14 Temmuz 2020 Salı

HANGİ MUHAMMED? 
(1.YAZI)
 Yüce Allah tarafından seçilip kendilerine vahiy indirilinceye kadar müşrikler Nebi ile Resulleri  benimser, onlara ciddi saygı duyar ve onları severler.
Resul oluncaya kadar aralarında önemli bir sorun yaşanmaz.
Fakat ne zaman Allah tarafından Resul olarak gönderilirlerse şirk ve tevhid (İslam) mücadelesi yüzünden  çatışma ve ayrışma baş gösterir.
Bu konuda en güzel örnek Salih (a.s) dır.
Kavmi arasında sevilen biri olan Salih (a.s) Resullük  görevi verildikten sonra kavmi kendisine  aynen şunları söyledi.
"Dediler ki: Ey Salih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına kulluk etmekten bizi engelliyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine kulluğa  çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz"
(Hud,  62)
İşte bunun gibi,  Şia ve Ehli Sünnet âlimleri Muhammed'i çok severler! Ama Allah Resulü olan Muhammed (a.s) ı değil, Mekke vatandaşı olan Muhammed'i severler.
 Müşriklerin özelliği budur.
 Onlar hiçbir zaman kendisine Allah tarafından vahiy indirilen "Resül" ve "Nebi" Muhammed'i sevemediler.
 Hiçbir zaman "Resül" ve "Nebi" Muhammed'i görmek istemediler.
 Görmek istedikleri tek kişi Mekke ve Medine'de yaşayan vatandaş Muhammed'dir.
 İşte bundan dolayı "(Ey Resul! )Biz seni âlemlere (insanlara) rahmet olarak gönderdik"
(Enbiya, 107)
âyetinde bulunan  "rahmet" kelimesini "Resullük" makam ve  mertebesiyle "risalet ve vahiy" ile  değil,  Muhammed ile ilişkilendirdiler.
 Risalet misyonunu  ve vahyin  rahmetini umursamadılar, Risâleti anlayamadılar.
 Halbuki "rahmet" tamamen "vahiy" ve "risalet"  yani "Allah" ile alakalı bir lütuf ve nimetti.
"...Bu Kur'an uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır. İman eden bir toplum için bir RAHMET ve bir hidayettir"
(Yusuf-111)
Şia ve Ehli Sünnet dininin âlimleri  "Allah ve meleklerinin "Nebi"ye olan  salat'ı" (yardım ve desteğini) de bağlam ve bütünlüğünden (Ahzab, 56) kopararak "Muhammed'e salâvât getirme" olarak tahrif etmişlerdir.
Halbuki "Allah ve melekleri sadece Nebi'ye değil, müminlere de salât ederlerdi.
"Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize "yusalli aleyküm" " üzerinize salât eden"  yardım ve desteğini gönderen O'dur : Melekleri de size destek olur yardım ederler. Allah müminlere karşı çok merhametlidir"
( Ahzab-43)
 Ehl-i Sünnet ve Şia'nın muhaddis ve müctehidleri yani âlimleri yanında,  "Nübüvvet, vahiy ve risalet" önemli değildir.
 Varsa yoksa "Muhammed" sadece ve sadece "Muhammed'"dir!
 Aslında  Mekke müşrikleri de vatandaş Muhammed ( a.s) a râzı idiler.
 Mekke müşrikleri Muhammed'i çok seviyor, saygı duyuyor, onların kaynaklarına göre aralarında hakem oluyor, kutsal siyah taşı yerine o koyuyordu.
Önemli mallarını ve ziynet eşyalarını ona teslim ediyorlardı.
 Mekke müşriklerinin vatandaş Muhammed ile hiçbir sorunları yoktu.
 Tek sorun evliya ve ilahlarına karşı çıkan "Allah'ın Resulü" Muhammed idi.
Onlar şöyle diyorlardı.
"Aralarından kendilerine bir uyarıcı (Resulün) gelmesine şaşırdılar ve kafirler.
"Bu yalancı bir sihirbazdır! İlâhları, tek bir ilâh mı yaptı? Doğrusu bu acaib bir şeydir! dediler"
(Sâd-5,6)
Yani Müşriklere göre sorun Muhammed değil, Allah'tan vahiy alan Resul idi.
 Şia ve Ehli Sünnet muhaddis ve müctehiderini  de Kur'an'daki  "Allah Resulü"  Muhammed hiç ilgilendirmiyor.
 Onların tek ilgilendikleri rivayetlerdeki saf, ümmi, hiçbir şeyden haberi olmayan, Kur'an ile hiçbir bağlantısı bulunmayan, evliya ve İlâhlarına karışmayan vatandaş  Muhammed'dir. 
Peki rivayetlerini uydururlarken neden "kale Muhammed'ün"  "Muhammed şöyle dedi" değil de, "kâle Rasulullah" olarak yayınlamayı daha uygun gördüler?
 Onu da ümmi halkı aldatmak ve insanları Allah'ın hidayet  yolundan engellemek  için yaptılar.
Yani "Resul'ün" karizmasını kullandılar.
 Yoksa  "Muhammed'ün Resulullah" (Muhammed Allah'ın Resulüdür)  onlarda anlamsız ve kuru bir slogandan başka bir şey degildir.
  Onlar da "Nebi" ve "Resul" önemli değildir.
 Çünkü "Resul" kavramının nasıl ehemmiyetli  bir  mana taşıdığından zerre kadar bir bilgileri yoktur.
 Eğer olsaydı yalan haberlerinin başına "kâle Resulullah" iftirasını atamazlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder