17 Mayıs 2019 Cuma

KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ
(8.YAZI)
Kur'an'ı Hakim Allah'ın kelamı olmakla birlikte, onun insanlara tebliğ edilmesi bir beşer lisanı  olan  Arapça dilinin belağat ve  kurallarıyla  gerçekleşmiştir. 
Çünkü Yüce Allah Kur'an'ı Mübin'de "(Allah'ın emirlerini) onlara açıklasın (tebyin etsin- açıklasın- ulaştırsın-tebliğ etsin-okusun) diye her Resulü kendi kavminin lisanı ile gönderdik..."
(İbrahim-4)
 buyurmaktadır.
 Dolayısıyla Allah'ın emir ve yasaklarının daha kolay anlaşılması ve iletişimin daha sağlıklı gerçekleşmesi için, Allah insana onun  konuştuğu dille hitap etmiştir.
Ancak sorun burada bitmemektedir.
İnsana  Allah tarafından gönderilen bir kitap- hitap yani ilâhi bir kelam ve hadis olan  Kur'an'ı Hakim'in  kendisine ait yapısını ve kimliğinin  özelliğini kavramadan ve bu konudaki problemli konuları açıklığa kavuştırmadan yani Kur'an'ı Hakim'in bir kitap olarak özelliğini, üslubunu bilmeden, Arapça mahiyetine, indirildiği kültür zeminine ve dilsel özelliklerine akıl yormadan ve vahiy'de  yer alan kavramların anlam  çerçevesini tam olarak belirlemeden gerçekleştirilen anlama faaliyetleri birçok eksikliği beraberinde getirecektir.
 Nitekim günümüzde insanlar Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları anlamadan, hikmet gibi en önemli kavramlarının hangi anlama geldiğini bilmeden, bağlam ve bütünlükten uzak, tek başlarına meal okumaya yönlendirilmekte ve bu sayede Kur'an'ı Hakim'in  kendisine özel, hikmetli bir  kitap olma özelliğini idrak etmeyen  birçok kişi Kur'an'dan istifade edecekleri yerde, kendi fikirlerinde  cevaplandırılması zor olan bir çok  problemle karşılaşabilmekte, hatta hayal kırıklığına  uğramaktadır.
Dolayısıyla Kuran'ı Hakim'i  okuma ve eksiksiz olarak  anlamaya çalışma öncesi yukarıda belirtilen  problemlerin  ortaya  konmasında ve açıklığa   kavuşturulmasında büyük  yarar vardır.
Mesajda esas olan onun anlaşılır olmasıdır. Anlaşılmayan bir mesajın iletilmesi veya gönderilmesi anlamsızdır ve amacından yoksundur.
 Dolayısıyla Rahmân ve Rahim olan Allah emir ve yasaklarını insanların anlayışlarına uygun olarak göndermiş; kitabını insanlar için anlaşılır bir düzeyde olmasını göz önünde bulundurmuştur.
"Andolsun biz Kuran'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?" (Kamer- 17, 22,40, 47)
Ancak vahye karşı gelen müşrikler dahil ilk muhataplar açısından  genelde anlaşılır bir "söz" olan Kur'an'ın, daha sonraki insanlar için neden  anlaşılması zor olan bir metin haline  gelmiştir?
Bu sorun üzerinde  ciddiyetle durulması gerekli olan çok önemli bir konudur.
Bu bağlamda Kuran'ın bir kitap olarak ne olduğunun yani nasıl bir kitap olduğunu veya Kur'an aslında kitap olup olmadığı ortaya konmasında hayati menfaatler vardır.
Zira Kur'an'da bulunan konuların çokça tekrar edilmesi ve  dağınık bir şekilde yer alması gibi hususlar ilk bakışta Kur'an'ın bir kitap olarak eksikliği ve kusuru olarak görülebilir.
Bu özellikler bir kitabın karakteri ve yapısı ile uyuşmayan unsurlardır.
Ancak Kur'an yazının sevilmediği hatta nefret edildiği, bundan dolayı yazılı kaynağın bulunmadığı yani yazılı kültürün hiç olmadığı, söz ve hitabetin egemen olduğu ve sözün gücünün hayat alanlarını belirlediği bir ortam içerisinde nazil olmuştur.
Bu  bakımdan yazılı dilin egemen olduğu giriş- gelişme- sonuç sistemini Kur'an'da  bulmak mümkün değildir.
Yaşanılan olaylar üzerine indirilen mesajın bu anlamda önceden kurgulanmış, başı ve sonu belli olan bir metin olma özelliği bulunmamaktadır.
Son Nebi'ye indirilen vahiy,  olay örgülerinin çizgisel bir düzlemde işlenmediği, kaotik konu  anlatım yapısının bulunduğu, bir çok tekrarla, etkileyici hitapların yapıldığı, sözlü kültür içerisinde ve konuşma dili çerçevesinde iletilmiştir.
 Dolayısıyla yazılı kültür içerisinde yaşayan insanlar açısından Kur'an'ın bu yapısı bir problem oluşturmaktadır ve bu durum, sorunun  sözlü kültür- yazılı kültür veya yazı dili- konuşma dili çerçevesinde ele alınmasını gerekli kılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder