19 Şubat 2019 Salı

KUR'AN'DA KIRAAT FARKLILIKLARI YÜZÜNDEN YAPISI VE MANASI DEĞİŞEN KELİMELER:
(38. YAZI)
ÖRNEK 255
Hac süresi "İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve  vahye dayanan aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde sırf Allah yolundan saptırmak için hakikati eğip bükerek (kibir ve azâmet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar ..."9. âyetinde bulunan "liyudille" "saptırmak için" kelimesini, "liyadille" "sapıtmak için" olarak okumuştur.
 Kıraatlerin birinde kâfir olan hakikatı eğip bükerek hem kendisi sapıp  başkalarını saptırırken, diğer kıraate göre ise  sadece kendisini saptırmaktadır.
ÖRNEK 256
 Hac süresi "Nitekim, birçok memleket vardı ki, o memleket halkı zulmetmekte iken, biz onları helak ettik..." 45. âyetinde bulunan "ehleknéhé"  "biz o memleketi helak ettik"  kelimesini, Ebu Amr "ehlektühe"  "ben (azimüşşan)  o memleketi helak ettim" olarak okumuştur.
ÖRNEK 257
 Hac süresi "Onlar Allah'ı bırakıp, Allah'ın kendisine hiçbir delil indirmediği..." 71. âyetinde  bulunan "yünezzil" "indirmediği"  kelimesini,
Ebu Amr "yünzil" (Allah tarafından kendisine) hiçbir delil inmeyen" olarak okumuştur.
ÖRNEK 258
Müminun süresi (Ey Resul!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir? 84 ile 85. âyetlerinde bulunan cevaba göre "seyekulune lilléhi"  "Allah'a aittir" kelimesini,  Ebu Amr "seyekulunellah"  "Allah diyecekler" olarak okumuştur.
ÖRNEK 259
 Yine aynı şekilde Mü'minun süresi 86. âyette "yedi kat göklerin Rabbi, azametli arşın sahibi kimdir? sorusuna 87. âyette "seyekulune lilléhi" "Allah'a aittir" kelimesini, Ebu Amr "seyekulunellâh" "Allah diyecekler" olarak olmuştur.
ÖRNEK 260
Kasas süresi "Fakat onlara tarafımızdan o hak (Resul-vahiy)  gelince "Musa'ya verilenler gibi ona da verilmeli değil miydi?" dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi?
"Birbirini destekleyen iki sihir!" demişler ve şunu söylemişlerdi: Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz" 48. âyetinde bulunan "sihrâni tezâhârâ" "birbirini destekleyen iki sihir" kelimesini, Nâfi ve Ebu Amr "sâhirâni tezâhârâ" "birbirini destekleyen iki sihirbaz" olarak okumuştur.
 Bu durumda Nâfi ile Ebu Amr'ın  kıraatleri Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü açısından daha doğrudur.
 Çünkü "sihrâni tezâhâra" "birbirini destekleyen iki sihirin" ne olduğunu bilmek zordur.
 Fakat iftira ettikleri ve  "sâhirâni tezâhâra" "birbirine destek veren iki sihirbaz" dedikleri  sihirbazların (Hâşâ)  Musa ile Harun (aleyhimesselem) oldukları hemen anlaşılır.
 ÖRNEK 261
 Kasas süresi "O (Firavun) ve  askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar"  39. âyetinde bulunan "yurceün" "döndürülmeyeceklerini" kelimesini, Nâfi "yerciün" "dönmeyeceklerini" olarak olmuştur. ÖRNEK 262
Ankebut süresi "Allah, onların kendisini  bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz bilir. O,  mutlak güç ve hikmet sahibidir" 42. âyetinde bulunan "yed'une" "yalvardıklarını" kelimesini, Nâfi "ted'une" yalvardıklarınızı  olarak okumuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder