1 Temmuz 2018 Pazar

KUR'AN'DA MEZHEPLER VE FIRKALAR NEDEN REDDEDİLMİŞTİR?
MEZHEPLER NEDEN KÖTÜDÜR?
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.
"Şüphesiz bu Kur'an, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti"
( En'am, 153)
 Allah tarafından  indirilen tevhid sisteminin evrensel bir ahlakı, standart ve  üstün kalitede bir yapısı mevcuttur.
 Vahiy'le Allah tarafından indirilen tevhid sistemi ve İslam ahlakı ibret olma haricinde  hiçbir zaman geriye doğru işlemez, ataların uydurma dinini taklit etmeyi reddeder.
 (Bakara, 170; Mâide,104; Lokman,21; Zuhruf,23,24)
Kur'an'ın dini olan İslam insanların önünü açan  bilimsel ve teknolojik gelişmeler  gibi sürekli olarak ileriye doğru bir hedefe yönlendirmektedir.
 Yani Kur'an'ın öyle bir ilmi, öyle bir  sistemi, öyle bir ahlakı, bağlam ve bütünlüğü, akıl ve  mantığı  var ki,  insanların bütün akıl ve fikirlerini  aşacak bir güzelliğe ve  mükemmelliğe sahiptir.
 İnsanlık tarihinde yapılan bütün icat ve keşifler Kuran'da var olan ilmi ve fikri kurallara hiçbir zaman aykırı düşmemiştir.
 Fakat fırka ve cemaatlere, mezhep ve tarikatlara baktığımızda dini, ahlaki, fikri,  ilmi ve ameli  bir standart yakalamak mümkün değildir.
Kur'an bütün insanları muhatap alırken yani vahyin hedef aldığı kitle bir aile gibi bütün insanlık âlemidir. 
Bundan dolayı hangi din  ve kültür,  hangi ilim ve geleneğe, hangi millet ve inanca  bağlı olursa olsun insanların bir araya gelip ilmi ve fikri bir mücadelenin içine girmelerine hiçbir zaman engel koymaz. 
İndirilen vahiy dini  insanların üzerinde dini ve ameli hiçbir baskı kurmaz.
(Yunus, 99; Ğaşiye, 21, 22)
 İnsanlar birbirlerinin  haklarına tecavüz etmedikleri sürece dini ve inanç olarak  tam bir özgürlük içinde hayat sürebilirler.
 Fakat mezheplerde ve fırkalarda  böyle bir özgür anlayış ve evrensel bir ahlak mevcut  değildir.
 Mezheplerde ve  fıkralarda koyu bir taassup,  karanlık bir cehalet, tefekkürsüz  bir taklit hakimdir.
Aynı şeyleri düşünen ve aynı şeylere iman eden   mezhep, fırka, Şia,
cemaat ve tarikatlarda birisi hariçten seslenerek içerisinin oksijensiz, ve havasız olduğunu mutlaka söylemesi gerekiyor.
 Çünkü içeriden hiç kimse bunun farkına varamaz.
İşte indirilen  vahiy ile insanları uyaran Allah elçilerinin ve Kur'an ehli muvahhidlerinin önemi burada kendini gösteriyor.
Yani mezhep ve fırkalarda  zehirlenen zihin ve beyinleri dışarıdan biri uyarması ve uyandırması son derece önemlidir.
Çünkü fırka ve  mezheplerde bu uyarı ve ikaz vazifesini  yapacak  özgür bir  düşünceye sahip birisini bulmak  mümkün değildir.
Mezhep taassubuna  ve fırka karanlığına mahkum olanlar kiyamet gününe kadar bundan kurtulamazlar.
Mezhep ve fırka mensupları  yanlış ve kötü yolda olduklarının farkında olmazlar yani inanç ve fikirlerinin sapık ve kötü olduğunu asla  kabul etmezler.
 ",,,,,,Çünkü onlar Allah ile beraber şeytanları evliya edinmişler. Gerçek böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar"
(Âraf, 30)
 "Kim rahmanın zikri olan Kur'an'dan gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar"
( Zuhruf-- 36, 37)
Dolayısıyla mezhep ve fırkalara BAĞLI olmayanlar şirk ve benzeri günahlardan daha kolay ve çabuk kurtulurlar.
 Çünkü mezhep imamının ve fırka liderinin otoritesini ve  iradesinin aşılmasına müsaade edilmez.
 Yani mezhep imamları ve fırka liderleri sorgulanamaz  birer "İlâh" ve "Rab" konumuna yükseltilmişlerdeir.
 Böyle olunca toplumda ilim ve  fikir,  vicdan ve  tefekkür, irfan  ve yenilenme meydana gelmeyecektir.
Toplumda, tefekkür ve sorgulama,  aklı kullanma, ilmi ve fikri özgürlük olmayınca,  sosyal hayatta gelişme, büyüme, refah ve huzur olmayacaktır.
İlim ve fikirde, icat ve keşifte ilerleme ve gelişme olmayınca, toplum içine kapanacak, durağan ve statik bir hayata   mahkum olacaktır.
Bundan dolayı  kendini yenilemeyen mezhep ve fırka mensupları kendi içine kapanacak,  bozulmaya, kokuşmaya, çürümeye başlayacaklardır.
 İşte bu yüzden Kur'an sürekli olarak "Ey insanlar! Ey insanlar!  diyerek mesajının  evrensel olduğunu, ilâhi evrensel mesajın dar  bir alana hapsedilmesinin mümkün olmadığını öğretmektedir.
 Din tevhid olarak zaten Kur'an'da en ince detaylara kadar yer almıştır.
 Ahlak  ve ibadet açısından da  Kur'an karanlık bir  nokta bırakmamıştır.
 Yine hangi dine mensup olursa olsun insanların birbirlerine karşı nasıl hareket edeceklerini, savaşta ve barışta nasıl bir tutum içerisinde olacaklarına kadar sosyal hayat için  Kur'an birçok detay vermektedir.
 İşte burada önümüze çıkan en büyük tehlike ve aşılmaz engel, mezhep taassubu, ataların uydurma dini ve toplumu etkisi altına alan  baskın geleneklerdir.
 Çünkü mezhep taassubunu ve fırkacılık  karanlığını  aşamadığımız zaman Kur'an'a ve evrensel ahlaka ulaşma imkanını  baştan kaybediyoruz.
Din Allah'ındır, tevhid Allah'ın fıtrat dinidir.
Vahiy evrensel ilâhi bir kalite ve sağlam bir karaktere sahiptir.
Allah'ın dini hak, ilâhların din  batıldır.
(İsra, 81)
 Allah'ın dini hidayet, mezheplerin dini sapıklıktır.
(Yunus, 32)
 Allah'ın dini vahdet, mezheplerin dini tefrika ve bölücülüktür (En'am, 159)
 Allah'ın dini bir bütün, fırkaların dini paramparçadır.
 Allah'ın dini orijinal, mezheplerin dini sanal, Allah'ın dini organik, uydurma din hormonlu, Allah'ın dini şifa, uydurma rivayet dini zehirli ve  hastalıklıdır.
 Vahiy dini insanı tüm dünya karşısında özgür bir birey yaparken,  uydurma hadis dini bin sene önce çürümüşlere mahkum eder.
 Uydurulmuş mezhep dini insanı sayısız ilâh ve Rablere kul köle yaparken, tevhid dini insana özgür bir zeka, mükemmel bir  saygınlık ve evrensel bir  beyin bahşeder.
 Uydurma  şeytanın şirk dininde ilmi  ve teknolojik bir gelişme olmaz.
Uydurma mezhep dinlerinde her mezhep ve fırka diğerini İstemez, birbirini sevmez, hiçbir zaman bir araya gelmez, birbirlerinden nefret ederler.
 Fakat Kur'an'a iman edenler, yalnızca kendi aralarında değil, fanatik Allah ve din düşmanı haricinde kalan bütün İnsanlara iyilik yaparlar, onlara kucak açarlar.
(Mümtehine--8,9 )
Mezhep ve fırka şirkine bulaşanlar dinde  olmayan en ufak bir ayrıntıda boğulurken, kendi batıl dinlerine karşı gelen herkesi kafir ilan ederler.
 Muvahhidler ise  Allah'ın indirdiği âyetleri inkar ve alay edenlerle bile ebedi bir ötekileştirme anlayışına sahip olamazlar.
(Nisa, 140)
 Vahiy insana kötülüklere karşı koyma ahlakını ve adaletsizliklere  isyan etme faziletini kazandırır.
Fırka ve mezheplere bağlılık toplumda eşitlik ve adaletin yerleşmesine mani olur.
(Fetö'de olduğu gibi)
SONUÇ OLARAK: 
Mezhepçi, uydurma rivayetleri Kur'an'a, mezhep imamını Allah'a, imanı küfre, sapıklığı hidayete, şirki İslam'a, fırkasını ihlasa, körlüğü basiret ve ferasete, cehaleti ilme, yalanı dürüstlüğe, cehennemi cennete karşı tercih eden ahmağın ta kendisidir.
Mezhepler ve fırkalar, cemaat ve tarikatlar insanların Kur'an'a ulaşmaları önünde en büyük engel,  en aşılmaz bir barikat, en tehlikeli  bir bataklıktır.
 "Hep birlikte Allah'ın ipi olan Kuran'a sığının, dağılıp parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın:
Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerimizi birleştirmişti ve O'nun(tevhid-islam)  nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz.
Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı.
 İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız"
(ÂLİ İmran,103)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder