NEBİ İLE RESUL'ÜN ARASINDA BULUNAN FARKLARIN BİLİNMESİNİN ÖNEMİ:
(3.YAZI)
3-) HELAL VE HARAM KILMA
Kur'an'da helal ve haram kılma Allah ve Resul bağlamında kullanıldığını anladığımızda Şia ve Ehli Sünnet muhaddis ve müctehiderinin nasıl Kur'an'dan uzak cahil kişiler oldukları ortaya çıkacaktır.
"Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Nebi olan Resul'e uyanlar (var ya) işte o Resul onlara iyiliği emreder onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar.
Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Resul'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nur'a (Kur'an'a) uyanlara var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır"
(Âraf, 157)
(....Allah ve Resulü'nün haram kıldığını haram saymayan...."
(Tevbe, 29)
Yani Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farklar ortaya çıktığında haram kılma yetkisinin sadece Allah'a ait bir yetki ve hak olduğunu anlamış olacağız.
"De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı..."
(Âraf, 32)
"Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak "Bu helaldir şu da haramdır" demeyin, çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz. Kuşkusuz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler"
( Nahl, 116)
Dolayısıyla Allah tarafından indirilen vahiy'de haram edilmeyen bir şeyin başkaları tarafından haram kılanmasının Allah'a karşı haddi aşmak olduğunu bilmiş olacağız.
4-) TEBYİN:
Tebyin kavramının Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanıldığını anladığımızda Şii ve Sünni ilim adamlarının Nahl süresi 44. âyetini istismar ederek "vahyi gayri metlüv" için delil gösteremeyeceklerdir.
Yani Kur'an'ı Mübin'in Allah tarafından hem tebyin, hem tasrif, hem tafsil hemde tefsir edildiği ve Resul'ünün görevinin sadece onu duyurma anlamında tebyin olduğunu öğrenmiş olacağız.
"....Ayrıca bu kitab-ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik"
( Nahl, 89)
"Elif. Lam. RA. (Bu sana indirilen), hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış sonra da detaylandırılmış bir kitaptır"
(Hud, 1)
Aslında vahyin kendisi beyandır, Resul sadece onu okuyor, ilan edip duyuyor.
"Bu Kur'an bütün insanlara bir açıklamadır, (beyan) takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür"
(Âli İmran, 138)
Dolayısıyla Nahl 44'te bulunan "litübeyyine linnési" "insanlara açıklayasın" "duyurasın onu sakın gizlemeyesin" olduğunu anlayacağız.
(Mâide- 66, 67, 68; Âli İmran-187)
5-) TEBLİĞ:
Yine bir çok kavram gibi tebliğ kavramının da sadece vahiy ve Resul bağlamında kullanıldığını görüyoruz.
"...Resullerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi?"
(Nahl-35)
"Resule düşen vazife, ancak duyurmadır..."
(Mâide, 99)
"Biz onlara vâdettiğimizin bir kısmını sana göstersek de veya ondan önce seni öldürürsek de (Ey Resul! ) sana ancak Allah'ın emirlerini tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir"
(Ra'd, 40)
"Size Rabbimin vahiyettiklerini duyuruyorum..."
(Âraf-62)
6-) KİTAB-I TİLAVET:
Kkitab-ı Tilavet kavramına baktığımızda sadece Resul bağlamında kullanıldığını görüyoruz.
Yani Allah'ın elçileri sadece Allah tarafından indirilen vahyi insanlara okurlar.
Resullerin vahyi tefsir etme ve onu detaylandırma görevleri yoktur.
"Küfredenler bölük bölük cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara:
Size içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden Resuller gelmedi mi? derler..."
(Zümer, 71)
7-) RESULLER GÖNDERİLMEDEN AZAP YOKTUR:
Allah Resul göndermeden hiçbir topluma dünya hayatında ve ahirette azap etmez.
Ancak Resul denildiğinde hem beşer Resul'ü hemde kitap kitap Resul'ü anlamak gerekir. Çünkü beşer Resulü'n bütün insanlara ulaşması mümkün değildir.
Beşer Resul ölümlü yani fânidir. O halde onu sadece kitap Resul temsil edebilir.
Dolayısıyla beşer Resul ile vahiy yani Kur'an arasında bir fark yoktur.
Beşer olan Resul'e ulaşamayanların Allah'a karşı bir mazeretleri olmayacaktır.
Eğer "vahiy" aynı zamanda "Resul" anlamına gelmeyecek olursa işte o zaman insanların Allah'a karşı mazeret ileri sürmesi bir hak olacaktı.
Bundan dolayı Resul'ü vahiy'den başka hiçbir şeyin temsil etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Allah'a ve Resul'e itaat olacaksa, ittiba, helal ve haram kılma, inzar ve tebliğ etme kıyamet gününe kadar gelecek insanları ilgilendiriyorsa beşer olan Resul'ün ölümünden sonra onu temsil eden kitap Resul yani vahiy olması gerekir.
Yoksa Allah'a ve Resul'e itaat etme, Resul'e tabi olmanın bir anlamı olmazdı.
Çünkü herkesin beşer Resul ile muhatap olması mümkün değildir.
O halde hayatta iken kendi çağdaşları için Resul konuşan Kuran'dır.
Vefatından sonra beşer Resul'ü sadece Allah tarafından indirilen vahiy temsil edebilir.
Bunun başka bir çözümü ve alternatifi yoktur ve olamaz.
Hangi zamanda ve coğrafyada olursa olsun vahye giden aynı zamanda Resul'e gitmiş sayılır.
Çünkü Allah tarafından indirilen vahiy'den başka rahmet, hidayet, doğru söz ve kesin bir delil yoktur.
Dinin Allah'a özel kılınması gerekir.
Din Allah'ın olduğu için hüküm olarak dinde O'ndan başka hiç kimse konuşamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder