24 Ağustos 2021 Salı

KUR'AN'A İHANET TARİHİ (3.YAZI)Nebi(a.s) dan sonra siyasi düşüncede meydana gelen iki ayrı ucu teşkil eden Sünni ve Şii din adamları "hüküm" konusunda aynı inancı paylaşmaktadır. Yani Sünnilere göre yüce Allah siyasi hakimiyetini iman eden toplum vasıtasıyla daha doğrusu devleti idare eden "Kral, halife ve padişah" vasıtasıyla, Şiilere göre ise "masum imamlar" vasıtasıyla gerçekleştirmektedir. Ehl-i Sünnet ve Şia din adamları "hüküm" ve "hakimiyet" âyetleriyle aslında atalar dininin sorgulandığını akıl edemediler. Yani hanif İslam'a vurdukları darbeler düşmanlık, kin ve nefretten değil, Kur'an'a karşı olan cehaletten kaynaklnmıştır. Bununda en önemli üç sebebi mevcuttur. 1-)"Nebi ile Resul'ün" arasında bulunan onlarca farktan haberleri olmamaları yani Nebi ve Resülün hangi anlama geldiğini çözememeleri, Muhammed (a.s) gerçek konumunu bilmemeleri. 2-) Vahyin bağlam ve bütünlüğüne karşı kayıtsız kalmaları yani vahyi parçalayıp çok sınırlı âyetlerde zihinlerinin kitli kalması. 3-) Kur'an'ın kavramlarına karşı ilgisiz kalmaları.Bir düşünün, beşeri kaynak olan hadisler için binlerce kavram geliştirirken, Kur'an'ın en basit kavramlarını anlamaktan uzak kalmışlardır. Mesela:Şia ve Ehli Sünnet'in din adamlarına göre "Resul'e itaat etmek" rivayetleri benimseyip din olarak almak anlamına gelmektedir.Dolayısıyla bütün mesele Kur'an'a karşı olan cehalette gelip düğümleniyor. Şii din adamlarına göre toplumun kendisine özgü bir anlayışı ve gerçekliği yani siyasal bir hakimiyet-i bulunmamaktadır. Çünkü toplum Kur'an'ı tam olarak anlamaktan mahrumdur. Şii din adamlarına göre, Kur'an'ı tam olarak anlama ve hayata aktarma sadece "Allah tarafından masum kılınmış on iki imam" tarafından gerçekleştirilir.Şia âlimleri, "Temiz olmayanlar ona dokunamaz" (Vakıa-79) âyetini "on iki imamdan başka gerçek olarak kimse Kur'an'ı anlayamaz" olarak okumuşlardır.Onlara göre Ahzap süresi 33. âyetiyle Allah, Ehl-i Beyti her türlü günahtan korumuştur. On iki imamın otoritesini temin eden şey onların Allah tarafından tayin edilen hakları ve bütün hatalardan masum olmalarıdır.Şia'ya göre zamanın imamını tanımayanlar gerçek Müslüman olmazlar.Diğer taraftan Sünni anlayışa göre ise Allah'ın vekili ve gölgesi padişahlar ve devlet adamlarıdır.Yani her ikisinde de Allah'a ait olduğunu inandıkları siyasal egemenlik O'nun vekilleri tarafından kullanılmaktadır."Haricilik mezhebi, isim olarak sevilmemesine rağmen, hüküm ve hakimiyet olayında Şia ve Ehl-i Sünnet'in anlayışına damgasını vurmuştur. Yani Şia ve Ehli Sünnet'te, siyasi ve devlet yönetiminde genelde harici anlayış hakim olmuştur.Bugün de hüküm âyetlerinin Hârici yorumu, Ehl-i Sünnet ve Şia'nın anlayışına hakimdir. Sadece hakimiyet meselesi değil, Kur'an'da geçen pek çok kavramın içeriği Ehl-i Sünnet ve Şia din adamları tarafından yanlış yorumlanmış ve bu yanlışlıklar hâlâ devam etmektedir. Halbuki hüküm ve hakimiyetle ilgili âyetlerin devletin yönetimi ile yani siyasetle ilgili olmadığı, göklerde ve yerde mutlak güç sahibinin Allah olduğu âyetlerde vurgulandığı görülmektedir. Mutlak gücün Allah'a ait olduğu konusunda Ehl-i Sünnet ve Şia arasında bir ihtilaf söz konusu değildir.Esas ihtilaf, yüce Allah'ın, devlete ve insana hükmetme, hakimiyet kullanma gücü olan siyasi egemenliği verip vermediği konusundadır. Kur'an'a göre siyasi hakimiyetin insana ait olduğu açıkça ortaya konmaktadır.Devlet ve toplum idaresinde Allah'ın emri, topluma ait işlerin toplumsal idare yani Şura tarafından bir düzene sokulmasıdır.(Âli İmran-159; Şura-38)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder