13 Ağustos 2021 Cuma
MUVAHHİDLERLE MUKALLİTLER(4.YAZI)Şia ve Ehli Sünnet alimleri uydurma dinin rivayetlerine yani hadislere alan açmak ve yol vermek için manasını değiştirdikleri âyetlerden bir tanesi de Nahl süresi 44. âyettir.Âyet şöyldir. "Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni" açıklaman için" ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik."Şia ve Ehli Sünnet âlimleri yani müfessirleri ve muhaddisleri Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne kör,Kur'an'ın sistemine sağır,Kur'an'ın hikmetine dilsiz ve duygusuz bir şekilde onlarca âyete rağmen söz konusu âyette geçen "litubeyyine" (açıklaman için) kelimesini "tefsir etmen" olarak yorumlamışlardır.Yani Ehli Sünnet ve Şia'nın âlimlerine göre kendisinden asırlar sonra onun adına yalan ve iftira edilen hadisler Kur'an'ın tefsiri sayılırlar.Peki gerçekte yukarıdaki âyette bulunan "litubeyyine" " açıklaman için" kelimesi, "tefsir etme" anlamına mı, yoksa "duyurma, tebliğ etme, ilan etme, gizlemeden açıklama, onu okuma ve dile getirme" anlamına geliyor?Bu konu Kur'an'da çözülecek çok kolay bir konudur. Çünkü bununla ilgili onlarca âyet mevcuttur.Yani âyette geçen "litubeyyine" (açıklaman için) kelimesi "tefsir etme" anlamında değil, "duyurma, tebliğ etme, ilan etme, onu okuma ve dile getirme" anlamında kullanılmıştır. Yani "vahyi olduğu gibi aktarma, gizlememe" anlamına geldiği çok açıktır. Nahl 44.âyetin vahyi gizlemeden aktarma, beyan etme anlamına geldiğini en güzel gösteren Âli İmran 187. âyetidir.Âyet şöyledir. "Allah, kendilerine kitap verilenlerden "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, "letubeyyinunnehu linnési" onu gizlemeyeceksiniz "velé tektümünehu" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu (emri- vahyi? kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü olmuştur" "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" cümlesi, Nahl 44.âyette bulunan "litubeyyine" (açıklaman için) kelimesinin hangi anlama geldiğini gösteriyor. Kur'an'ın bir çok âyetinde vahyin Allah tarafından gönderildiği gibi Allah tarafından açıklanıp detaylandırıldığı ortaya konmuştur."... Ayrıca bu KİTAB'I da SANA, HERŞEY için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik."(Nahl-89)"Andolsun onların (geçmiş elçilerin ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır. (Bu Kur'an) uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan (bir kitaptır), iman eden millet için bir rahmet ve bir hidayettir."(Yusuf- 111)"Elif. Lam. Ra.(Bu sana indirilen) hikmet sahibi (ve) her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri muhkem kılınmış, sonrada detaylandırılmış bir kitaptır."(Hud- 1) "Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karşılığında) sana daha doğrusunu ve daha açığını getirmiş olmayalım.(tefsiran)(Furkan-33)DolayısıylaElçinin görevi sadece vahyi tebliğ etmek, onu okumak, muhataba ulaştırmak ve vahiy ile ikaz etmektir. Elçilerin vahyi tefsir etmek gibi bir görevleri yoktur.Elçiler indirilen vahye bir şey ekleyip içinden bir şey çıkaramazlar.Onlar vahyi geldiği gibi aktarmak zorundadırlar.Ehli Sünnet ve Şia'nın Kur'an'da manasını değiştirmedikleri ayet bırakmamışlardır.Hemde manası en açık olan, manası en basit ve kolay olan âyetlerin manasını bozmuşlardır.Hatta tek manası olan, başka bir manaya gelmesi mümkün olmayan âyetlerin mealini bozmuşlardır.Yani muteşabih değil, muhkem olan, tek anlamı bulunan âyetleri tahrif etmişlerdir.Bunu yapmalarının bir çok sebepleri vardır.İslam karşısında mağlup olduklarından dolayı düşmanlık diyebilirsiniz.Cehalet, akılsızlık ve mantıksızlık olarak adlandırabilirsiniz.Kur'an ilminden ve tevhid ahlakından uzak olduklarını söyleyebilirsiniz.Ancak bunun en büyük sebebi uydurma hadis dinlerini meşru göstermek için bu korkunç cinayeti işlemişlerdir.Manasını tahrif ettikleri âyetlerden bir tanesi deşudur."...Resul (Elçi) size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun, çünkü Allah'ın azabı çetindir."(Haşr-7)Şia ve Ehli Sünnet alimleri o derece cahiller ki,Resul (Elçi) ile Nebi'nin arasında bulunan farkı bilmediklerinden dolayı bu âyette geçen "Resul" kavramını es geçerek, bu meali apaçık olan âyete şöyle bir mana vermişlerdir."Peygamber"size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının..."Yani onların anlayışlarına göre uydurma rivayetlerle kendilerine intikal etmiş bütün hadisler, "peygambere" gelen vahiy mesabesinde Allah'ın kesin emirleri gibidir.Dolayısıyla onlara göre "peygamber heva ve hevesine göre konuşmayacağı, Kuran'ı tefsir etme görevi de olduğu için" artık Allah Resulü adına yalan ve iftira olan bütün rivayetlerle Kur'an'a paralel hatta ondan daha da önemli bir din oluşturmuşlardır.Halbuki yukarıda söz konusu edilen Haşr süresinin 7.âyetinin gerçek meali şöyledir."Resul (Elçi) (Allah tarafından kendisine indirileni size tebliğ ettiği için) o size ne verdiyse alın, size (Elçi sıfatıyla) neyi yasakladıysa ondan da sakının!" demektir.Yani âyetin manasını esas belirleyici unsur Allah'ı temsil makamında bulunan "Resul"kavramı oluyor.Resul (Elçi) kavramına "peygamber" kelimesi ile mana verilince Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü, Kur'an'ın çözümü, Kur'an'ın sistemi darmadağın oluyor.Dolayısıyla benim Kur'an ehli muvahhidlerden ricam Kur'an'ın manasını korkunç bir şekilde bozan, anlamını tahrif eden, anlaşılmasını son derece zorlaştıran en tehlikeli kelime olan "peygamber" kelimesini kullanmamalarıdır.İşte Şia ve Ehli Sünnetin sözde âlimleri "Resul" ibaresinin hangi anlama geldiğini bilmediklerinden dolayı Allah Resulü'nden asırlar sonra uydurulan bütün hadisleri ondan gelmiş ilâhi vahiy olarak kabul etmişlerdir.Cehaletin böylesi ancak tahsil ile elde edilir.Allah'a yemin ediyorum tahsil haricinde böyle bir cehalet elde edilmez.Onların tahsil ettikleri tek şey, Emevi- Abbasi Ehli Sünnet dini ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia'nın kaynaklarındaki yalan ve uydurma rivayetlerle oluşturulan ilahların ve evliyanın batıl ve şirk dinidir.Resül insanlara sadece vahiy'le uyarır, vahyi verir, vahiy ile helal ve haram kılar. Yani belirleyici olan, aslında helal ve haram kılan sadece Allah'tır. Allah'ın helal ve haram kılması da ancak vahiy ile olur. Vahyin sözcüsü ve duyurucusu da Resül'dür.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder