur'an'da geçen bir kavrama onun bağlam ve bütünlüğünden başka hiç bir kaynak sağlıklı bir açıklama getiremez.Eğer kavram Kur'an'da tek bir yerde geçiyorsa, işte o zaman diğer kaynaklara bakılabilir. Yani bir kavram Kur'an'da yeteri kadar geçiyorsa onun gerçek çözümünü bağlam ve bütünlüğünden çıkarabilirsiniz. Dinde en büyük yıkım "Nebi" ile "Resul" kavramlarının anlaşılmaması olmuştur.Bu iki kavramın tahrif edilmesi dinin tamamen değişmesini beraberinde getirmiştir. Allah Resulün'den sonra ilk büyük cinayet "Resül" kavramlarını hadislerle Kur'an'dan koparmaları olmuştur.İkinci büyük cinayet ise İran'ın fethinden sonra "Nebi" ve "Resul" kavramları yerine kullanılmaya başlanan "Peygamber" kelimesi ile olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder