KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ
(15. YAZI)
Kur'an neden kendini "kitap" olarak nitelemektedir?
"Kur'an'ı Mübin özü itibariyle yazılı bir metin (mektup) değildir.
Tam aksine onun hakim özelliği meşfuh (ağızdan çıkan) ve mesmu ( işitilen) bir kitap olmasıdır"
(Zerkeşi- el' Burhan Fi ulumil- Kur'an)
Ayrıca, Kur'an'ı Mübinin "kitap" olması çoğunun zannettiğinin aksine "yazılı" olmasıyla ilgili değil, sözlü olmasıyla ve okunmasıyla ilgilidir. Şöyle ki: Kitap "ke-te-be: fiil kökünden türetilmiştir.
Bu fiilin masdarı olan "el ketb" deriyi deriye veya bir tabakayı diğer tabakaya iple bağlama demektir.
Bu anlamda "ketebtu-ssekae" "torbayı bağladım" denilir.
Terim olarak "harfleri birbirine yazıyla bitiştirmek" anlamına gelir.
Bu bakımdan, ağızdan çıkan seslerin bir tertip halinde olması durumunda, bu seslere de "kitap" denilir.
( Ragıb el- İsfehani, el Müfredat fi garibi'l Kur'an, 423 - Ebul Beka, külliyat- 307)
Şu gerçek bilinmeli ki, Kur'an'da bir çok ayette geçen "kitap" sözcüğü hiçbir zaman Kur'an'ın yazılış şeklini ifade etmek için kullanılmış değildir.
Allah'ın kelâmının bir düzen ve tertip içinde birlik ve bütünlük göstermesi, bir sisteme sahip olması, koruma altında muhafaza edilmesi ile alakalı bir kavramdır.
Aslında Kur'an'da bulunan "kitap" kavramları "vahiy" anlamına gelmektedir.
Kur'an'da Nebi'lere kitap indirildiği ile ilgili âyetler vardır.
(Bakara-213)
Halbuki Nebi'lere "kitap" değil, "vahiy" indirilmiştir.
(Nisa-163)
Pek çok ayette "Allah Resulüne indirilmeden önce Allah katında bulunan Kur'an'ı Mübin için "kitap" kelimesi kullanılmıştır.
"Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar"
(Müminün- 62)
"...Yaş kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır" ( Enam- 59)
"Ne zaman (Ey Resul! ) sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidiz. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbine gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü ve ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmuş olmasın"
( Yunus- 61)
Demek oluyor ki, Kur'an'da geçen "kitap" bizim anladığımız manada bir kitap olmaktan başka anlamlar ifade eden bir terimdir.
Yani, Kur'an'ın Allah indinde, bizim anladığımız ve bildiğimiz maddi nesnelere yazılı olan bir kitap değil, Allah'ın koruması altında bulunan "vahiy" demektir.
Dolayısıyla yüce Allah, Kur'an'ın insan sözü karışmadan, değişmeden, muhafaza altında olan, kayıtlı, belli, orijinal Allah mesajı olarak indiğini bize anlatmak için onu "kitap" olarak nitelemiştir.
Çünkü, insanlar arasında bir metnin orjinal olarak saklanabilmesi, büyük ölçüde onun yazılı olmasına bağlıdır.
En önemlisi ve asla gözden kaçırılmaması gereken şudur ki, Kur'an'ı Mübin'in ayetleri Resulullah'a yazılı metinler olarak indirilmemiş olmasıdır.
Allah tarafından Resulullah'a Kur'an'ın yazıya aktarılması ile alakalı hiçbir emir ve tavsiyesi bulunmamaktadır.
Allah Resulü'nün Kur'an'ı vahiy katipleri vasıtasıyla yazıya geçirdiği rivayetleri yalan ve uydurmadır.
Allah Resulü (a.s) vahyin, sözün gücüne dayandığını, bir hitap ve çağrı, beyan ve tebliğ, kelam ve hadis, kavl ve dâvet olarak daha etkili olduğunu iyi biliyordu.
Allah Resulü'nün Kur'an'ın belli bir düzen ve tertip üzere bir araya getirmemesi, onu toplamaması ve bildiğimiz anlamda "kitap" a mahkum etmemesinde son derece büyük hikmetler, ince hesaplar, keskin bir zeka, yüce bir akıl ve inanılmaz bir basiret ve feraset mevcuttur.
Kur'an'ı Mübin'den ilk "kitap" olarak bahseden âyet "Sana indirdiğimiz bu kitap mübarektir; âyetlerini İyice düşünsünler, akıllarını kullansınlar da öğüt alsınlar" (Sâd-29) âyetidir.
Bu âyet Mekke'de inmiş bir sürede bulunmaktadır.
Bu ayetin indiği sırada Kur'an henüz tamamlanmamış, bildiğimiz anlamda bir kitap haline gelmemişti.
Kur'an yazılı olarak inmediği de herkes tarafından bilinen gerçektir.
Bu âyetten önce gelen pek çok âyette okumaktan ve okunan şey anlamına "Kur'an"'dan bahsedilmektedir.
Bunun için Kur an önce okunan, Allah Resulü'nden sonra yazıya geçirilip kitap haline getirilen bir hitaptır.
Kur'an'ın Mübin'de, indirilen vahyin, yazılması yazılı metin haline getirilmesi, kayıt altına alınması ile alakalı en ufak bir delil ve işaret bulunmamaktadır.
Fakat onun okunması ve okunarak muhafaza edilmesi ile alakalı yüzlerce âyet mevcuttur.
"Biz onu senin kalbini iyice yerleştirmek için parça parça indirdik ve onu tane tane ayırarak okuduk"
(Furkan-32)
Şüphesiz onu toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okumak bize aittir. O halde biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et. Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir"
( Kiyame- 17, 18, 19)
Kur'an'ı Hakim'in sözlü kültüre sahip bir topluma, 1400 yıl öncesi nazil olduğunu, bu nedenle de Kur'anın kelime hazinesinin sözlü kültürün normları çerçevesinde şekillendiğini anlayamayan, Kur'an'ın esas itibariyle sözlü metin olduğunun farkına varamayan idraki kör bir zihniyet, hiç tereddüt etmeksizin Kur'an'ın esas hikmet ve maksadını anlamakta gerçekten başarısız kalacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Dolayısıyla bir hitap, "levh-i mahfuzda bulunan şerefli bir Kur'an" (Buruc-21,22) sadece zihinlerde ve gönüllerde yer eden, gözle görülmesi, elle dokunulması mümkün olmayan vahiy için "Kur'an'a cünüp ve abdestsiz dokunulmaz" rivayet ve içtihatları bu cahil, kör ve akılsız zihniyetin ürünüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder