NEBİ İLE RESUL'ÜN ARASINDA BULUNAN FARKLARIN BİLİNMESİNİN ÖNEMİ:
(2.YAZI)
Bu konu üzerinde çok durduğumun farkındayım.
Aslında bu konunun tekrar edilmesi Kur'an'ın tam olarak anlaşılması açısından çok önemlidir.
Çünkü bu konu anlaşılmadan dinin Allah'a özel kılınması ve sadece Allah tarafından indirilen vahiy dininin yaşanması asla mümkün olmayacaktır.
Bu konu anlaşıldığında din ve hüküm olarak Kur'an'ın yeterli bir kaynak olduğu anlaşılacak, rahmet ve hidayet bakımından indirilen vahiy'den başka kaynağın olmadığı ortaya çıkacaktır.
Bu Konu anlaşıldığı zaman uydurma rivayet ve içtihatların yerine Kur'an hakkettiği gerçek yerini alacak ve Müslümanların dağılmasına sebep olan mezheplerin sadece ayrımcılık yarattıkları ortaya çıkacaktır.
Kur'an'da bulunan sistemler keşfedildiği zaman vahyin rastgele bir metin olmadığı arkasında üstün bir aklın ve sonsuz bir gücün bulunduğu bilinecektir.
Şimdi Nebi ile Resul'ün arasında bulunan bazı önemli farkları veya Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılan bazı kavramları el alacağız.
1--) İTAAT:
İtaat kavramı yüzlerce âyette sadece Allah ve Resul bağlamında kullanılmıştır.
Yani dinde itaat mutlak anlamda sadece Allah'a ve Resul'üne olacaktır.
Din ve hüküm olarak Allah ve Resulü'nden başka hiç kimseye mutlak olarak itaat emredilmemiştir.
Yani Kur'an'ın hiçbir âyetinde Nebi (a.s) a itaat etme emri yoktur.
Çünkü Nebi'ler özel hayatlarında söz ve davranışlarında Allah'a karşı hata ettikleri görülmüştür.
Mesela:
"...Âdem Rabbine âsi olup yolunu şaşırdı"
(Tâhâ, 121)
"Cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, müşrikler için af dilemek ne Nebi'ye yakışır ne de iman edenlere"
( Tevbe, 113)
Yukarıdaki âyette Nebi (a.s) ve müminlerin müşrik akrabalarına dua ve istiğfarda bulundukları anlaşılıyor.
Fakat Resul Allah tarafından indirilen vahyi insanlara ulaştırdığı için ona itaat Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir.
"Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur..."
(Nisa, 80)
Çünkü Resülün Allah'a karşı hata yapması mümkün değildir.
Böyle bir şey olursa hemen cezalandırılır.
(Hakka- 44; İsra--73,74 75; Yunus, 15
Kur'an'da Allah'a itaat etme emirlerinin bulunduğu bütün âyetlerde mutlaka Resül kavramı de mevcuttur.
Çünkü Allah'a itaat etme ancak vahye veya onu tebliğ edene yani onu dillendiren Resul'e itaat etmekle gerçekleşir.
"....Allah ve Resulü'ne itaat edin"
(Enfal, 1)
"Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin..."
(Enfal, 20)
"Allah ve Resulüne itaat edin..."
(Enfal, 46)
"....Allah ve Resulü'ne itaat ederler..."
(Tevbe, 71)
"Her kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse..."
(Nur, 52)
"...Allah'a ve Resulüne itaat edin..."
(Ahzab, 33)
Fakat Kur'an'da bazı yerlerde Allah lafzı geçmeden sadece Resul'e itaat etme emredilmiştir.
"Salat'ı ikame edin; zekatı verin; Resul'e itaat edin ki size merhamet edilsin"
(Nur, 56)
Nebi ile Resul'ün bulunan farkları veya Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılan kavramları anladığımızda Kur'an'da geçen "Allah'a itaat etmekten" masadın "Kur'an" "Resul'e itaatten" maksadın uydurma rivayetler olmadığı anlaşılacaktır.
İtaatin sadece Allah ve Resul bağlamında kullanıldığını anladığımızda din ve hüküm olarak Allah tarafından ve Resulün pak lisanında hayat bulan vahiy'den başka hiçbir şeyin insanları bağlamadığını öğrenmiş olacağız.
2--) İTTİBA:
İttiba kavramı Kuran'da sadece vahiy ve Resul bağlamında kullanmıştır.
Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne baktığımızda "İttiba" kavramının tek hedefinin vahiy dolayısıyla yalnız Allah olduğu çok net görülür.
Fakat Allah beşeri duyularla idrak edilen somut bir varlık yani tâbi olunacak maddi bir varlık olmadığı için ittiba Resul'e ve vahye yapılması emredilmiştir.
"Rabbinizden size indirilene tâbi olun. O'nu bırakıp da başka dostların ( evliya) peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz"
( Araf, 3)
"Şüphesiz bu Kur'an, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti"
( En'am, 153)
"Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Resul'e tâbi olduk..."
(Âli İmran, 53)
Allah'ın Resulü de sadece vahye uymakla emredilmiştir.
"Ey Resul! Rabbinden sana vahyedilene tâbi ol. O'ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden yüz çevir"
(En'am, 106)
"Ey Resul! Sen, sana vahyedilene tâbi ol ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır"
(Yunus, 109)
İttiba kavramını gerçek olarak anladığımızda "(Ey Resul! De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olunuz ki (bana uyunuz ki) Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" Âli İmran 31. âyetiyle rivayetleri bize din olarak dayatmalarına aldanmamış olacağız.
Yani bu âyette bulunan "fettebiuni" "bana tabi olun" dan maksadın "Muhammed" veya "Nebi" değil, Resulün olduğunu bilmiş olacağız.
İşte Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları bilmek o kadar önemlidir.
Dolayısıyla din ve hüküm olarak vahiy ve Resulden başka hiç kimseye tâbi olunamaz.
"Derken şehrin diğer kısmından bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim! dedi, bu Resullere uyunuz! "Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir"
( Yasin- 20, 21)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder