19 Eylül 2021 Pazar
KURAN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(9.YAZI) 26-) Hiç şüphesiz Allah (hakkı ortaya koymak için) sivrisinek ve onun da üstünde (femé fevkahé) bir varlığı misal vermekten haya etmez. İman edenlere gelince, onlar böyle misellerin Rablerinden gelen hak (bir amaca yönelik) olduğunu bilirler.Kafir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murad eder! derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, bir çoklarını da hidayete erdirir. Fasıklardan başka hiç kimse ondan (Kur'an'dan) sapmaz.(Hidayet ve sapkınlığın tek göstergesi vahiy'dir yani hidayet ve sapkınlık Kur'an'la ilgili bir durumdur. Kayıtsız şartsız Kur'an'a iman eden hidayeti, ondan yüz çeviren sapkın olmuştur. Yoksa yüce Allah Kur'an'dan bağımsız olarak hiç kimsenin akıl ve kalbine zorla yani vahiy dışında mudahale ederek onu hidayet ve sapkınlığa yöneltmez) (Yunus- 108) 27-) Onlar öyle (fasıklar) ki (fıtrat) ahdinden sonra Allah'ın aldığı (teslim-tevhid) sözünü bozarlar. Allah'ın korunmasını emrettiği (hanif din olan İslam) bağını kesip koparırlar ve yeryüzünü fesada verirler. İşte onlar husranda kalanların ta kendileridir.28-) Siz ölü iken size hayat veren Allah'a nasıl küfredersiniz?Sonra sizi öldürecek, sonra size hayat verecek ve en sonunda ona döndürüleceksiniz.(Küfür, din ve hüküm olarak vahyi tek kaynak kabul etmemek, hakkın üzerini örtmek, Kur'an'ın insanlara ulaşmasını engellemektir. Buda din adamları ile ilgili bir durumdur)29-) O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra sema'ya istiva ederek onu yedi gökler (seb'a semâvat) olarak tesviye etti.(düzenledi) O her şeyi hakkıyla bilendir. 30-) Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yerde bir halife kılacağım (céilun fil ardi halifeten) dedi: Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis ederken, fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi kılacaksın? dediler.(Allah da) Sizin bilmediklerinizi bilirim, dedi.31-) Allah Âdem'e bütün isimleri öğretti. Sonra onları önce meleklere arz edip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana haber verin, dedi.32-) Melekler: Seni tesbih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz Alim ve Hakim olan ancak sensin, dediler.33-) Ey Adem! İsimlerini onlara haber ver, dedi. Adem, isimlerini onlara haber verince: Ben size göklerin ve yerin gaybını bilirim. Açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilirim dememiş miydim" dedi. 34-) Hani biz meleklere: Adem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O çekindi ve kibirlendi ve kâfirlerden olmuştu.(İstikbâr, haksız yere büyüklük taslama, kendini öyle gösterme demektir. İblis, Âdem'e secde emrine karşı gelinceye kadar kendine ait özel ismidir. Secde emrine olumsuz tavır takınınca şeytan oluyor. Yani "şeytan" ifadesi bir sicil ve damga anlamına geliyor. Kur'an, şirk, isyan ve küfürde dönülmez yola giren din adamlarına da "şeyétin" (şeytanlar) demektedirZaten Bakara 34.âyette İblis kavramı geçerken, 36.âyette "şeytan" olarak geçiyor. Secde emrinden hemen sonra İblis, şeytan oluyor) "SECDE" NE DEMEKTİR ? Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne baktığımızda yani ilgili âyetleri bir bütün olarak incelediğimizde secde'nin “teslim olmak, kayıtsız şartsız itaat etme" anlamına geldiğini görüyoruz.Secde kavramının Lisan-ül Arap lügatındaki karşılığı şöyledir. “secde” sözcüğünün ilk ortaya çıkışı, “devenin sahibini üstüne çıkarması için boynunu eğmesi” ve “meyve yüklü hurma dallarının, sahibinin rahatça uzanıp toplamasına elverişli olarak eğilmesi” anlamına gelmektedir. Yani devenin sahibinin arzusunu anlayıp, onun isteğini bir emir olarak telakki etmesidir.Kadim tarihte secde kelimesi; “ülke krallarının bastırdıkları para üstündeki kabartma resimlere halkın baş eğerek bağlılık göstermesi” anlamında kullanılmıştır. (Lisan-ül Arab; c:4, s:497)Zaman içinde “secde” kelimesi gerçek anlamını yitirip, şekilsel bir hal almıştır. Dolayısıyla secde sözcüğünün yere kapanma anlamı yoktur. "Teslim olma, bağlılık gösterme, gücünü kuvvetini otoritesini kabul etme" anlamında kullanılan bir sözcüktür. Kur'an'a göre "secde" kavramı; "teslim olma, içten gelerek kabul etme" anlamına gelmektedir. Harr ve Secde Farkı: Yusuf- 100; Meryem- 58; Secde- 15; İsra- 107,109.âyetlerinde hem “teslim olma” anlamına gelen “secde” hem de “duygusal olarak etkilenip bir anda yere kapanma” anlamına gelen “harr” kelimesi aynı cümle içinde geçmektedir.Bu da bize secdenin yere kapanma anlamında olmadığını açıkça gösteriyor.Yani Kur'andaki “yere kapanma” "secde" ile değil, “harr” ile ifade edilmektedir. İlgili âyetlerde “secde ederek yere kapandılar” buyrulur. Yani Allah’ın âyetlerine teslim olarak, "harr yaptılar" yere kapandılar. Böylece secde, harr’dan manâ bakımından ayrılıyor. Harr: Bir meyvenin olgunlaşarak daldan özgürce yere düşmesi gibi bir olaydır. Harr kavramı, âyetleri zihinsel algıladıktan sonra onların mukemmelliği karşısında kalben teslim olmaktan doğan fiziki bir harekettir. Şiilik ve Sünnilik öğretilerinde var olan “secde” anlamındadırYani harr (yere kapanma); âyetleri hakkıyla anlamanın bedensel bir ifadesidir. O halde önce kitabın hikmetini, âyetlerin mükemmel sistemini, mesajın muhteşemliğini akılla görmeli (secde), arkasından içtenlikle har (yere yığılıp) kalınmalıdır. Kur'an'da geçen secde kavramı, fiziksel bir hareket değil, zihinsel bir harekettir. İçtenlikle hayran olma ve kabul ediş vardır.Bu yüzden yukarıdaki “secde ve harr” geçen âyetlere; “Secdeye kapanırlardı” şeklinde değil, “secde ediciler olarak yere kapanırlardı” meali doğrudur. Çünkü secde’nin kapanma ile değil, zihinsel teslim olmakla uyumu, harr’ın ise fiziksel kapanma ile uyumu mevcuttur.Âyetlerin çevirilerinde, “secdeye kapanırlar” deyimini kullandığımızda insanların aklına "namaz" geliyor ve âyetlerin doğru anlamını bulmaları zorlaşıyor. Ama orjinalini ortaya koyduğumuzda “Kuran ifadelerine teslimiyet” olduğu ortaya çıkıyor. Böylece âyetlerde “yere kapanma”yı ifade eden secde değil, “HARR” kelimesi oluyor. Tâbi biz burada "harr" derken, normal "ha" değil, boğazdan gelen bir "ha" dan söz ediyoruz. Çünkü Arapçada bir nokta kelimenin anlamını değiştirir. Mealcilerin bir kısmı, teslim olma, içtenlikle kabul etme anlamında olan secde kelimesini “Harr” kelimesi ile karıştırmaktadırlar. Bunun sebebi, rivayetlerin secde’yi harr gibi nakşetmelerindendir. Âyetlere baktığımızda, secdenin, hareketlerle yapılan bir şey olmadığı, âyetleri yani Allah'ın emirlerini içtenlikle kabul etme anlamına geldiğini görüyorüz. İnsana yakışan her zaman yüce Allah'a secde etmesidir. Fakat Allah'ı hakkıyla tanımadan, takdir etmeden secde etmenin bir anlamı yoktur. O'nu tanımak ve hakkıyla takdir etmek ise, tamamen Kur"an'ı bilmekle ilgili bir durumdur. Aslında Kur'an'ı bilmeyenler, ne Allah'a iman etmiş, ne de ibadet etmiş olurlar. İman, ihlas, takva ve ibadetler Kur'an'ı bilmekle ilgilidir. Aslında yüce Allah'ı bilmeyen, Kur'an'ı öğrenmeyen, İbrahim(a.s) tanımayan hac ve umreye de gitmemesi gerekiyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder