BAĞLI OLDUĞU HULUL İNANCINI EN AÇIK ŞEKİLDE ORTAYA KOYAN YUNUS EMRE BİR ŞİİRİNDE DİYOR Kİ " Peygamberimiz, gökyüzüne çıkıp da Miraç'ı gerçekleştirdiği zaman onunla beraber bulunan benim. Peygamber'in yanında olan ve sofrasında oturan yakınlarıyla çıplak ve samimi sohbet eden gene benim. Sabretmeyi ve kanaati Hoşgören kırklarla olan ve 40 kişiyle tek bir gömleğe kanaat eden gene benim. Hem halife Ömer'e adalet işlerinde yardım ettim, hem de oğlu ile günah işleyip cezaya çarpıldım. Hiristiyan bir Dilber uğruna dinini değiştiren Abdurrezzak beni kendine yoldaş etti. "Allah benim "diyen Hallacı Mansur ile birlikte asılan benim. Musa Peygamber ile çok görüştüm, Çok konuştum. İsa peygamber ile göklere çıkan benim. Adımı Yunus diye taktım, sırrımı aleme açıkladım bundan sonra da dilde söylenen benim. Ben öyle bir Sultanım ki kadim den( Ezel den) başlayıp sonsuza kadar hükmüm sürecektir. Benim zevalim yoktur. Gene yedi iklime hükmeden, insanlara hükmedip onları diri tutan Sultan gene benim. Yeryüzünü yaratan, üzerine gök kubbeyi oturtan, büyük denizleri ve dalgaları meydana getiren Ben olduğum gibi, Tufanı meydana getiren, Nuh Peygamber ile ailesini Tufan felâketinden kurtaran da benim. Dur emrini verince göklere, gökler hemen durdu ve benim istediğim gibi karar kıldı. Dünyaya yüz bin çeşit insanı getiren gönderen de gene benim. Yusuf Peygamber ile kuyuya inen, erzak almak için Mısır'a gelen, kardeşlerinin terazilerine altın dolduran, hepsini zengin eden Mısır'ın sultanı de benim. Dervişlerle Derviş olan, Onlarla aynı safta Duran ben olduğumu gibi, sofularla el bağlayıp ibadet eden o keramet sahibi,o Rahman olan merhametli varlık da benim. Ben Kaf Dağından Kaf Dağı'na kadar her tarafa hükmederim. Devler ancak Benim emrimde olup benim emrin dışına çıkamazlar. Rüzgarlara binerek seyran eden bu mülkün sultanı de benim. Bunları diyen Yunus değildir. Bunları söyleyen sadece Kudret dilidir. Benim ilk( Ezel) ve son ( Ebed )olduğuma inanmayan kafir olsun"( Yunus Emre Divanı sağlam Yayınevi Murat Sertoğlu sayfa 193 194) Bunları söyleyen Yunus Emre, Tevhid ve Hulul inancı arasında gidip geliyor.Yani hulul inancı kendisini şüpheye düşürüyor. DİYOR Kİ "Ey Ahbaplarım, ey kardeşlerim, çok güç bir durumdayım ne yapacağımı bilmiyorum. Ne yapayım ne edeyim. Ya Yüce tanrı Beni kulluğundan çıkaracak olur. Sen benim kulum değilsin derse ben neylerim. Başım hakaret ve zillete uğramış olarak önüme düşer. Göz yaşlarım Hiç durmadan akmaya başlar. Mahşer günü yerim ebediyyen Yanacağım cehennem olsa ben neylerim. Suçlarımı andıkça İçim Yanar. Gözlerim kanlı yaşlarla dolar. Hakkın huzuruna çıkacağım vakit ona karşı Yüzüm Kara olursa ben ne ederim. Gerçek şu ki İçim fesat ile doludur. Ey Allah'ım ne olur Suçumu bağışla, Yarın yerim Cehennem olacak olursa ben neylerim sonra. Evet fesat içinde kaldım. Suçlarını biliyorum. Yunus Bundan dolayı derdim arttı der. Mezara girince kabrim Dar Gelir orada sıkıntıya ve azaba uğrayacak olursam ben ne yaparım" (a,g,e sayfa 236) YUNUS EMRE, hulul inancı ve Tevhid arasında kalmış içinden çıktığı milletin inancından dolayı doğuştan hulul inancı ile birlikte büyümüş, belli bir zaman sonra kur'an ve Tevhid dini ile karşılaşmış iki din arasında gel gitler yaşamış birisine benzemektedir. Hulul inancından kurtulmak çok zor olmakla birlikte Allah'a olan sevgisinden dolayı bu inançtan Tevbe etmiş ve Allah'ın huzuruna Tevhid dini ile gitmiş olabilir Allah en doğrusunu bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder