KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ
(7.YAZI)
Kur'an'ı kendi bağlam ve bütünlüğü içinde anlaşılmasının vazgeçilmezlerinden biri belki de en önemlisi Kur'an'a temiz bir zihinle önyargısız yaklaşmaktır.
Hissi yaklaşımlarla kişiler daha önceden kabullendikleri batıl sonuçlardan başka hiçbir başarı elde edemezler, olumlu hiçbir sonuca ulaşamazlar.
İnsanların inanç ve fikirlerini batıl sarmalamış ise artık Kur'an'ın anlaşılması imkansız olacaktır.
Bu bakımdan hele kendisinin Allah katından tek gerçek olarak takdim eden Kur'an'ın
"De ki: Kesin delil, ancak Allah'ındır..."
( Enam- 149)
anlaşılması ve yorumlanmasında vazgeçilmez en temel ilkelerden biri, önyargıdan uzak durma ilkesidir.
Yani Kur'an'ı Mübin'den azami istifade etmek isteyen, Nebi adına iftira edilen bütün rivayetler başta olmak üzere,
kimin eseri olursa olsun, isterse büyük olarak tabir edilen muhaddis ve mezhep imamlarından geldiği iddia edilsin,
isterse zamanın âlimi, kutbu olarak inanılan şahsiyetlerin fikirleri ve eserleri olsun, din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kitaba mutlak olarak iman etmemek Kur'an'ın anlaşılmasında önemli bir meseledir.
Aksi takdirde en doğruya ulaştırdığı iddiasında olan Allah'ın kelâmını, insanların peşin hükümle yorumlamaları onun indiriliş gayesinin gözardı edilmesi demektir ki buda, Kur'an'ın tek hidayet ve rehber kaynak olma özelliğini hükümsüz kılacaktır.
Kur'an, kendi ifadesiyle, yukarıda da açıklamaya çalıştığımız gibi, bağlam ve bütünlüğü içerisinde her türlü çelişkiden uzak bir kitaptır.
Bu sebeple onun maksadını kavramının en önemli yolu, hiç şüphe edilmesin, Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları idrak ederek, bağlam ve bütünlük içinde, mezhep ve fırka taassubundan uzak kalarak, önyargısız, temiz bir zihin ve safi bir inançla anlaşılmasından geçmektedir.
Kur'an bir araştırma kitabı değil, bir gönül, sevgi tezekkür, tedebbür, taakkul, tefekkür ve merak ile kendine yaklaşılması gereken ve yaşanan yani inanç ve ahlakı hayata hakim kılınması gerekli olan ilahi bir mesajdır.
Kur'an, tevhid, adalet, merhamet ve güzel ahlak kitabıdır.
Dolayısıyla bugün Kur'an'ı Mübin'in anlaşılmamasının en büyük nedenlerinden birisi rivayetlerin ve ictihadların inanç hayatımızdaki etkinliğinden kaynaklandığını söylersek abartmış olmayız.
Biz Kuran'ı tekrar tekrar bir bütün olarak ele aldığımızda, onun ön yargılardan arınmış bir bakış açısıyla incelediğimizde,
özellikle Müslümanlar arasında derin fikir ayrılıklarına ve çatışmalara yol açan ihtilafların önemli ölçüde azaltılabileceğini ve Kur'an'ın ifade etti o çelişkisizlik niteliğine ulaşma yolunda büyük ilerlemeler kaydedileceği inancını taşıdığımızı söylüyoruz.
Kur'an muayyen konulardaki zihniyetini verirken muhataplarına, kendisine özel bir üslupla hitap eder.
O, bazen insani duygular coşturan, gönüllerin derinliğine tercüman olan eşsiz bir edebi parçanın, ruhlarda icra ettiği etkiyle kıyaslanmayacak bir şekilde karşımıza çıkarken, bazen akla ve muhakemeye hitap eden ilmi bir eserden daha üstün bir ifade tarzı ortaya koyar.
Bu ilâhî kelâmı indiren, yarattığı İnsanın bütün özelliklerini bildiği içindir ki, insanı bütün duyguları ile muhatap alır.
Onun zaaflarını duygularını ve aklını birlikte mütalaa eder.
Şia ve Ehli Sünnet âlimleri Kur'an'ın nazmı ile ilgili özelliklerini, ifadelerinde bulunan edebi sanatları ele alırken o kadar ileri gitmişlerdir ki bu konuda Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünü tamamen ihmal etmişlerdir.
Kur'an hiç şüphesiz Allah tarafından elimizdeki şekilde gelmiştir.
Yapısının güzelliklerini, ender özelliklerini, insicamını, edebi ve belağatini ele almanın gereksiz solduğunu söyleyemiyoruz.
Fakat asıl maksadı olanı gerçekleştirmemişse en azından enerjilerin en önemli olanların yerine daha aşağı derecede önemli konularda harcadığımızı itiraf etmemizde bir mahzur olmasa gerektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder