KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ
(8.YAZI)
Kur'an'ı Hakim Allah'ın kelamı olmakla birlikte, onun insanlara tebliğ edilmesi bir beşer lisanı olan Arapça dilinin belağat ve kurallarıyla gerçekleşmiştir.
Çünkü Yüce Allah Kur'an'ı Mübin'de "(Allah'ın emirlerini) onlara açıklasın (tebyin etsin- açıklasın- ulaştırsın-tebliğ etsin-okusun) diye her Resulü kendi kavminin lisanı ile gönderdik..."
(İbrahim-4)
buyurmaktadır.
Dolayısıyla Allah'ın emir ve yasaklarının daha kolay anlaşılması ve iletişimin daha sağlıklı gerçekleşmesi için, Allah insana onun konuştuğu dille hitap etmiştir.
Ancak sorun burada bitmemektedir.
İnsana Allah tarafından gönderilen bir kitap- hitap yani ilâhi bir kelam ve hadis olan Kur'an'ı Hakim'in kendisine ait yapısını ve kimliğinin özelliğini kavramadan ve bu konudaki problemli konuları açıklığa kavuştırmadan yani Kur'an'ı Hakim'in bir kitap olarak özelliğini, üslubunu bilmeden, Arapça mahiyetine, indirildiği kültür zeminine ve dilsel özelliklerine akıl yormadan ve vahiy'de yer alan kavramların anlam çerçevesini tam olarak belirlemeden gerçekleştirilen anlama faaliyetleri birçok eksikliği beraberinde getirecektir.
Nitekim günümüzde insanlar Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları anlamadan, hikmet gibi en önemli kavramlarının hangi anlama geldiğini bilmeden, bağlam ve bütünlükten uzak, tek başlarına meal okumaya yönlendirilmekte ve bu sayede Kur'an'ı Hakim'in kendisine özel, hikmetli bir kitap olma özelliğini idrak etmeyen birçok kişi Kur'an'dan istifade edecekleri yerde, kendi fikirlerinde cevaplandırılması zor olan bir çok problemle karşılaşabilmekte, hatta hayal kırıklığına uğramaktadır.
Dolayısıyla Kuran'ı Hakim'i okuma ve eksiksiz olarak anlamaya çalışma öncesi yukarıda belirtilen problemlerin ortaya konmasında ve açıklığa kavuşturulmasında büyük yarar vardır.
Mesajda esas olan onun anlaşılır olmasıdır. Anlaşılmayan bir mesajın iletilmesi veya gönderilmesi anlamsızdır ve amacından yoksundur.
Dolayısıyla Rahmân ve Rahim olan Allah emir ve yasaklarını insanların anlayışlarına uygun olarak göndermiş; kitabını insanlar için anlaşılır bir düzeyde olmasını göz önünde bulundurmuştur.
"Andolsun biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?" (Kamer- 17, 22,40, 47)
Ancak vahye karşı gelen müşrikler dahil ilk muhataplar açısından genelde anlaşılır bir "söz" olan Kur'an'ın, daha sonraki insanlar için neden anlaşılması zor olan bir metin haline gelmiştir?
Bu sorun üzerinde ciddiyetle durulması gerekli olan çok önemli bir konudur.
Bu bağlamda Kuran'ın bir kitap olarak ne olduğunun yani nasıl bir kitap olduğunu veya Kur'an aslında kitap olup olmadığı ortaya konmasında hayati menfaatler vardır.
Zira Kur'an'da bulunan konuların çokça tekrar edilmesi ve dağınık bir şekilde yer alması gibi hususlar ilk bakışta Kur'an'ın bir kitap olarak eksikliği ve kusuru olarak görülebilir.
Bu özellikler bir kitabın karakteri ve yapısı ile uyuşmayan unsurlardır.
Ancak Kur'an yazının sevilmediği hatta nefret edildiği, bundan dolayı yazılı kaynağın bulunmadığı yani yazılı kültürün hiç olmadığı, söz ve hitabetin egemen olduğu ve sözün gücünün hayat alanlarını belirlediği bir ortam içerisinde nazil olmuştur.
Bu bakımdan yazılı dilin egemen olduğu giriş- gelişme- sonuç sistemini Kur'an'da bulmak mümkün değildir.
Yaşanılan olaylar üzerine indirilen mesajın bu anlamda önceden kurgulanmış, başı ve sonu belli olan bir metin olma özelliği bulunmamaktadır.
Son Nebi'ye indirilen vahiy, olay örgülerinin çizgisel bir düzlemde işlenmediği, kaotik konu anlatım yapısının bulunduğu, bir çok tekrarla, etkileyici hitapların yapıldığı, sözlü kültür içerisinde ve konuşma dili çerçevesinde iletilmiştir.
Dolayısıyla yazılı kültür içerisinde yaşayan insanlar açısından Kur'an'ın bu yapısı bir problem oluşturmaktadır ve bu durum, sorunun sözlü kültür- yazılı kültür veya yazı dili- konuşma dili çerçevesinde ele alınmasını gerekli kılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder