KUR'AN'DA KIRAAT FARKLILIKLARI YÜZÜNDEN YAPISI VE MANASI DEĞİŞEN KELİMELER
(40. YAZI)
ÖRNEK 269
Âli İmran süresi "İman edip iyi amellerde bulunanlara gelince, (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez" 57. âyetinde bulunan "feyüveffihim ucurahum" (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz verecektir" kelimesini, Ebu Amr "fenüveffihim ucurahum" "onların mükafatlarını eksiksiz vereceğiz" olarak okumuştur.
ÖRNEK 270
Âli İmran süresi "Göklerde ve yerde olanlar ister istemez ona teslim olduğu halde onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar.
Halbuki O'na döndürüleceklerdir" 83. âyetinde bulunan "yebğune" "arıyorlar" ve "yurceüne" "döndürüleceklerdir" kelimelerini, Ebu Amr "tebğune" "arıyorsunuz" "turceun" "döndürüleceksiniz" olarak okumuştur.
Bu kıraate göre âyetin meali şöyle oluyor.
"Göklerde ve yerde olanlar ister istemez ona teslim olduğu halde sizler, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorsunuz. Halbuki O'na döndürüleceksiniz"
ÖRNEK 271
Mümin süresi "Allah adaletle hükmeder. O'nu bırakıp taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler..." 20. âyetinde bulunan "yed'une" "taptıkları" kelimesini, Nâfi "ted'une" taptıklarınız" olarak okumuştur.
O zaman âyetin meali şöyle oluyor.
"Allah adaletle hükmeder onu bırakıp taptıklarınız hiçbir şeye hükmedemezler"
ÖRNEK 272
Mümin süresi "...Böylece Firavun'a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı..." 37. âyetinde bulunan "ve sudde anissebil" "ve yoldan saptırıldı" kelimesini, Nâfi "ve sadde anissebil" "ve yoldan saptı" olarak okumuştur.
ÖRNEK 273
Nisa süresi "Allah ve Resulü'ne iman eden ve onlardan hiç birini diğerlerinden ayırmayanlara gelince işte Allah onlara bir gün mükafatlarını verecektir" 152. âyetinde bulunan "yü'tihim ucurahum" (Allah) mükafatlarını verecektir" kelimesini, Nâfi "nü'tihim ucurahum" "mükafatlarını vereceğiz" olarak okumuştur. ÖRNEK 274
Maide süresi "Ey iman edenler! Salat'ı ikame etmeye kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedip topuklara kadar ayaklarınızı da..." 6. âyetinde bulunan "ercüleküm" "ayaklarınızı" kelimesini, Ebu Amr "ercüliküm" olarak okumuştur.
Yani kelime "ercüleküm" olduğu zaman, âyette bulunan "vucüheküm" "yüzlerinizi" gibi ayaklarda yıkanacaktır.
"ercüliküm" olursa "ruusikim" "başlarınızı" meshetme gibi ayaklarda meshedilecektir. Aslında abdest alırken ayakları yıkamanın veya meshetmenin bir sakıncası yoktur.
Dinde, özellikle ameli konularda zorlama olmadığı için rahat ortamlarda ayakları yıkamak, zor ortamlarda mesh etmek gerekir. Veya sıcak ortamlarda ayakları yıkamak soğuk ortamlarda meshetmek gerekiyor.
Dolayısıyla ameli konularda strese girip psikolojik olarak baskı altında kalmamak çok önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder