30 Haziran 2021 Çarşamba

MİSYONER(4. YAZI ) Mangırlar (paralar) istif edilerek pir evine gidildi, ayinler icra olundu.Herbert yahut Mehmet Ali Bektaşi tarikatına intisap etti (girdi). Sonraları tarikatta "halife" derecesine kadar da çıktı. Herbert buradaydı. Hatta gemimiz Plmoth'a geldiği zaman sizi ziyarete beraberce gelmiştik. Bir hafta önce işi gereği Londra'ya gitti. Onunla inşallah Londra'da görüşürüz. İşte böylece misyoner yetiştiriliyor. Hindistan'da, Çin'de, Belucistan'da hatta o çetin Afganistan coğrafyasında, Afrika, Amerika, Avustralya'da ve bu kıtaların en ücra köşelerinde, adalarda, kısaca dünyanın her noktasında bulunmuş, bizim gibi yetiştirilmiş oralardaki mezhepler, örf ve adetin, inançların âlimi ve şahidi olmuş, birçok malumatlı kişinin bir araya gelmesiyle meydana gelmiş cemiyete "misyonerlik cemiyeti" denir.Bu cemiyetin görünüşteki görevi protestanlığı yaymak ve anlatmak, gizli görevi ise İngiliz siyaset ve çıkarlarını sağlamak için keşiflerde ve teşviklerde bulunmaktır. Mustafa Efendi, iyi bil ki, ne bir insan ne de bir hükümet hal ve durumunu bilmediği bir yeryüzü parçasında, ahlak ve âdetini bilmediği bir kavim (halk)ve kabile arasında uzun müddet kalamaz. Çünkü târihen ispat edilmiştir ki, körü körüne istila edilen yerlerde çok durulamaz. İngiltere elindeki yerleri pek güzel bildiği gibi, istila edeceği kıtaları önceden inceleyerek öğrenir. Ondan sonra politik araçlarla işini hazırlar ve günü gelince ansızın orayı istila eder ve kıtaya girdiği zaman bir yabancı evine değil, kendi evine giriyormuş gibi girer.İngilizler faydalı işleri unutmaz, ihmal etmez ve hiçbir ayrım yapmadan gelmiş- geçmiş büyük düşünürlerin tavsiyelerine uyarlar. İngilizler soğukkanlıdırlar, hareketleri de yavaştır.Her işte önce uzun uzadıya düşünülmüş bir program dahilinde hareket ederler. Ama başarıya ulaşırlar veya ulaşamazlar ona bir şey diyemem.Emin ol ki, 100 sene sonra yapılacak bir işin tertibatı (planlaması) bugünden düşünülmüş, hazırlanmıştır. Bu gibi hizmetlerde misyonerlik cemiyeti'nin pek çok çabası olur" dedi. Bu hikayeyi dinlerken içimden İngilizlere o kadar bahriyeli küfürleri ediyordum ki, çoğunun yakası açılmamıştı. Biz uykudayken İngilizler bezlerini dokuyorlar, biz ise uyandığımız zaman o bezlerin pazara çıkarıldığını görüyoruz. Günün birinde bütün masraflar Mr John'a ait olmak üzere Londra'ya gittik ve gayet tantanalı lüks bir otele indik. Mr John'un oğlu ernest de bizimleydi. Bu zeki çocuk yanımdan ayrılmaz ve ikide birde, "Mustafa Efendi babam seni çok seviyor, ne olur Protestan olsan da Allah'ın lütfuna, merhametine ve mükafatına mazhar olsan, dünyada Protestanlık kadar kolay bir din yoktur" dedi. Bende "Protestanlığın ne olduğunu öğrenmeden nasıl din değiştiririm? Bir kere inceleyeyim, öğreneyim, doğruluğunu aklım ererse olurum" dedim. Mr John misyonerlik dairesine gitti ve ileri gelenleri ile görüştü ve otele döndü.Akşam üzeri misyoner cemiyeti başkanı ve daha önce adını andığımız Herbert ve diğer bir zat ziyaretimize geldiler.Uçüncü kişi misyoner cemiyeti'nin formason şubesinin müdürü imiş. Bunlar bizi ertesi gün için misyoner cemiyetinin resmi dairesine davet ettiler.Daireyi ziyaret ettikten sonra akşam üzeri misyon (cemiyeti) başkanının evine gideceğimizi bu akşam yemeğini orada yiyeceğimizi anladım. Başkanla formason şubesi müdürü gittiler. Herbert ve Mr John yanımda kaldılar. Sohbete koyulduk. Mr Herbert'ten başkanın adını sordum. O da: "Birincisi Mr. Botingress, diğeri de Mr Wohlstead'dir. Mr Botingress söyleyeceği kelimeleri tartarak söyleyen rahat birisidir. Hindistan'da tahsilini tamamlamış, Sırtilerle çok düşmüş kalkmış ve Gücerâti dilini ve Hindistan dilini pek güzel öğrenmiştir. 1810 miladi yılına kadar Hindistan'da birçok seyahate bulunmuş ve araştırmalar yapmış, güzel, yararlı bir eser kaleme almıştır. Hindistan'da pek çok dil konuşulur.Ancak en çok bilinip tanınanlar şunlardır. Hindu, Pencabi, Bihari, Mervari, Sindi, Marati, Kuçi, Gücerâti, Halebi, Oriya? Bengali, Urdu, Asamis, Ta'muli, Telugu, Künori, Malayam, Tulu, Gondi ( Konet )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder