1 Temmuz 2018 Pazar

ŞİA VE EHLİ SÜNNET ÂLİMLERİ RİVAYET VE İÇTİHATLARIYLA KUR'AN'IN MANASINI TAHRİF ETMİŞLERDİR.
 Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis ve alimleri rivayet ve içtihatlarıyla Kur'an'da manasını değiştirmedikleri ve manasını bozmadıkları  âyet bırakmamışlardır.
Özellikle Osmanlı'dan itibaren hem Nebi hemde Resul yerine  kullanılan  "peygamber" kelimesi Kur'an'ı korkunç bir şekilde tahrif etmiş  Nebi ile Resul'ün arasında bulunan sistemi darmadağın etmiştir.
Onlarca ayette gördüğümüz üzere, daha önceki vahiy sahipleri olan Yahudi ve Hristiyan din adamları gibi, Şia ve Ehli Sünnet âlimleri de  son vahyi yalanlamış, inkar etmiş, unutmuş, arkalarına atmış ve onu bir rant ve menfaat aracı yapmışlardır.
 Fakat yüce Rabbimizin rahmet ve inayetiyle Kur'an'ın metninin tahrif edilmeden Allah tarafından korunması sebebiyle manası buharlaştırılan âyetlerin gerçek manasını Allah'ın yardım ve desteği sayesinde  ortaya koymaya çalışıyoruz.
Altı Prof'un kaleme aldığı Diyanet Vakfı mealinde  ele alacağımız  âyetlere şöyle bir mana  verilmiştir.
 "Allah'ın nurunu ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlayacaktır"
(Tevbe,  32)
 O Allah,  Müşrikler hoşlanmasalar da kendi dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resulü'nü hidayet ve hak din ile gönderendir"
 (Tevbe, 33)
 "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır"
 (Saf, 8)
 "Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için "peygamberini" hidayet ve hak ile gönderen odur"
(Saf, 9 )
"Bütün dinlerden üstün kurmak üzere "peygamberini" hidayet ve hak din  ile gönderen odur. Şahit olarak Allah yeter"
( Fetih, 28)
Bu âyetlerde belirleyici olan ve âyetlere hatalı bir yön veren  "liyuzhirahu" yani "zahara" fiilidir.
 "Zahara" hangi anlama gelmektedir ?
  "Zaharaş-Şey'ü"  sözü aslında bir nesnenin görünürdeki dış tarafında olup gizli olmadığını" ifade eder.
 Yani "göz ve basiret, gözlem ve araştırmak isteyenler için çok açık, âşikâr hale gelen, açığa çıkan her türlü şeyle" ile ilgili kullanılan bir kelimedir.
(Rağıb, müfredat, zahara kelimesi)
"De ki: Rabbim ancak açık (zahara)  ve gizli kötülükleri haram kılmıştır,,,"
(Araf, 33)
" Karada ve denizde fesat arttı, yayıldı, açık hale (zahara) geldi,,,,"
 (Rum,  41)
 "Allah'ın, göklerde ve yerdeki nice varlık ve imkanları sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık (zâhireten) ve gizli olarak size bolca İhsan ettiğini görmediniz mi,,,"
( Lokman, 20)
 Allah tarafından vahiy vasıtasıyla tüm elçilere  indirilen tevhid  dini olan İslam diğer bütün şirk dinlerine karşı zaten üstündür.
Allah tarafından indirilen tevhid anlamında olan  İslam dini  şirk  dinlerinden üstünlüğü tartışılmaz bir gerçektir.
 Fakat  insanlık tarihinde inanç, ahlak, yaşantı, hayat tarzı ve amel  olarak hiçbir zaman tevhid dini olan İslam diğer şirk dinlerine  karşı  bir üstünlük sağlamamıştır. 
Tam aksine Kur'an'ın yüzlerce âyetine baktığımızda  tevhid ehlinin  her zaman ve zeminde  azınlıkta kaldıklarını ve özellikle tevhid ehlinin öncüleri olan Allah elçilerinin  büyük ızdıraplara muhatap olduklarını açık olarak görüyoruz. 
Yani şirk dinine mensup olan zalim zorbalar  son vahiy'den öncede sonrada yaşantı ve ahlak bakımından 
her zaman ve zeminde  hakimiyeti ve üstünlüğü ellerinde bulundurmuşlardır.
 O halde Kur'an'ın bağlam ve  bütünlüğüne  baktığımızda
söz konusu ayetlerde geçen "liyuzhirahu" kelimesine
"üstün kılmak için" gibi bir anlamın verilmesi âyetlerin manalarını  tahrif  etmiştir.
Halbuki  âyetlerde geçen
 "liyuzhirahu" fiiline  "açık olarak ortaya koymak için" gibi bir mealin  verilmesi, 
Kur'an'ın sistemine son derece uygun düşmektedir.
  Çünkü Kur'an'ı Mübin  İslam dininin  yani tevhid inancının üzerinde o derece durmuş, o kadar  yoğun misaller ve anlatımlar ortaya koymuş ki,
artık tevhid konusunda hiç kimsenin  Allah'a karşı bir bahane ve mazeret ileri sürmesi mümkün değildir. 
 Hatta birisi  Kur'an için "tevhid ve güzel ahlak kitabıdır" demiş olsa, hakikaten doğru söylemiş olur.
 insanlar Kur'an'ı  ilk duydukları zaman akıllarına sadece tevhid inancının güzelliği ve şirk'in   çirkinliği gelecektir.
Dolayısıyla âyetlerde geçen "liyuzhirahu" "üstün kılmak için" değil, "açık olarak ortaya koymak için" anlamına gelmektedir.
Zaten Tevbe 32 ile Saf 8 bu anlama destek
 vermektedir.
O halde söz konusu âyetlerde geçen "liyuzhirahu" "üstün kılmak" anlamında değil, "açık olarak bütün yönleriyle  ortaya koymak" anlamına kullanılmıştır.
Tekrar ederek söylüyoruz.
Tevhid dini insanlık tarihinde yaşayış ve amelde, inanç ve ahlakta, fikir ve erdemde diğer şirk dinlere karşı  hiçbir zaman bir üstünlük sağlamamıştır.
Muvahhidler her zaman ve zeminde yok denecek az ve etkisiz bir konuma sahip olmuşlardır.
Hatta Allah elçilerinin yaşadıkları zamanda da böyledir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder