KUR'AN EHLİ MUVAHHİDLERLE ATALARIN UYDURMA DİNİNE BAĞLI MUKALLİTLER BİR ARAYA GELEMEZLER.
(1.YAZI)
Dinin en temel kavramlarının bile doğru bilinmediği bir dünyada ayrışmaların ve tartışmaların, fırkalaşmaların ve mezhepleşmelerin bu denli yaygınlaşması şaşılacak bir şey değildir.
Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü, Kur'an'ın çözümü, Kur'an'ın sistemi olan hikmetin de ne anlama geldiği bilinmeyince fıkıh usulümüz Kur'an'a uymaktan ziyade kitabına uydurma sahtekarlığına dönüşmüştür.
Uydurulmuş İlahların ve evliyanın şirk dininin yanlış kavramları ve hurafe algılarıyla çürümüş zihinlerle aynı frekansta iletişim kurabilmek imkansız bir olaydır.
İki kişinin değişik dillerle aralarında anlaşmaları imkansızdır.
Eğer bu tartışma alanı din olursa imkansızlık yüz bin kat artacaktır.
Belki de dünya hayatında en zor şey ataların uydurma dinine bağlı olarak yaşayan gelenekçi hurafeciler ile Allah tarafından indirilen orijinal vahiy dinine iman eden muvahhidlerin bir araya gelmesidir.
Bu yüzden insanlık tarihinde hiç bir Allah Elçisi gönderildiği millet ile ortak bir zeminde buluşma imkanını yakalayamamıştır.
Dolayısıyla Allah tarafından indirilen vahiy dini ile uydurulan
Emevi Abbasi imalatı hurafe Ehli sünnet dini ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin kaynaklarındaki yalan ve uydurma rivayetlerle oluşturulan İlahların ve evliyaların şirk dini
hiç bir zaman bir araya gelme ve ikisi arasında ortak bir zeminde buluşma ihtimali doğmayacaktır.
Çünkü indirilen tevhid dini ile uydurulan beşeri din arasında kalın duvarlar, aşılamaz engeller, geçilemez bataklıklar vardır.
"Andolsun, senden önceki ümmetler arasında bir Elçi gönderdik. Onlara bir Elçi gelmeyedursun, hemen onunla alay ederlerdi"
(Hicr, 10, 11)
"İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir Elçi geldiğinde hemen: O, bir sihirbazdır veya delidir, dediler. Bunu nesilden nesile birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur"
(Zâriyat, 52, 53)
Kur'an bu iki ayrı dünya ve anlayışı şu şekilde ortaya koymaktadır.
"Şimdi (bir düşünün), yüz üstü kapanarak yürüyen mi varılacak yere daha iyi ulaşır, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?
(Mülk, 22)
Peki, bunlardan hangisi hüsran ve sapıklık içindedir.
Kur'an ehli muvahhidler mi?
Ataların dininden taviz vermeyen gelenekçi mukallitler mi?
Ona da Kur'an cevap versin.
(Ey RESUL! ) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah'tır! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya apaçık bir sapıklık içindedir"
(Sebe, 24)
BAŞKA BİR YOL VAR MI?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder