"HULUL"
Kur'an'a baktığımızda son derece kolay bir mana ve sade bir dil kullanıldığını görüyoruz.
Çünkü yüce Allah herkesin Kur'an'ı anlaması ve dini saf yaşaması, hiç kimsenin Kur'an'dan ve onun dininden mahrum olmaması için Kur'an'ın açık seçik olarak anlaşılmasını sağlamıştır.
Tasavvuf dinine baktığımızda ise son derece karmaşık bir din ve dil İle karşılaşırız.
Tasavvufçu müşrikler hiçbir zaman inançlarını açık olarak söyleme cesaretini göstermediler.
Bir sürü zor, karmaşık, gizem dolu, halkın anlamadığı kelimeler kullanırlar.
Hallacı Mansur'dan, Beyazıt-i Bestamiye, Muhyiddini Arabi'den Celaleddin-i Rumi'ye kadar tasavvufçular çoğu zaman inançlarını gizlemışlerdir.
Fakat çömezleri, halifeleri ve talebeleri tarafından inançları bazen bilinçli veya bilinçsiz olarak dışarı sızdırılır.
Bütün kavimlerin sahip olduğu inanç, tasavvufçuların içini yakan, kavuran, bir türlü açık bir şekilde ortaya koyamadıkları inançlarının adı "hulul"dur.
Hulul: "Allah'ın insanda bedenlendiği, insanın yüzünde ve bedeninde tecelli ettiği düşüncesi ile ilgili bir inançtır.
Tarikatlarda bulunan şeyh'in konumu, yanılmazlığı, masum oluşu, kerametleri ve olağanüstü olayları meydana getirme hikayeleri bu inanç ve anlayıştan kaynaklanmaktadır.
Yani her ne kadar şeyh zahiren insan süretinde görülse de aslında o Allah'tır.
Yoksa İsmailağa tarikat sözcülerinin "Kim bir şeyh-i kâmilin huzurunda bir an beklemiş olsa, yüz elli yıl huşu ile yapmış olduğu ibadetten üstündür" dedelerinin bir anlamı olmazdı.
Bu inancı bilen fanatik hiç bir tarikatçıya, şeyhin hata ettiğini kabul ettiremezsiniz.
Hulul: Cübbeli Ahmet'in şeyhi için söylediği "Ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm" inancın adıdır.
Eski Mısır ve Yunanistan başta olmak üzere insanlık tarihinde hulul inancının etkilemediği hiç bir kavim, topluluk, uygarlık ve medeniyet olmamıştır.
İşte Tuğrul İnançer'in "Muhammed'e kul" olunmadan "Allah'a kul olunmaz" dediği şey hulul inancıdır.
Yine İsmailağa tarikatına mensup olan Bayram Ali Özttürk'ün "Muhammed eşittir Allah" dediği şirk ve küfür dolu sözleri bu inancın eseridir.
Kadim kavim ve milletler bu inancı çekinmeden, açık bir şekilde ortaya koyarlardı.
Bununla alakalı Kur'an'da yüzlerce âyet mevcuttur.
Kadim kavim ve milletler din adamlarına "evliya" ve "ilahlarımız" kelimesini hiç çekinmeden kullanmışlardır.
Nuh (a.s) ın kavmi şöyle diyordu. "Sakın ilahlarınızı bırakmayın, hele Ved'den, Suva'dan,Yeğus'tan, Ye'uk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin"
(Nuh- 23 )
Hud (a.s) ın kavmi Âd şöyle diyordu.
"Ey Hud! Sen bize açık bir mücize getirmedin, biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz"
(Hud- 53 )
İbrahim ( a.s ) ın kavmi şöyle diyordu.
"Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?"
(Enbiya-62 )
Müşrik Mekke halkı şöyle diyordu. "(Muhammed ) İlahları ,tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu acaib bir şeydir! (Sâd- 5)
Yine kadim mekke milleti.
"Şayet ilahlarımıza inanmakta sebat göstermeseydik,(Muhammed ) bizi neredeyse ilahlarımızdan saptıracaktı"
(Furkan-42)diyorlardı.
Bütün Allah Elçilerinin kavimleri tasavvufçular gibi evliya ve ilahlara tapıyorlardı.
Yüce Allah şöyle buyuruyor.
"Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri geldiğinde, Allah ile beraber taptıkları ilahları, onlara hiç bir fayda sağlamadı, ziyanlarını arttırmaktan başka bir şeye yaramadı"
(Hud-101 )
"Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. Onunla beraber kendilerine bir takım evliyalar edinenler:
Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz..."
(Zümer- 3)derler.
Bu âyetlere gibi yüzlerce âyet vardır.
Yani Allah'ın Resulleri içinde dinsizlikle mücadele eden olmamıştır.
Allah'ın bütün elçileri dine karşı din ile, dinci ile, imana karşı iman ile, ilahlarına ve evliyalarına ölümüne bağlı olan din adamlarına karşı mücadele etmişlerdir.
Peki tasavvufçular kadim kavimler gibi "Muhammed"(a.s) veya şeyhleri için direk olarak neden "ilah" veya "Allah" demiyorlar.
Kur'an'da şirk çok sert kınandığı, en büyük bir zulüm görüldüğü için tasavvufçu müşrikler açık olarak buna cesaret edemiyorlar.
Bunun yerine dolambaçlı ifade ve kelimeler. kullanıyorlar.
Bu ibare ve kelimelerden çok zengin bir kavram hazinesi bile meydana getirmişlerdir.
Bu kavramlardan "Gavs, gavs-ı sâni, kutub, kutb-ul aktab, insan'ı kâmil, revâsi, mürşid, mürşid-i kâmil, hakikat-ı Muhammed'iye, Yediler, Kırklar" bazılarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder