HANGİ MUHAMMED?
(1.YAZI)
Allah tarafından seçilinceye kadar müşrikler Nebi ile Resulleri benimser onlara ciddi saygı duyar ve onları severler.
Resul oluncaya kadar aralarında önemli bir sorun yaşanmaz.
Fakat ne zaman Allah tarafından Resul olarak gönderilirlerse şirk ve tevhid (İslam) mücadelesi yüzünden çatışma ve ayrışma başlar.
Buna en güzel örnek Salih (a.s) dır.
Elçilik görevi verildikten sonra kavmi aynen şunları söyledi.
"Dediler ki: Ey Salih! Sen bundan önce içimizde ümit beslenen birisiydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına kulluk etmekten bizi engelliyor musun? Doğrusu biz, bizi kendisine kulluğa çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz"
(Hud, 62)
İşte bunun gibi, Şia ve Ehli sünnet âlimleri Muhammed'i çok severler! ama Allah Resulü olan Muhammed (a.s) ı değil, Mekke vatandaşı olan Muhammed'i severler.
Müşriklerin özelliği budur.
Onlar hiçbir zaman kendisine Allah tarafından vahiy indirilen "Resül" ve "Nebi" Muhammed'i sevemediler.
Hiçbir zaman "Resül" ve "Nebi" Muhammed'i görmek istemediler.
Görmek istedikleri tek kişi Mekke ve Medine'de yaşayan vatandaş Muhammed'dir.
İşte bundan dolayı "(Ey Resul! )Biz seni âlemlere (insanlara) rahmet olarak gönderdik"
(Enbiya, 107)
âyetinde bulunan "rahmet" kelimesini "Resullük" makam ve mertebesini "risalet ve vahiy" ile değil, Muhammed ile ilişkilendirdiler. Risalet misyonunu ve vahyin rahmetini umursamadılar.
Halbuki "rahmet" tamamen "vahiy" ve "risalet" yani "Allah" ile alakalı bir lütuftu.
Onlar "Allah ve meleklerinin "Nebi"ye olan salat'ı" (yardım ve desteğini" de bağlam ve bütünlüğünden (Ahzab, 56) kopararak "Muhammed'e salâvât getirme" olarak yamadılar.
Onlar için "Nübüvvet, vahiy" ve "risalet" önemli değildir. Varsa yoksa "Muhammed" sadece ve sadece "Muhammed'"dir!
Aslında Mekke müşrikleri de vatandaş Muhammed'e râzı idiler.
Mekke müşrikleri Muhammed'i çok seviyor, saygı duyuyor, onların kaynaklarına göre aralarında hakem oluyor, kutsal siyah taşı yerine o koyuyordu.
Önemli mallarını ve ziynet eşyalarını ona teslim ediyorlardı.
Mekke müşriklerinin vatandaş Muhammed ile hiçbir sorunları yoktu.
Tek sorun evliya ve ilahlarına karşı çıkan "Allah'ın Resulü" Muhammed idi.
Yani sorun vahiy idi.
Şia ve Ehli sünnet muhaddis ve müctehiderini de Kur'an'daki "Allah Resulü" olan Muhammed hiç ilgilendirmiyor.
Onların tek ilgilendikleri rivayetlerdeki saf, ümmi, hiçbir şeyden haberi olmayan, evliya ve İlâhlarına karışmayan vatandaş Muhammed'dir.
Peki rivayetlerini uydururlarken neden "kale Muhammed'ün" "Muhammed şöyle dedi" değil de, "kâle Rasulullah" olarak yayınlamayı daha uygun gördüler?
Onu da ümmi halkı aldatmak için yaptılar.
Yani "Resul'ün" karizmasını kullandılar.
Yoksa "Muhammed'ün Resulullah" onlarda sadece anlamsız ve kuru bir slogandır.
Onlar da "Resul" önemli değildir.
Çünkü "Resul" kavramının nasıl ehemmiyetli bir mana taşıdığından zerre kadar bir bilgileri yoktur.
Eğer olsaydı yalan haberlerinin başına "kâle Resulullah" iftirasını atamazlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder