PARALEL DİN
(4.YAZI)
Müntesipleri tarafından Fetö liderine biçilen Kur'an'ı ve islamı tamamlama yetkisi, Ehl-i Sünnet ve Şia mezhebinin bütün ekollerinde var olan bir inançtır .
Zaten bunu da binlerce eserle göstermişlerdir.
Bu mezheplere göre önce Muhammed ( a.s )
adına uydurulan binlerce hadis yoluyla kendisine biçilen dinin eksiklerini tamamlama, daha sonra Allah Resulü adına dini bir yetki verdikleri kişiler
vasıtasıyla Muhammed (a.s)ın eksik bıraktığı yerleri tamamlama (içtihatlar, mezhepler, firkalar, cemaatlar, tarikatlar) adı altında orijinal din tanınmaz hale getirilmiştir.
Şu anda Ehl-i Sünnet ve Şia'nın kaynaklarında bulunan din ile Allah'ın Kur'an'daki dini doğu ile batı kadar birbirinden uzaktır.
Allah Resulü'nün vefatından sonra yalancılar tarafından kendisine verilen dini tamamlama yetkisinden kendisinin haberi yoktur.
Bu olay aynen İsa (a.s ) ı ilah, Rab ve Allah'ın oğlu ilan eden Hıristiyanların yaptıklarına benzemektedir.
"(Hani bir zamanlar) Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara,
"Beni ve anamı, Allah ile beraber iki ilâh edinin" diye sen mi söyledin, buyurduğu zaman o, "Hâşâ!" Seni tenzih ederim, hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz.
Ben böyle bir şey söyleseydim şüphesiz onu bilirdin.
Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin"
(Maide, 116)
"Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim.
Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim.
İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine şahit idim. Beni vefat ettirince artık onların üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin"
(Maide, 117)
Yukarıdaki ayette geçen "Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim.
Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim"
bölümü çok önemlidir.
1-) Allah'ın elçileri sadece Allah'a tarafından indirilen vahyi tebliğ ederler.
2) Din ve hüküm olarak Allah tarafından indirilen vahyi aşmak şirk kabul edilmiştir.
Dolayısıyla Ehl-i Sünnet ve Şia'nın kaynaklarındaki yalan ve uydurma rivayetlerle oluşturulan din paralel bir dindir.
Tevhid akidesini bozmak,
emperyalist batıya sömürge yapmak amacıyla Hindistan'dan getirilen tasavvuf dini de Kur'an, ilim, akıl ve tefekkür düşmanı paralel bir dindir.
Özellikle Ehli Sünnet dininde bulunan "sünnet kitaba egemendir" (essünnetü kâdiyetün alel kitébi)
"sünnet kitap üzerinde söz sahibidir"
"sünnet (hadis) olmadan Kur'an anlaşılmaz"
şeklindeki ifadelerin kime ait olduğuna dair tartışmalar yapıladursun,
bu ahmakça sözler erken zamanlardan itibaren paralel Ehl-i Sünnet dininin temel inancı haline gelmiştir.
Herhangi dini bir konuda son sözü söyleyecek olanın Sünnet (hadis) olduğu ve
"Kur'anın sünnete ihtiyacının sünnetin Kur'an'a ihtiyacından daha fazla olduğu inancı ümmetin içinde öylesine kök salmış ki,
Kur'an'ı tek kaynak olarak kabul eden muvahhidler sapıklık ve cehaletle itham edilmişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder