30 Mayıs 2019 Perşembe

KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ
(20. YAZI)
Kur'an'ı Mübin, onlarca duygu ile yüklü bulunan  insan hafızasındaki durumu ile  bir bilgisayardaki veya mushaftaki durumu arasında büyük bir fark bulunmaktadır.
"Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana, onun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı okumada acele etme ve "Rabbim benim ilmimi artır" de.
( Tâhâ-114 )
"Şüphesiz onu (Kur'an'ı) toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et"
( Kıyamet- 17,18)
"Kur'an kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde yer eden apaçık âyetlerdir...
(Ankebut- 49 )
Buna paralel olarak Kur'an'da dengeli tekrarların varlığı göze çarpmaktadır.
Harfi tekrarların yanında, bir de muhteva tekrarlarını görebilmekteyiz.
Örnek olarak kıssa anlatımları, aynı kıssanın farklı kelimelerle, yeniden anlatımına çokça rastlanmaktadır.
Bu tekrarlar kitabın özelliğine ve formatına  aykırıdır.
Çünkü kitapta tekrar olmaz, kitap tekrar kaldırmaz.
Mesela kitabın başında kullanılan bir cümle artık  sonuna kadar kitabın başka bir yerinde kullanılamaz, bu metnin tabiatına aykırı bir durumdur.
Fakat sözde ve hitabette bir saat içinde bir kelime on defa tekrar edilebilir.
Televizyonlarda canlı olarak verildiği halde bir siyaset adamı aynı konuşmayı bir çok yerde tekrar edebilir.
Ve orada  hazır olanlar kendilerinde bir usanç meydana gelmeden çok dikkatli bir şekilde onu dinlerler.
Yine bir düşüncenin genellikle antitezlerle ifade edilmesi Kur'an'ın en belirgin özelliğidir.
Bu durum elbette bütünüyle sözlü kültürden kaynaklanan salt  bir ifade biçimi olduğunu iddia etmiyoruz.
Temelde sorun tevhid ve şirk ayrımından kaynaklanır;  ancak, denilebilir ki bu ayrımın anlatılmasında sözlü kültürdeki  bu ifade tekniğinden ziyadesiyle yararlanılmıştır.
Kur'an'ın kendisi zaten en güzel söz ve çağrı, bir mesaj ve mücadeledir.
"O halde kafirlere boyun eğme ve  Kur'an'la onlara karşı olanca gücünle büyük bir mucadele ver"
(Furkan- 52)
 Bu anlamda "Ey kafirler!  Eğer sözünüzde doğru iseniz delilinizi getirin" gibi ifade biçimleri Kur'an'ın mücadeleci uslubuna güzel  bir örnektir.
Dünyada kutsal kitaplardan başka hiçbir metin mücadele yöntemine sahip değildir.
 Bu da onların sözlü kültüre sahip olmalarından ileri gelmektedir.
Çünkü  kutsal kitaplar hafızalarda taşınabilir bir mahiyette vahyedilmişlerdir.
Bu konuda Kur'an hepsinden daha ileri söz ve hitabet tekniğine sahiptir.
Kur'an'da bulunan kelime kullanımı ve hitabet biçimi olağanüstü bir güzellik ve büyük bir  heyecana  sahiptir.
Kur'an, kendisinde bulunan hitabet tarzına ve söz gücüne karşı gelen Mekke müşriklerine hayret eder.
Çünkü onda karşı konulmaz ve hayret edici bir  sözün gücü mevcuttur.
Aslında vahiy ehl-i muvahhidler Kur'an'da bulunan sözün gücüne vakıf olsalardı bir çok şeyin değişmesine neden olabilirlerdi.
 Yüce Allah şöyle buyuruyor.
(Ey Resul! ) Biz Kur'an'ı, sadece, sorumluluk Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve  şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle okutarak kolaylaştırdık"
( Meryem- 97)
"Biz Kur'an'ı, öğüt alsınlar diye senin dilinle indirerek kolayca anlaşılmasına sağladık"
(Duhan- 58)
"Andolsun biz Kuran'ı düşünenler için   kolaylaştırdık. Ondan öğüt alan yok mu?
( Kamer- 17, 22, 32, 40)
Tekrar ederek ısrarla vurgulamak gerekir ki Kur'an, kendisinin  yazıya geçirilmemesi ve hafızalarda muhafaza edilmesi yani sözün gücüne sahip olduğunu ortaya koymak  için elinden gelen her türlü imkanı seferber etmiştir. 
 Fakat Kur'an'ın ilk nesli bu mesajı hakkıyla  anlayıp gereğini yerine getirememişlerdir. Yukarıdaki örnekler bağlamında sözlü ve yazılı kültür ayrımını yeniden düşünürsek, bu ayrımın Kur'an'ı anlamada ne derece hayati bir öneme sahip olduğunu görebiliriz.
Kur'an'ın bu özelliğinin  dikkate alınmaması demek yani Kur'an'ı Hakim'deki âyetleri sözlü kültür(hitap-davet-hadis-kelam) bağlamında değil de yazılı kültür (kitap- metin- yazı) bağlamında ele almak bize birçok şeyi kaybettirecektir.
 Zira, yazılı kültüre mensup olan bizler yazılı kültüre ait iletişim alışkanlıklarıyla  Kur'an'a   yöneldiğimizde onun geniş anlam dünyasını, ifade formlarını deforme edebileceğimizin  farkında olmalıyız.
Şayet yukarıda anlatmaya çalıştığımız ifade özelliklerini yazılı metine  aitmiş gibi değerlendirirsek, bu birçok yanlış anlamaya neden olabileceği gibi, aynı zamanda sözlü kültür içinde yerli yerinde olan birçok vurgu da  kaybolacaktır.
Mesela çağrıya dayalı anlatım biçimi sözlü kültürde, bir fikri anlatımda başvurulan en önemli ifade biçimidir. Buna karşın, yazılı metinde bu biçim pek fazla istenmediği gibi şık da durmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder